"Kalp sizin, karar kalbinizin" bu söze istinaden, kalbimin sesini yazıya dökmeye gayret edeceğim izninizle.
Yıllarca Kur'an-ı Kerim'i, baş ucu kitabı diyerek yatakların başucunda, kılıfının içinde duvarlara astılar. Oysa, başucu kitabı yapın derken; her an okuyun, her soruya yanıt bulun ama illaki anlayarak okuyun dendi. Gelgelelim Arapça bilenlerin dahi(bilerek okuyanları tenzihle) anlayarak okuduğundan emin değiliz. Neden Kur'an-ı Kerim Arapça bırakıldı? Büyük Atatürk; parasını cebinden vererek, Türkçe'ye çevrilmesini istedi. Hayır Arapça kalmalı diyerek muhalefet edildi. Şimdi soruyorum, bu kadar kusursuz olan Yaratıcı, Türkçe'yi anlamaz mı ki, karşı çıkıldı?
Aslında amaç; insanların cahil bırakılıp, şarlatanlar vasıtasıyla aldatılmasıydı diye düşünüyorum. Günümüzde bunun örneklerini çok görüyoruz. Meselâ; yanmaz kefen, cennetten arsa, cennete götürecek takunya satanlar vb gibi... Hâlbuki Kur'an-ı Kerim Türkçe olsa, her okuyan anlayacak. Dindar insanları, dinidarlar aldatamayacak. Ayrıca, Türkçe basılmasını yasaklayan zihniyet; Kur'an-ı dünyanın tüm dillerine çevirterek, tanınmasını sağlamıyor mu?
Kur'an okumaya gelince, abdestli ya da abdestsiz okunabilmeli. Çünkü; Kur'an diğer kitaplar gibi eğitici ve öğretici bir kitaptır. Yatarken dua okumuyor muyuz? Seyahat ederken, şehir içinde vasıtadayken, bir mezarlık yakınından geçerken dua okumuyor muyuz? "Hayır abdestim yok okuyamam" diyor muyuz? Tabii ki, hayır. Demek ki; kalp temizliği ve okuma isteği çok kıymetlidir. Abdestsiz de okunabilir, okunabilmelidir. Ha, abdest alacak ortamı varsa ve abdestli okumak isteyene de, neden abdestli okuyorsun diyen olmaz.
|