'Sufiler dinin tümüyle iki şeyden ibaret olduğunu söyler. Bunlardan biri: "˜Fakr'dır, yani: "˜Hiçlik, egosuzluk, tevazu'dur. Fakr hâli tüm bunları ifade eder. Bu hâldeki esas husus varoluştan ayrı olmadığındır. Kendini varoluştan ayrı olarak görmek, egonun açığa çıkmasına neden olur. Ego sende: "˜Ben birisiyim, özel birisiyim' fikrini meydana getirir ve bunu kanıtlamak zorunda hissedersin kendini, rekabete girişirsin. Ve ardından içinde her türden arzu yükselmeye başlar. Tüm bu arzuların kökeni: "˜Sahte benlik' fikrinin kabulüdür. Bir insan bu fikirden vazgeçtiğinde o: "˜Fakir'dir, yani: "˜Fakr' hâlinedir. "˜Fakir' kelimesinin gerçek anlamı budur. Fakir kelimesi yalnızca dilencilik, yoksulluk anlamlarına gelmez. Asıl yokluk egosuzluktan ibarettir. Sufilerin dinin esası dediği diğer şey ise: "˜Zikir'dir, yani: "˜Tanrı'yı hatırlamak.' Tanrı; erişilmeli ya da keşfedilmeli değildir. O yalnızca hatırlanmalıdır. Bizler O'nu unuttuk. Tüm ihtiyacımız olan uyanıştır. Buna da: Zikir' denir. Eğer Tanrı'yı hatırlarsan, sen yok olursun. Eğer yok olursan, Tanrı'nın hatırlanışı meydana gelecektir. Fakr hâli, zikri meydana getirir. Aynı zamanda zikir de fakr hâlini meydana getirir. Tanrı'yı hatırlayış; senin değil, yalnızca O'nun olduğu farkındalığını açığa çıkaracaktır."