Karındeşen Jack (Jack The Ripper) cinayetlerinin iç yüzü
Masonların siyasi faaliyetlerini ve özellikle de illegal yönlerini araştırırken karşımıza çıkan önemli bir konu da, ünlü "Karındeşen Jack" cinayetleridir.
Karındeşen Jack cinayetlerinin gerçekleştiği Kraliçe Victoria döneminin İngilteresi'nde, masonların saraya ve aristokrasiye egemen olduğu bilinen bir gerçektir. Masonik bir amaçla işlenen cinayetler, bu nedenle kolayca örtbas edilebilmiştir. Resimde, dönemin İngilteresi'nde masonların düzenlediği ve farklı bölgelerden gelen biraderlerin katıldığı bir balo tasvir ediliyor.
Bu seri cinayetler, 1888 yılında Londra'da gerçekleştirilmiştir. 9 haftalık bir süre içinde tam 5 ayrı hayat kadını, gövdeleri yarılıp parçalanarak vahşi şekilde öldürülmüştür. Katilin kim olduğu hiçbir zaman bulunanamış ve bir sır olarak kalmıştır. Katili tanımlamak için kullanılan "Karındeşen Jack" sözü, cinayetlerin hemen ardından bu isimle polise gönderilen bazı mektuplardan kaynaklanmaktadır. "Karındeşen Jack" denen kişinin (veya kişilerin) gerçek kimliği meçhuldur.
Ama konuyu inceleyen bazı araştırmacıları, bunun siyasi amaçlara yönelik bir komplo olduğu ve komplonun kaynağının da masonluk olduğu kanısına yönelten bazı önemli bulgular vardır. Bunları birlikte inceleyelim.
Karındeşen Jack cinayetlerinin gerçekleştiği sıralar, İngiliz monarşisi büyük bir skandalın eşiğine gelmişti.
Kraliçe Victoria'nın oğlu olan King Edward VII, 1888 yılında İngiltere'de masonların Büyük üstadı idi. Onun oğlu Eddy ise, eğer büyükanne ve babası ondan önce ölürse, Kral olabilirdi. Ancak Eddy'nin saray disiplinine uymayan bir özel yaşamı vardı. 1888'de Londra'daki Walter Sickert ismindeki ressama ve arkadaşlarına gizlice ziyaretler yapıyordu. Eddy; bu çevrede Annie isminde Katolik ve alt tabakadan gelen bir tezgahtar kız ile tanıştı ve ilişki kurdu. Bir süre sonra bir bebekleri oldu ve gizlice evlendiler. Sickert; Eddy ve Annie'nin kızları için bir dadı tuttu. Mary (veya Marie) isimli dadı ve Sickert onların bu gizli düğünlerinde şahit oldular.
O sırada, İngiltere büyük bir politik karışıklık içerisindeydi ve eğer halk kral olmaya bu denli yakın birisinin Annie gibi bir kadın ile evlendiğini öğrenirse, bu durum monarşinin sona ermesine neden olabilirdi. (Katolik birisiyle evlenmek, İngiliz kraliyet ailesinin kurallarına aykırıydı, ayrıca Annie'nin alt tabakadan olması da bir sorundu). Böyle bir skandal, aynı şekilde İngiliz politik ve sosyal sisteminden çıkarı olanların özellikle de masonların sonu olabilirdi.
Bütün bunlar Kraliçe Victoria'nın kulağına gidince, Kraliçe, Marquess of Salisbury isimli Başbakanını bu olayı temizlemek ile görevlendirdi. Salisbury ünlü bir masondu. Bu skandalı kapatmak için, Annie'yi akıl hastanesine yerleştirdi, ve tam 32 yıl sonra da Annie orada öldü. Kızları da daha sonra Sickert'in metresi haline geldi ve ondan bir oğlu oldu. Skandal düğünün şahidi olan Marie Kelly ise alkolik bir hayat kadını oldu ve bildiklerini diğer 3 hayat kadını arkadaşı ile paylaştı. Onlar ise onu, Prens Eddy'nin yaptıklarını deşifre etmekle tehdit ettiler. Bunu öğrenen Başbakan Salisbury bu tehditin sona ermesi gerektiğine karar verdi ve Kraliçenin doktoru olan ve aynı zamanda Annie'ye akıl hastası raporunu veren yüksek dereceli mason biraderi Sir William Gull'dan bu konuda yardım istedi.
