|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
Allah dostları için muhatap olduğu herkes ve her şey imtihan vesilesi
İmam Ali Efendimiz ve Hazret-i Ömer Resulullah Efendimiz’in vefatından sonra Efendimiz’in hırkasını Veysel Karani Hazretleri’ne götürmek için Yemen'e gittiler. Ve onu bir dere kenarında diz üstü oturmuş ve kendinden geçmiş bir halde, aşk ve istiğrak halinde buldular. Arkası dönüktü.
İmam Ali Efendimiz ve Hazret-i Ömer ona yaklaştı. Aralarında kısa bir mesafe kalmıştı. Veysel Karani Hazretleri içinde bulunduğu vecd halinden çıkmakta zorlanarak arkasından kendisine yaklaşanlara seslendi: "Ehlen! Ya Ali hoşgeldin! Ya Ömer hoşgeldin!" Rabbimin yüzünü keremiyle mükerrem kıldığı İmam Ali Efendimiz dedi: "Ehlen ve sehlen! Ya Üveys bizi nasıl tanıdın?" Veysel Karani Hazretleri cevap verdi: "Ey marifetin kapısı! İnsan kardeşini tanımaz mı? Müminler kardeş değil midir? Kardeş kardeşi tanımaz mı?" Dedi ve ayağa kalktı. O kadar sıkıca ve bırakmak istemezcesine İmam Ali Efendimiz’e sarıldı ki nerdeyse Mürteza'nın yüreğindeki ilahi sırların tümü onun gönlüne akacaktı. Ve Veysel Karani Hazretleri Resulullah Efendimiz’e sarıldığını hayal ederek bir ömrün hasretini ve gönlünün yangınını teskin etmek istercesine ağladı ve ağladı. Ama kalbi teskin olmadı. Sonra Hazret-i Ömer'e sarıldı, bekledi ve bekledi. Bu defa o heybetine kurban olduğum Hazret-i Ömer ağladı ve ağladı ve ağladı. Derken bağdaş kurup oturdular. Birbirlerinin yüzüne bakıyorlardı ama konuşmuyorlardı. Sanki birbirlerinin yüzlerinde Allah’ın güzelliğine daldılar. İmanın ve aşkın yüzdeki ve bakıştaki duruşunu izlediler. İmam Ali Efendimiz hırkayı öpüp Üveys'e uzattı. Üveys hırkayı öpüp göğsüne bastırdı ve yine ağladı. Daha çok ağladı. Hazret-i Ömer dedi: "Bana biraz nasihat ediniz!" Üveys dedi: "Sen Allahı biliyor musun?" Hazret-i Ömer dedi: "Evet." Üveys dedi: "Öyleyse başka bir şey bilmene gerek yok.” Hazret-i Ömer dedi: "Biraz daha nasihat ediniz!" Veysel Karani Hazretleri dedi: "Allah seni biliyor mu?” Hazret-i Ömer dedi: "Evet." Veysel Karani Hazretleri dedi: “Öyleyse başka hiç kimsenin seni bilmesine gerek yok.” Sustular. Çok sessiz sustular ve çok derin sustular. Bu mesele üzerine Pirimiz dedi: Bu iki söz ciltlerle kitaba sığar. Mesele bu hikmetin gönlümüzde açılmasıdır. Biz onu bileceğiz ve o bizi bilsin yeter diyeceğiz. Ve göreceğiz ki her şey yerli yerindedir. Her şey yolundadır. Bir de bakarız ki Allah bizi huzura kabul edip “sen beni tercih ettin ben de seni tercih ettim” demiş. Ve Pirimiz şu ayeti okudu: "Allah dilediğini, kendisini dileyeni zatına seçer.” ŞURA:13 Allah bizi sevdiği, razı olduğu ve zatına seçtiği kullarından eylesin! Ve bizi birbirimize hakiki kardeşler eylesin! Birbirimize sevgiyle, muhabbetle, aşkla ve hüsn-ü zanla bakmayı nasip etsin! Beyazid-i Bistami Hazretleri anlatıyor: Bir gün kapının önüne çıktığımda yaşlı bir dilenci gördüm ve içimden geçirdim ki, eğer bu kişi gençliğinde Rabbine kulluk yapmış olsaydı bu durumda olmazdı. Allah onun rızkını başka yerden verir ve dilenmesi gerekmezdi. Bir an için gönlüme öyle geldi, öyle düşündüm. Sonra "tevbe estağfurullah ben niye böyle düşündüm!" dedim ve tevbe ettim. Daha sonra içeriye gittim zikirle meşgulken kendimden geçtim. Bir de baktım ki o yaşlı dilenciyi kızartmışlar bir tepsinin içine koymuşlar. Getirdiler önüme koydular ve "buyur ye!" dediler. Ben dedim: "Ama ben onun aleyhinde konuşmadım