Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Öldükten Sonra Dirilenler
Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 27.03.17, 00:28
DiLara - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
💙DiLara DiLara isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Manevi
 
Üyelik tarihi: 28.11.15
Bulunduğu yer: Yesil Gunes
Mesajlar: 630
Etiketlendiği Mesaj: 29 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Öldükten Sonra Dirilenler

Aleyküm Selam Abdullah

Isparta'lı Müderris Mustafa Efendi vefat etmişti. Bütün akraba-i taallukatı ve talebeleri başına toplanmışlardı. Bu sırada oraya gelen Hoca Abdullah Efendi:

-Selâmünaleyküm Mustafa Efendi... deyince çenesi bağlı bir halde yatmakta olan ölü birden kalkıp oturarak:

-Aleykümselam Abdullah... demiş ve bir hafta daha yaşadıktan sonra tekrar vefat etmiştir.

h- Silahını Vermeyen Şehid

Mezarlarda ve ölmüş insanlar üzerinde müşahede edilen harikulade halleri de bu fasılda zikretmekte fayda var. Bu esrarengiz vak'alar da, yine madde ve fizik ötesi varlıkların mevcudiyetine bir delildir... Birinci Dünya Savaşı'nda, Anadolu'nun her karış toprağına bir şehidin kanı akmıştır. Onlar, din, ırz, namus ve vatan uğruna canlarını seve seve vermişler ve meleklerle omuz omuza bir hale gelmişlerdir. Öyle yücelmiş ve öyle ulvileşmişlerdir ki, Şair onlar hakkında "Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi" demiştir. İfadedeki mübalağa, şiire ve şairliğe verilecek olursa, o gün şehid düşenler, cidden sahabinin hemen arkasında yer alacak kadar büyümüşlerdi. Zira şartlar çok ağırdı. Bu kadar ağır şarta rağmen, canını dişine takan bu insanlar, elbette Allah katında büyük bir değere sahip olacaklardı. Zaten Kur'an şehidler hakkında, "Onlara ölüler demeyin, onlar diridirler, fakat siz anlamazsınız" (Bakara, 2/154) buyuruyordu. İşte yine böyle şehidlerden biri hakkında sözüne güvenilir müşahid bir dostum bana şunları anlatıyordu:

"Tarlayı sürerken saban sert bir şeye takıldı. Baktım, bu bir ceseddi. Etrafını itina ile kazıp cesedi çıkardım. Mehmetçik, üzerindeki elbisesiyle sırtüstü yatıyordu. Elindeki silahı da sımsıkı tutmuştu. Ne kadar gayret ettimse de elinden silâhı alamadım."

Aynı benzer bir hadisede veya bu hadisenin devamında şöyle ikinci bir vakıa daha cereyan ediyor. Daha sonra bu askerin yanına ona komutanlık yapmış, yaşlı bir zatı getiriyorlar. Komutan askerini tanıyor ve ona ismiyle hitap ederek silahını teslim etmesini istiyor. İşte o zaman mehmetçiğin eli gevşiyor ve silâhını teslim ediyor.

Selçuklu devrinde, Anadolu'nun fethine iştirak eden seyyahlardan biri -ki o devrede bir yer fethedilmeden önce seyyahlar gider ve kendi manyetik alanlarını oraya taşıyarak fethe zemin hazırlarlardı. Seyyahlardan sonra akıncılar, ardından da fetih orduları gelir, oralar fethedilirdi- şöyle bir hadise anlatıyor:

"Bizans topraklarında dolaşıyordum. Yolda benim gibi seyyah genç bir adamla karşılaştım. Beraber gezmemizi teklif etti. Razı oldum. Yolumuzun üzerinde bir Bizans müfrezesi ile karşılaştık. Ve onlarla aramızda çatışma başladı. Bir ara arkadaşımı şehid ettiler. Ben yalnız kalmıştım. Fakat kavgayı sürdürüyordum. Nihayet ben de güçten, dermandan kesildim. Hasmım tam beni alt edeceği sırada idi ki arkadaşım birden yerinden doğruldu.

"Allah yolunda öldürülenlere ölüler, demeyin." ayetini okuyarak geldi ve beni öldürmek üzere olan hasmımı yere serdi. Onun yerinden doğrulup kalkmasını gözümle görmüş ve okuduğu ayeti kulağımla duymuştum. Ben kurtuldum. Fakat o eski hali üzerinde ve upuzun yerde yatıyordu.

i- Herşeyi Gösteriyorlardı

Diyarbakır'ın Maden kazasında bir kadının öldükten dört saat sonra, tekrar dirildiği ve hadiseyi şöyle anlattığı bildiriliyor:

"Hiçbir hastalığım yoktu. Akşamdan başımda hafif bir ağrı hissediyordum, öğleyin saat 12 sıralarında yere düştüm. İlk hissettiğim şey, parmaklarıma bir sopa ile vurulması idi. Hatta ayıldıktan sonra bile parmaklarım ağrıyordu. Orada ölen bütün akrabalarımı gördüm. Beni yüksek bir tepenin üzerine çıkarıp her şeyi gösteriyorlardı.

1954 senesinde ölen kayın validemi, bir kapının önünde domuz şeklinde bağlı gördüm. Niçin böyle oldu? dedim. Ben dünyada misafir sevmediğim için onun cezasını çekiyorum, dedi.

1959 senesinde ölen Hulki Sel ismindeki adam, dünyada yetim malını yediği için boynuna zincir bağlamışlar eziyet çekiyordu. 7 yaşında ölen oğlumu yeşillikler içinde bir elma ağacı altında elma toplarken gördüm.

1960 senesinde ölen Arif Danışman halen sağ olan Şerif Harman'dan bir çap "bir ölçü" buğday borç almış, öldüğünde vermediği için azab çekiyordu. Bana yemin verdirdi. "Oğluma söyle, borcumu götürüp versin" dedi.

"Bu haber tamamen doğruydu. Nitekim oğlu, maden işletmesinde çalışan Fahri Danışman babasının borcunu verdi."

Son olarak döneceğim sırada bana, "Senin çocukların çok küçük, sana acıdık, iki sene müddet veriyoruz, iki sene sonra dünyayı terk edeceksin, buraya geleceksin" dediler.

Bu çeşit vak'aları, Efendimiz devrinde de görmek mümkündür. Nitekim, kız çocuğunun bir derede boğularak vefat ettiğini söyleyen sahabiye Allah Rasûlü acımış ve ondan kendisini oraya götürmesini istemişti. Yanlarında daha birçok Sahabe olduğu halde bu yere gelinmiş, Efendimiz kıza ismiyle hitap edip, kızın da "Lebbeyk Ya Rasûlallah" dediği duyulmuştu. Efendimiz kıza geri gelmek isteyip istemediğini sormuş, o ise bulunduğu yerden çok memnun olduğunu ve geri dönmek istemediğini söylemişti. (Kadı İyaz, eş-Şifa, 1/320; Hafaci, Şerhu'ş-Şifa, 3/106)

Hz. Enes anlatıyor:

Yaşlı bir kadının bir tek oğlu vardı. Çocuk aniden vefat etti. Kadın çok üzüldü ve ellerini açarak şöyle dua etti: "Ya Rabb! Senin rızan için, Rasûlü Ekrem (a.s.)'e biat edip hicret ile buralara geldim, benim biricik evladımı o Rasulü'n hürmetine bağışla."

Hz. Enes, sözüne şöyle devam ediyor: O ölmüş çocuk kalktı ve bizimle beraber yemek yedi.. (Kadı İyaz, eş-Şifa, 1/320; İbni Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 6/292)

Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147