|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
||||
|
||||
Oğlum!
Sana gereken odur ki, evliya zümresinin duasını alasın. Teberrüken onların himmetine nail olmayı arzulayasın. Ey Kur'ân-ı Kerîm'i okuyup ezberleyen kimse!.. Onu okuyup ezberlediğin için fazla övünme... Hâline bir bak: Onun gereği ile amel ediyor musun? Yoksa etmiyor musun? Ey oğlum! Cedel, nakil, yaldızlı sözler gibi faydasız şeylerle meşguliyeti bırakarak sükût ehli ol. İhlâsı seç, bu yolda sâlih amel işle ve nefsine uyma. O kimse ile otur kalk ki, şerîati ve hakîkati özünde toplamış ola. Şunu unutma ki, bu yolda sana en çok yardımı dokunan kişiler, bu gibi insanlar olacaktır. Oğlum! İsterim ki, dâima sünnetle amel edesin... Bu yolda lüzumlu olan edeb esâsına da riâyet edesin. Cesur olmalısın. Gölgesinden bile ürken korkaklardan olmamalısın. Herhangi bir sıkıntı, ilk anda seni yere sermemeli. Mevlânın sevgisi ile dol; hattâ onunla vecd hâlinde ol. Evladlarım! Gıybet etmek için birini ararsanız; babanızın, ananızın gıybetini ediniz. Çünkü onlar; iyiliklerinizi almaya, diğerlerinden daha lâyıktır. Allâhu Teâlâ bir gün ve gecede yetmiş iki kere kullarının kalbine nazar eder. O hâlde, kalbinizi temiz tutunuz, güzel ve parlak kılınız. Çünkü orası, Rabbinizin nazargâhıdır. Ey kardeşim! Sakın kendi başına bir şey yaptım zannetme. Bil ki; oruç tuttuğunda onu sana Allah tutturmuş, namaz kıldığında onu sana Allah kıldırmış, bir iş yaptığında onu sana Allah yaptırmıştır. Takva derecesine ulaşmışsan Allah seni ulaştırmış, maddî-mânevî bir şeye mazhar olmuşsan Allah seni mazhar kılmıştır. Ey oğulcuğum! İnsanların ve cinlerin ameli kadar amelin olsa bile "ben" demekten sakın! Zîra Allah, "ben" iddiasında bulunanları acziyet içerisinde bırakır. Benlik davasında isen maddî ve manevî derecen düşer, bunu unutma! ---------- Post added 04.10.17 at 00:11 ---------- Bizim yolumuz, Allah Teâlâ'nın gösterdiği kurtuluş yoludur. Çünkü bu yol, sünnete uymak ve ashâb-ı kirama tabî olmaktır. Bu sebeple yolumuzda az zamanda çok kazanç elde edilir. Yolumuz, sohbet ve muhabbet yoludur. Sahabe-i kiramın yolunun sohbet olduğu gibi... Hayır ve bereket, beraberliktedir; beraberlik de sohbetle olur. Yalnızlığa (inzivaya) çekilmekte şöhret tehlikesi de olabilir, şöhret ise âfettir. Bizim yolumuzda olan kimselerin şu üç şeye dikkat etmesi gerekir: Birincisi; Allah Teâlâ'ya karşı edebdir. Yâni zahiri ve bâtını ile tamamen kulluk içinde olmalı, Allah Teâlâ'nın bütün emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınmalı, Allah Teâlâ'dan başka her şeyi gönülden çıkarmalı ve nîmetleri Allah yolunda seferber etmelidir. İkincisi; Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e karşı edebdir. Bu da; ibâdet, muamelât ve bütün davranışlarda O'na muhabbetle uymaktır. Üçüncüsü; seni irşâd eden Hak dostuna karşı edebdir. Yenilecek bir gıda, bir yiyecek, her ne olursa olsun gafletle, öfke ile veya istemeyerek hazırlanmış ve tedârik edilmişse, onda hayır ve bereket yoktur. Zîrâ ona nefs ve şeytan yol bulmuştur. Böyle bir yiyeceği yiyen kimsede, mutlaka feyiz ve huzurunu bozacak bir netice meydana gelir. Gaflete dalmadan yapılan ve Allah Teâlâ'yı düşünerek yenen helâl ve hâlis yiyeceklerden hayır meydana gelir. İnsanların hâlis ve sâlih ameller işlemeye muvaffak olamamalarının sebebi; yemede ve içmede harama, şüpheli şeylere ve kul haklarına dikkat etmemeleridir. Her ne hâl olursa olsun, bilhassa namazda huşu ve huzur hâlinde bulunmak, zevkle ve gözyaşı dökerek namaz kılabilmek; helâl lokma yemeye ve yemeği Allah Teâlâ'yı hatırlayarak pişirip O'nun huzurunda imiş gibi yemeye bağlıdır. Vücûdu haram lokma ile beslenmiş olan bir kimse, namazdan bir neşve duyamaz. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in: "Namaz, müminin miracıdır." (Süyûtî, şerhu İbn-i Mâce, I, 313) ifâdesinde hakîki namazın derecelerine işaret vardır. Namaza duran kimsenin, iftitâh tekbîrini söylerken, Allah Teâlâ'nın azametini, yüceliğini düşünerek, huşu ve huzur hâlinde olması gerekir. Öyle ki, bu hâlini istiğrak, yâni kendinden geçme hâline eriştirmelidir. Bu hâlin zirvesi, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'dedir. "La ilahe illallah" kelimesini söylemenin hakikati, Allah Teâlâ'dan başka ne varsa hiçbirini kalbde put hâline getirmemektir. İslâm dîninin hükümlerini îfâ etmek, yâni emirleri yapıp yasaklardan sakınmak; haramları, şüpheli şeyleri, hattâ mubahların fazlasını terk etmek, ruhsatlardan uzak durmak, mubahları zaruret miktarınca kullanmak, tamamen nur ve safadır. Aynı zamanda evliyalık derecelerine kavuşturan bir vâsıtadır. Velayet derecelerine bunlarla ulaşılır. Uzak kalanların hepsi, bunlara dikkat etmediklerinden uzak kalırlar ve kendi arzularına uyarlar. Yoksa Cenâb-ı Hakk'ın feyzi her an gelmektedir DÜZELTME; Alıntı:
|
#2
|
|||
|
|||
Sayın @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...], Allah-u Zülcelal razı olsun.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan, Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren.. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Peygamberler tarihi Adem a.s | Cazgircinx | Peygamberler | 13 | 13.02.24 19:49 |
Abdülhâlık Gucdevânî -kuddise sirruh'dan Nasihatler | Mostar | Allah Dostları & Evliyalar | 5 | 30.08.21 12:39 |
Feridüddîn Attar -kuddise sirruh'dan Nasihatler | Mostar | Allah Dostları & Evliyalar | 3 | 10.06.18 00:50 |
Aslana Binen Şeyh | Sin | Tasavvuf & Tarikatler | 2 | 31.05.18 17:10 |
Ebu Hasen Harakani (ks) Hz. | Havasokulu | Tasavvuf & Tarikatler | 1 | 16.05.17 22:25 |