ki!" O anda gönlüme şu hitap geldi: "Senden bunu kabul edemem, sen böyle bir sözü gönlünden dahi geçiremezsin." Hemen kendime geldim ve dışarı çıktım, baktım ki adam dilenmeye devam ediyor. Yanına gittim. Ben adama yaklaşınca adam bana baktı ve dedi: "Özür dileyeceksin değil mi? Gördün mü biraz önce?” Evet, mesele böyle! Korkunç bir şey! Çok dikkatli olmalıyız. Kimse hakkında su-i zanda bulunma! Allah'ın velisine eziyet etmekten sakın! Bu, kendine kötülük yapmamandır. Allahın velisi derken bizi kast ediyorum. Hepimizi... Zira tüm müminler derecelerine göre Allah’ın velileridir. Allah'ın velisini incitir, eziyet edersen bu zehirdir. Senin cesedine zehirdir, kalbine zehir, ruhuna zehirdir. Ruhuna öldürücü zehir tesiri yapar. Gönlünü daraltır, ruhunu kabz eder, sıkıştırır. Burda da cezaya uğrarsın öbür âlemde cezaya uğrarsın. Mümin kardeşini çekiştirme! İçinden ona düşmanlık besleme! Gıybetle anma! Onu bir başka kardeşinin gözünde karartma! Onu başkasının gözünde öldürme! Kötüleyerek birini başkasının gözünden ve gönlünden düşürürsen bu öldürmedir. Rabbimiz "ölü kardeşimizin etini yemeyi" bize yasakladı. Gıybeti haram kıldı. Kardeşini yerip kötülemek, karalayıp çekiştirmek ölüm saçan bir zehirdir. Kardeşinden ters tarafta durup gönlünde ona saldırma! Eleştirip yargılama! Ona kötülük isnad etme! Gördüğün kusuru kendine ait bil! Allah'tan kork! Ve onun kalbinin üstüne titreyen bir Rabbimiz olduğunu hatırından çıkarma! Hüsn-ü zannını kaybetme zira sen müminsin! Ve bu yüzden kimseyi hakir göremezsin. Kendini kimseden yukarıda göremezsin. Kimseye zulmedemez, kimseyi ezemezsin. Hiç kendisine celallenip gazap edeni, kendi yüzüne tüküreni gördün mü? Oysa bunu hepimiz yaparız. Kendimize yaparız. Nefsimiz yapar bunu. Nefsimiz ruhumuza yapar bunu. Nefsimiz ruhumuza düşmanlık yapar; onun can evini yağmalar. Yetmedi mümin kardeşimize bunu yaparız. Kardeşimize gönlümüzden saldırırız. Çok gıybet edip koğuculuk yapan kara kalpli adam, hakikatte insana değil Allah'a düşmandır ve intikamını Allah'ın ruhunu taşıyan insandan almaktadır. Hadis-i Kudside Rabbimiz buyurdu: "Velilerime dil uzatana harp ilan ederim." Bu sözü hafife alma! Zira insana yapılan muameleyi Allah kendisine yapılmış sayar. İnsanların gönlünde kederlenip mahzun olan Allah'tır ve şeytan bunu çok iyi bilir. Bu yüzden veliyi, evliyayı mümin kardeşinden başkası sanma! Eğer sende kâfirin, müşriğin, münafığın ameli sadır olduysa tevbe istiğfar edip boyun bük ki Hak gazaba gelmesin. Ve nefsini temize çıkarmaya çalışma ki ismin şeytanla beraber anılmasın. İçinde kardeşine karşı kin, buğz, hased ve nefret varsa eve kapan ve başını dizlerinin arasına al ki dilin ve elin Rabbine uzanmasın, böylece haddini korumuş olasın. Rabbimiz birine hayır murad ederse ona kendisini görmesini ve kendisiyle meşgul olmasını sağlar. Ve bu, bir mümin için, bir derviş için en büyük nimettir. Nefsini görüp ona muhalefet etmek nimetin hasıdır. Rabbine biraz olsun yaklaşmış bir insan aşka bulanır ve aşktan bakar, aşk ile bakar ve herkesi cennetlik görür. Ve Allah'a yaklaştıkça aşkı daha da şiddetlenir. Zira Allah'a doğru yürümek demek, aşkın merkezine yolculuk yapmaktır. Mümin Allah'ın aşkına bulanınca insanlara da aşk nazarıyla, muhabbet nazarıyla bakar. Ve kimsede hata, kusur görmez, göremez. Herkesi mazur görür. Olanı güzel görür. Allah'ın takdirini görür, elini görür. Ve bir hata gördü mü, o hataya bahaneler bulur, kılıflar