Gull, Marie'nin ve diğer hayat kadınlarının varlığını İngiliz monarşisi ve masonluk için bir tehdit olarak kabul etti ve masonik ritlere dayanarak bu kadınları tek tek öldürmeye karar verdi. İşte tüm İngiltere'yi dehşete düşüren Karındeşen Jack cinayetleri böyle başladı. Gull, kurbanlarını aynen masonik ritüellerde yazılı olduğu gibi, büyük bir vahşetle öldürüyordu. Başbakan Salisbury, hükümetteki diğer masonlar ve polis teşkilatı Gull'un suçlarını gizlediler. Çünkü mason olarak onlardan beklenen, bu sırrı saklamaları ve Gull'un yaptığını takdir etmeleriydi. Gull, özel arabasının sürücüsü olan Netley ile ressam Sickert'ı o 4 hayat kadınını tanımasına yardımcı olmaları için ikna etti. Ardından kadınları arabalarına aldılar, öldürdüler ve mason ritlerine göre kesip parçaladıktan sonra seçilen yerlere vücutlarının parçalarını attılar.
Resim
FROM HELL (CEHENNEMDEN)
Tamamen tarihi belgelere dayanılarak hazırlanan bir Hollywood filmi olan From Hell (Cehennemden), Karındeşen Jack cinayetlerinin masonik bir komplo olduğunu tüyler ürpertici perde arkasıyla gözler önüne sermektedir. Filmden alınmış olan aşağıdaki karelerde önemli sahneler yer almaktadır.
Filmin bu karelerinde, olayın sırrını araştıran dedektif Abberline'nın masonik kaynakları inceleyişi ve cinayetler ile masonluk arasındaki ilişkiyi keşfedişi anlatılmakta.
Polis; kadının yanında önlüğünden kesilmiş ve kandan sırılsıklam olmuş bir parça buldu. Bu parça, kadının hala üzerinde yer alan bir parçaya tam olarak uyuyordu. Bunun yukarısındaki siyah duvarda ise beyaz bir tebeşirle yazılmış olan şu yazı duruyordu. "Juwes'ler hiç bir şeyle suçlanmayacak olan insanlardır."
e) Eddowes hakkında yaptığı yanlışlığı 9 Kasım 1888'de anlayan Gull ve müttefikleri, Mary Kelly'yi apartman dairesinde öldürdüler. Kadının boğazı tamamiyle kesilmişti, midesi tamamen dışarı çıkarılmış ve mide çukuru tamamen boşaltılmıştı, göğüsleri kesilmişti, kolları parçalanmıştı, yüzü tanınmayacak hale getirilmişti, rahmi, böbrekleri ve göğüslerinden birisi başının altındaydı, diğer göğsü ise sağ ayağının oradaydı, karaciğeri ayaklarının arasında, bağırsakları sağ tarafında, dalağı sol tarafındaydı. Karın derisi sökülmüştü. Ciğerinin bir kısmı ve kalbinin tamamı kayıptı.
İşte tüm bu garip ve korkunç olaylar, konuyu inceleyen araştırmacıları olayın perde arkasındaki gerçeğe götürdü:
Eğer bunlar alelade cinayetler olsaydı, kesip parçalama olayları katili yakalanma tehlikesine sokardı. (Katledilenlerden biri olan Stride, arabaya binmeyi reddettiği için, çabucak sokak ortasında öldürülmüştü). Bir tür ritüeli andıran bu akıl almaz kasaplığın tek açıklaması, masonik ritlere olan uygunluğuydu. Boğazların kesilme şekli,
Karındeşen Jack olduğu tahmin edilen Dr. Gull (üstte) ve mason locasındaki diğer "birader"leri.
Mason locasına girişte yapılan kontrol ve içerdeki ritüelden bir görünüm
kalplerin çıkartılması, bağırsakların dışarıya çıkartılması, üçgen şeklinde kesikler, maktülün önlüğünün bir kısmının kesilip çıkartılması... Tüm bu detaylar, mason localarında okunan ve "hainlerin cezası" olarak belirtilen vahşetlere birebir uyuyordu. . .
Karındeşen Jack'in son kurbanı olan Eddowes; "Mitre K****i" (Mitre Square) olarak bilinen semte bırakılmıştı. Mitre (terzilikte ve inşatta kullanılan gönye benzeri araç) ve kare masonik aletlerdir ve mitre hanı da masonların meşhur buluşma yeridir.
