Heeled Jack /Zıplayan Jack
19'uncu yüzyılda birkaç yıl boyunca, Londra'da Jack diye bilinen ama asıl kimliği bugün bile açıklığa kavuşmamış olan insan şeklinde iki kötü ruh dehşet saçmıştır.Bunlardan biri korkunç bir seri katildi, Karın Deşen Jack.Diğeri, biçimi insana bile benzemeyen daha acayip bir varlıktı, Sıçrayan Topuklu Jack.
Sıçrayan Topuklu Jack destanı, 1837 yılının Eylül ayında, Londra ya da yakınında ayrı yerlerde bulunan 3 kadın ve bir adam, sivri kulaklı, pençeli, ağzından ateşler çıkan patlak gözlü, pelerinli garip bir varlığın saldırısına uğradığında başladı.Yaratık, aynı zamanda havada büyük mesafe kat edebiliyor, bir sıçrayışta duvarların ve evlerin üzerinden atlayabiliyor, bu nedenle onu yakalamak pek mümkün olmuyordu.
18 Şubat 1838 akşamında, Margaret ve Lucy Scales adlı iki genç kız, ağabeylerini ziyaret ettikten sonra Limehouse bölgesindeki evlerine yürürken, Yeşil Ejderha Patikası'nın girişini kuşatan gölgelerin içinden, elinde küçük bir lambayla hayaletimsi bir varlık belirdi.Hiçbir şey söylemeden ağzını açtı ve Lucy'nin yüzüne mavi alevler üfledi.Yaratık kaybolmadan önce Lucy yere düştü ve saatler boyunca korkudan titredi.
Olaylardan iki gece sonra Londra'nın doğusunda, 18 yaşındaki Jane Alsop'un ailesiyle yaşadığı evin kapı zili çalındı.Jane kapıyı açtığında, karanlıkta pahalı pelerinli ve şapkalı uzun boylu ince birini gördü.Onun polis olduğunu düşünüp öne doğru adım attı.Adam, arkadaşlarının Sıçrayan Topuklu Jack'i yakaladıklarını söyleyerek,kızdan hemen ona bir lamba getirmesini istedi.Bir mum getirdikten sonra kız dışarı koştu ancak mumu polis sandığı yabancıya verirken şok geçirdi.İki gün sonra Times gazetesinde şu satırlar yer aldı:
Üzerindeki pelerini attı ve mumun alevini göğsüne tutarak çok çirkin ve korkutucu bir görünüm sergiledi.Mavi-beyaz bir alev kustu.Gözleri ateşten topları andırıyordu...Büyük bir şapka taktı, üzerindeki dar tunik, beyaz yağlı cildi andırıyordu.
Ancak daha da kötüsü yoldaydı.Bu canavar görünümlü yaratığın alevleri yüzüne püskürtmesi üzerine Jane geri çekildi ve saldırgan, Jane'in metalden olduğunu söylediği elleriyle üzerine çullandı,elbisesini, kollarını, boynunu ve omuzlarını yırttı.
Acı ve korkuyla çığlık atan Jane, ondan kurtulup kapıya doğru koştu ancak daha hızlı hareket eden canavar onu tekrar yakaladı, vücudunu tırmıklayıp, başından tomarla saç kopardı.Ne şans ki, Jane'in acı çığlıklarını duyan evdeki iki kız kardeşi onu kurtardılar.
Üç kız daha sonra eve koşup kapıyı sürgüledi ancak Jack, kızların üst kattaki pencerede attıkları çığlıklar sonucu eve polisler gelene kadar uzaklaşmayı reddetti.Jack onları gördüğünde, pelerinini düşürerek birkaç kez sıçrayarak tarlayı boydan boya geçti.
Bu noktaya kadar saldırıları korkutucu ancak öldürücü değildi.Ancak bu durum, 1845'te Sıçrayan Topuklu Jack bir deli olmaktan çıkıp katı bir katile dönüşmesiyle değişti.O dönemde, Bermondsey'deki Jacob Adası, etrafı hastalık ve ölüm yayan, pis kokulu bataklıklarla çevrili, birkaç eski püskü, çürüyen evlerin bulunduğu pis bir yerleşim yeriydi.Burada, sefaletin ve fakirliğin ortasında,Maria Davis adında 13 yaşında bir fahişe yaşamaktaydı.O vahim gün, insanların gözü önünde, Maria Folly Ditch adlı berbat bataklığın üzerinde uzanan köprüde yürürken Jack'in saldırısına uğradı.Onu omuzlarından yakalayan Jack, yüzüne alev püskürttü, sonra da soğukkanlı bir şekilde çığlık atan kızı alıp köprüden bataklığa attı.Kızın vücudu bataklığın derinliklerine gömüldü.Korku içindeki insanlar bir şey yapamadan, bu şeytani varlık geldiği gibi hızla zıplayarak kaçtı.Geride Maria'nın cesedini arayan polisler kaldı.
Sıçrayan Topuklu Jack hiçbir zaman tam anlamıyla tanımlanamamıştır.Tek aday,sadist espri anlayışıyla bilinen Waterford Marki Henry'dir.Saldırılar sırasında aynı bölgede olduğu söylenen Henry'nin vücut yapısı ve dışarı fırlamış gözleri Jack'in tarfiyle benzeşiyordu.Dahası, meşhur kaçışlarından birini gerçekleştirirken pelerini açıldı ve göğsünde büyük bir "W" harfi gözüktü.Buna karşın, Waterford 1859'da öldü; Jack'in saldırıları İngiltere'nin doğusu ve Eveton'dan tutun da 1904'te son görüldüğü Liverpool'a kadar uzanan bölgede yıllarca sürdü.
Jack'in şaşırtıcı becerisi de aynı oranda gizemlidir. Yüksek sıçrayışlarını, II.Dünya Savaşı'nda Jack'e öykünen Alman askerlerinin giydiği yaylı ayakkabılara borçlu olduğu konusunda yaygın bir inanış vardır.Bu askerlerin neredeyse hepsi bileklerini kırmıştır.Onu,ağzından ateş çıkaran göstericilerle kıyaslamak da boşunadır çünkü bu göstericiler Jack'in yaptığı gibi ateşi ağızlarını içinde üretemezler.
Bazı araştırmacılar, Jack'in insan olmadığını ve dünyamıza başka bir boyuttan ya da gezegenden geldiğini öne sürmektedirler.
|