uydurur. Baktı ki olmadı, neden hata görüyorum diye kendine yüklenir, kendisini kınar, yerer, levm eder. Din edeptir. Din güzel ahlaktır. Yolcu gibi, misafir gibi durmak lazım... Edebimizle durmak lazım… Elimizi, gözümüzü ve dilimizi kısmak lazım… Müminin kendisine yetecek kadar derdi vardır zaten. Bir de başkasını gönlüne alıp onu kendisine yük etmez. Kimseyle meşgul olmaz, olmamalı... Rabbimiz her an bizi gözetliyor. O her an bizimle... Biz onun dünya evinde, onun misafirlerleriyiz. O bizi izliyor ve güzel yapıp sevgisini ve rızasını kazanmamızı istiyor. Gönlümüz Rabbimizin arşıdır. Onun tahtıdır. Onun makamıdır. Oraya başkalarını almak, başkalarıyla meşgul olmak en basit ifadeyle şirktir ve Allah dostları bunu asla yapmaz. İnsanlarla meşgul olmaz, gönlüne almazlar. O tahttan Rabbini indirip insanları oturtmazlar. Korkarlar. Ve işte bu cennettir. "Rabbinin durduğu yerden korkanlar için iki cennet vardır." RAHMAN:46 Ayrıca bilmemiz gereken bir husus var ki; İman edenler Allah'ı dost edinir, Allah'ın Resulünü dost edinir. Müminleri dost edinir. Ve Allah her bir mümini aşkla sever ve üstüne titrer. Her mümin Allah'ın velisidir, dostudur. Ve velayetin, dostluğun dereceleri vardır. Uzak dostlar ve yakın dostlar... Ve bir de en yakın olanlar... Yani mukarrebun... Kim Rabbine ne kadar yakındır, bunu bilemeyiz. Bu yüzden mümin kardeşlerimize karşı azami dikkatle muamele etmeli ve Rabbimizi incitmemeye özen göstermeliyiz. Sen mümini dost bilmezsen, istemeden ve farkında olmadan onun dostunu kırıp incitebilirsin. Yani Rabbini incitebilirsin. Ayette buyurulur: “Allah müminlerin velisidir.” BAKARA:257 Mümin ahirete nisbetle akıllı, dünyaya nisbetle delidir. Gözleri sisli bakar. İçi dışı birdir. Siyasetle, entrikayla işi olmaz. Onların akıllı bir kalbi vardır ve nefisleri susup sinmiştir. Bunu görüp üzerine çullanma! Hüsn-ü zannını kaybetme zira sen müminsin! Ve bu yüzden kimseyi hakir göremezsin. Kendini kimseden yukarıda göremezsin. Kimseye zulmedemez, kimseyi ezemezsin. Mümin Rabbinin tarafında durur. Ve eğer "Allah'ın tarafında duranlar galip gelecektir" MAİDE:56 ayetini duyduysan şundan da emin ol ki; cenazesi yerde kalmış, malı mülkü talan olmuş, vücudu parçalanmış, ailesi dağılıp evi viran olmuş kişiye nasıl ki herkes acır, işte kötü ahlaklı müminin ruhunun hali de aynen öyledir. O kendisine acımaz ama Allah'ın has velileri ona acır, merhamet eder. Allah dostlarının gönlü bir deniz gibidir. Ve onlar, her çer-çöpü, tahtayı, odunu, samanı, ağacı, yaprağı, çubuğu, kâğıdı hep başının üstünde tutar. Ve ben Allah dostu derken tüm müminleri kast ediyorum. “La ilahe illallah” diyen herkesi kast ediyorum. Allah’ın düşmanı olmayan herkesi... Ve Allah’ın şeytandan başka düşmanı yoktur. Şeytanlaşmış olanlardan başka düşmanı yoktur. Şeytana hizmet edenlerden başka düşmanı yoktur. Ve bizim iki seçenekten başka yolumuz ve alternatifimiz de yoktur. Ya Allah’a dostuz ya da düşman... Ve Allah’a dost muyuz düşman mıyız eğer umrumuzda değilse bu üçüncü bir seçenek değildir. Bu Allah’ı ciddiye almamaktır. Önemsememektir, takmamaktır, kâle almamaktır. Ki bu zaten başlıbaşına bir cürümdür ve düşmanlığın hasıdır. Tüm müminler Allah’ın dostudur. Muttaki olduğu ölçüde... Muhsin olduğu ölçüde... Müslim olduğu ölçüde... Rabbine âşık ve bağlı olduğu ölçüde... Onun hesabını yapıp sohbetini, muhabbetini onunla yaptığı ölçüde... Allah dostlarının işi Rabbiyledir. Kullarla