Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Nakşi Halidi Haki Tarikat Vazifesi ve Ders Adabı
Tekil Mesaj gösterimi
  #12  
Alt 06.05.17, 12:12
RvP RvP isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Manevi
 
Üyelik tarihi: 08.07.15
Mesajlar: 3,099
Etiketlendiği Mesaj: 147 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Tecellii Sıfatı Subutiyye Dairesi

14. DERS:
TECELLİ-İ SIFAT-I SUBÛTİYYE DAİRESİ
İbrahim aleyhisselam ve Nuh aleyhisselam tahtında ve Ruh’un arş-ı âlâ’daki aslı ve karşılığıdır.

Hediyeden sonra “İlâhi Ya Rabbî, hazine-i gaybi ilahiyenden füyüzat ve rahmeti ilahiyeni ve şanı ilmi cami’ olan şuunatı rahmeti ilahiyyeni Fahri âlem Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizin ruhaniyetine inzal ve irsal buyurmanı;

Andan Hazreti İsa, Musa, İbrahim, Nuh ve Âdem aleyhimüsselamın ruhaniyetlerine, andan Ebubekir Sıddık Efendimizin ruhaniyetine, andan cümle şeyhlerimizin ruhaniyetlerine, andan şimdiki şeyh efendimizin letâif, nefsi natıka, cem’i cevârih ve âzalarına ve andan benim letâif, nefsi natıka, cem’i cevârih ve âzalarıma inzal ve irsal buyur, Ya Rabbî” der.

Hediye, feyz talebi ve rabıta yeryüzünde yapıldıktan sonra şeyh efendimizin ruhaniyetine sığınarak ve bürünerek ders halinde olduğun yerde kalbinden ruha geç, sırra geç hafiye geç, ahfâ’ya geç, nefsi natıkaya geç, nefsi natıkadan sonra soldan sağa doğru dönerek cami minaresine çıkar gibi bir kuş uçar misali semaya doğru döne döne çık. Yedinci kat sema, fezâ-i tevhid meydanını geçerek arş-ı âlâ’da ruhun karşılığına gelen makamda bin defa lisanen ve kalben gizli sesle “lâilahe illa’llah”ı zikreder. Her yüz başında bir defada “La ilâhe illa’llah Muhammedün Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem diyerek zikir yapar. Sonra murakabesi îfa edilir ve yeryüzüne inilir.

Tecell-i Sıfat-ı Subûtiyyenin Murakabesi

Kalb âleminde kulun işleri, ef’al-i ilâhi karşısında yok olduğu gibi, rûh âlemimizde de işitme, görme, duyma, ilim ve benzeri sıfat*larımız, Allah Teâlâ’nın sıfatları içerisinde mahvoluncaya kadar murakabesine devam eder

Sıfat, gayba aittir ve meydana gelmeden öncedir. Meydana gelince, dünya âleminde isimlenir. Ruh latifesinin fenâsı, Allah Teâlâ’ya mahsus bulunan Sıfatı Sübûtiyyenin tecellilerinde olur.

Hayat, ilim, irade, kudret, semi’, basar ve kelâm Hakk’ındır. Yani; diri olan, işiten, gören, söyleyen, irade eden ve yegâne kudret sahibi Allah Teâlâ’dır. Burada ihvan, zevken bu sıfatlar ile mevsuf olanın ancak Allah Teâlâ olduğunu bilecektir.

Böylelikle kul işitme, görme, gibi bütün sıfatların gerçekte, mut*lak mânâları ile Allah Teâlâ’ya âit olduğunu kabul eder.

Artık insan ruhu “fenâfîs-sıfât” (Allah Teâlâ’nın sıfat makamların*da yok olma) denen makama doğru yükselmeğe başlar.

Ruh yükselirken, Allah Teâlâ’nın velilerinin rûh makamlarından. Hz. İbrâhîm ile Hz. Nuh aleyhisselâmın rûh makamına doğru yükse*lir. O zaman inancı kemâle erer ve kul Hz. İbrahim aleyhisselâmın ateşe atı*lırken yardımına koşan Cebrâil aleyhisselâma “Çekil, Rabbimle benim arama gir*me. Beni benden iyi bilen, senden de daha çok güzel yardım eden*dir” makamına adımını atar. Böylelikle o makamdaki nebi aleyhimüsselâm ve diğer varlıkların rûhanıyetiyle birlikte Allah Teâlâ’yı zikret*me şerefine nail olur.

Bu ruh makamındaki kul Allah Teâlâ’yı hakkıyla zikre*dince Allah Teâlâ’ya olan muhabbeti damarındaki kana ve vücudundaki zerrelere intikal eder ve sahip olduğu muhabbet duy*gusu, içine sığmaz hale gelir ve İçindeki arayış yeniden tazelenir.

Kul sevdiğini en güzel sıfatlarıyla öğrenip tanıyınca: “âh sesini duysam, zâtını görsem, eserlerinde onu müşahede edebilsem!” diye arayışa geçer. Mutlak sevgiliye onu götürecek delil*leri ve elinden tutup yol gösterecek olanları arar.

Tıpkı Hz. Mûsâ aleyhisselâmın Fir’avun’un şerrinden kaçıp Medyen’de Hz. Şuayb aleyhisselâma sığındıktan sonra, kışın karlı ve soğuk günlerinde geri dönerken çölde yolunu kaybetmiş. Nasıl kurtulacağını düşü*nürken kendisine uzaktan bir ışık görünmüş ve onu ateş zannetmiş. Aile efradına “Oturun bana bir kıvılcım parıltısı gibi bir ışık görün*dü. Gideyim, ya ışığın yanında yolu bilen birini bulurum ya da bir miktar ateş alır gelirim, yakıp ısınırız.” gibi.

Tıpkı Hz. Mûsâ aleyhisselâmın gördüğü ışığın yanına giderken ışık da bir ağacın içine doğru girer. Hz. Mûsâ aleyhisselâm ağaçtan gelen “İşte ben Al*lah’ım” sedasını duyduğu an rûh âleminin derinliklerinde mü*şahedeler tecellî eder, gibi.

Rabb’ini duymanın, O’na kavuşmanın ve O’nu görmenin mu*habbeti, kulun ruhuna hâkim olunca Hz. Musa’nın aleyhisselâm sır makamı*na adım atma fırsatını Allah Teâlâ’nın lütfü ile elde etmiş olur ve ihvân ruhunda Allah Teâlâ’dan tecellî eden ilim ışığına doğru azimle yaklaşmaya gayret eder.

İhvan, varlığa ait bulu*nan bütün bu sıfatların Allah Teâlâ’ya ait sıfatlar olduğunu mü*şahede eder. Varlığın aslı bütün sıfatların da aslıdır. İhvan, zikrederken sıfat-ı subûtiyyenin Allah Teâlâ’nın olduğunu tefekkür ederek kemal sıfatları Allah Teâlâ’ya nisbet eder ve iç âleminde istikrar sağlar.

Bu makam Tufan (karışıklık) ve narî (yakıcı) dır. Durum böy*le olunca, ihvan bu makamda hem kendi varlığını, hem de Allah Teâlâ’dan başka varlığı iddia edilen her şeyin varlığını reddeder.

Bu makamdan ihvâna da, İb*rahimî meşrep (İbrahim aleyhisselâm meşrebinde) denilir.

__________________
“gücümü, içimdeki güçsüzlükle boğuşurken tükettim.”
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147