Peki cinayet yerindeki duvarda bulunan "Juwes" kelimesi ne anlama geliyordu? Bazı yorumcular bunun "Jews" (Yahudiler) kelimesinin yanlış yazılmış hali olduğunu ileri sürmüşlerdir. Oysa işlenen cinayetler ve kullanılan yöntemler, bunların failinin son derece eğitimli bir kişi olduğunu göstermektedir ve bu da böyle basit bir yazım yanlışlığı yapılması ihtimalini çok düşürmektedir. Konuyu inceleyen pek çok araştırmacı ise, "Juwes" kelimesinin, masonlukta masonluğun simgesel kurucusu olarak kabul edilen Hiram Abiff'i öldüren üç hainin, yani Jubela, Jubelo ve Jubelum'u ifade ettiği kanaatindedir.
Karındeşen Jack cinayetlerinin örtbas edildiği mason locasında düzenlenen bir tekris töreni. Törende masonluğa yeni giren bir üyeye önce "burada göreceklerini başka yerde asla anlatmayacağına" dair ölüm tehdidi altında yemin ettiriliyor.
Tekris töreninin sonu: Locaya kabul edilen yeni masonun gözbağı açılıyor ve eskiden "harici" (masonluk dışı) olan yeni üye mason locasının içini ilk kez görüyor.
Bir başka ilginç detay ise, bu yazının polisler tarafından bulunur bulunmaz silinmesidir. Ceset bulunduğunda, polis şefi ve aynı zamanda da bir mason olan Sir Charles Warren, daha önce hiçbir cinayet mahaline gitmemesine rağmen, bu kez kendisi olay yerine gitmiş ve duvardaki yazıyı görür görmez bunun silinmesini emretmiştir.
Tüm bunlar, tarihte Karındeşen Jack cinayetleri olarak bilinen vahşetin, gerçekte siyasi amaçlar içeren masonik bir komplo olduğuna işaret etmektedir. Nitekim masonların, bu tarihten önce de Mozart ve William Morgan gibi ünlüler de dahil olmak üzere, kendilerine ihanet ettiklerini düşündükleri kişileri katlettiklerine dair önemli deliller vardır. Karındeşen Jack cinayetlerinin gerçek faili olduğu sanılan yüksek derece mason Dr. Gull'un 1890'da öldüğü açıklanmıştır. Oysa gerçekte bu tarihte ölmemiş, 'Thomas Mason' ismi altında bir akıl hastanesine konmuş ve uzun yıllar sonra burada ölmüştür.
Olayın iç yüzünün başından beri farkından olan ressam Sickert ise gerçek hikayeyi oğlu Joseph'e anlatmıştır. Joseph ise, aradan neredeyse 3 çeyrek asır geçtikten sonra gerçeği gazeteci Stephen Knight'a açıklamış ve masonluk konusunda derinlemesine bilgiye sahip olan Knight bu konuyu Jack the Ripper: The Final Solution (Karındeşen Jack: Son Çözüm) adlı kitabında açıklamıştır. Knight'in 1976'da yayınlanan bu kitabından beridir olay büyük bir tartışma konusudur. Masonlar Knight'ın tezini ısrarla reddetseler de, pek çok delil bu tezi desteklemektedir. Bu konuyu gündeme taşıyan en son gelişme ise, 2001 yılında çevrilen bir Hollywood yapımı olan From Hell (Cehennemden) adlı filmdir. Karındeşen Jack cinayetlerini konu edinen ve tamamen tarihsel gerçeklerden yola çıkarak çevrilen filmde, olayların masonik bir komplo olduğu detaylı olarak gösterilmektedir.
Tüm bu hikayenin en çarpıcı yönü ise, büyük olasılıkla "buzdağının görünen kısmı" olmasıdır. Masonluk gizli bir örgüt olduğu ve "haricilere" (mason olmayanlara) hiçbir zaman sır vermediği için, masonik faaliyetlerin çoğu karanlık bir sis perdesinin ardındadır. Karındeşen Jack cinayetleri, bu sis perdesinden dışarı sızan bir "örnek"tir ve diğer örneklerin ne kadar korkunç olabileceği hakkında fikir vermektedir.
|