işleri olmaz. Kullarla muhatap olurken de niyetleri Allah iledir ve Allah’ın hesabını yaparlar. Sohbetini, muhabbetini Allah ile yaparlar. Allah için sever ve Allah için buğz ederler. Onun kendisine yetecek kadar derdi vardır zaten. Hiç bir şeyi ve hiç kimseyi dert etmez, edemez. Kendi hesabıyla uğraşmaktan başkalarının hesabını görmeye vakit bulamaz. Çevremizdeki herkes bizim velinimetimizdir ve kazanma vesilemizdir. Allah hiç kimseyi hayatımıza tesadüfen koymaz. Muhatap olduğumuz kim varsa Allah’ın onun üzerinden mutlaka bize bir mesajı vardır. Onunla bize bir şeyler öğretmek niyetindedir. Mürşidimiz Muhammed Hüseyin Hazretleri der ki: “Yeryüzünde Hazret-i Âdem gibi durmak lazım. Bir sen varsın bir de Rabbin... Ve senin muhatabın Allahtır. İkinizin dışındaki her şey ve herkes ile Rabbin seni imtihan eder ve ona olan sevgini, muhabbetini, aşkını ispatlamanı ister. Hayatının başrolünde sen varsın, geriye kalanlar figürandır.” Rasulullah Efendimiz Hazreti Ömer'e demişti: “İstemez misin ya Ömer, dünya onların olsun biz ahirete talibiz!” Dünyaya talip olanların büyük dertleri, sorun ve sıkıntıları vardır. Bitmeyen istekleri ve kaprisleri... Sürekli bir tedirginlikleri ve endişeleri... Fakat manen büyümüş olanların, Rablerini isteyip ona yakın olanların dünya derdi yoktur. Gönülleri rahattır, müsterihtirler. Her şeye ve herkese eyvallah derler. Tartışma, kavga, gürültü onlardan uzaktır. Ve onlar haklı olmak derdinde değildirler. Hakla olmaktır dertleri... Ve Hak için olmak. Allah dostları için muhatap olduğu herkes ve her şey imtihan vesilesi, yani kazanma ve Allah’a yaklaşma vesilesi olduğu için onlar muhatap olduğu herkesi önemserler ve velinimet olarak görürler. İşte bu bir kıstastır. Velayetin kıstası... |
#2
|
|||
|
|||
Eyvallah kardeşim acizane derizki hiç kimse nefsi mutmaineye geçmeden Allah cc nun dosttu olduğunu kimse iadaa edemez ve altında nefis kademelerinde olanlar Allah hin düşmanıdır maalesef bu böyle bundan ancak kâmil bir mürşidi kamil in vesilesiyle ve tam bir terakkiyle kurtulunur aksi muhaldir
Vesselam |
#3
|
|||
|
|||
Hazreti Ali k.a.v Fahri kainat Efendimiz in hırkasını Uveyse verince ondan bir ricada bulundu
Ya Üveys Efendimiz senden ümmet için dua etmeni istedi, Veysel Karani bir kaya nin arkasında huzura durup Uzunca dua ve niyazda bulunur hz Ömer merakla onun olduğu yere gider ve onu Secdeyi Rahman Da ağlar halde görür Üveys onu hisseder ve Ya Ömer acele ettin der anlayana çok şey söyler bu muhabbet Sevgili Mehmet im ıdrakince yaşamayı nasip eylesin Rabbimiz Selamlar Sevgiler güzel kardeşim . |
#4
|
|||
|
|||
Allahim ne kadar guzel bir sohbet alip goturuyo insani rabbine dogru rabbim evmbeden razi olsun Allahim sana hakiki kul efendimize hakiki ummet ihfanlara kardes seyhimize hakiki desvis eyle nolur rabbim amin
|
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Allah dostları ve evliyalar, insanlara nasıl görünür? | Havasokulu | Allah Dostları & Evliyalar | 2 | 27.11.21 12:01 |
Allah dostları hakkında ileri geri konuşmak ziyanlikla sonuclanir | acizkul41 | Tecrübe Ettikleriniz | 5 | 17.08.21 19:12 |
Sevgili Allah dostları sizden Annem için şifa duası istiyorum | Ozay | Dualar & Dua Kardeşliği | 15 | 20.06.20 13:45 |
allah dostları | reyyan007 | Allah Dostları & Evliyalar | 5 | 22.08.19 02:28 |
imtihan - Eğer yalancıysan Allah seni eski haline çevirsin | DiLara | Hayat Dersleri & Hikayeler | 1 | 03.05.19 12:57 |