SEZGİLERİNİZİ GELİŞTİRİNİZ
Halk arasında telepatiye nazaran sezgi ve altıncıduyu kav*ramları daha sık telaffuz edilmektedir. Aslında bunların tümü aynı anlamı ifade etmektedir. Belki de Telepatinin temeli sezgisel algılamaya dayalı dersek daha doğru bir tanımlama yap*mış oluruz...
Sezgisel algılamada durugörüden farklı olarak, zihin ekra*nımızda canlanan ve bir televizyon ekranından seyredermişce-sine net bir şekilde seyrettiğimiz imajlar yoktur. Bunun yerine bir düşüncenin bir anda zihinde belirmesi ya da hissedilmesi vardır. Hiç bir form görmemenize rağmen, yine de önünüzde belirli bir büyüklükte ve biçimde bir şeyin farkına varırsınız ve bunu ayrıntılarıyla tarif edebileceğinizi keşfedersiniz. Siz onu görmüş gibisinizdir... Fakat görmüyorsunuzdur. İşte bu tarifi son derece güç algılama şekline sezgisel algılama diyoruz...
Parapsikologlar bunu "kömür madeninin dibinde bir kara kedi görme" olayına benzeterek anlatmaya çalışmışlardır. Hiç bir şey görmemenize rağmen zihninizde bir kişiyle ya da nes*neyle ilgili ayrıntılı bir fikir doğar. Ayrıntılar kesinlikle açık ve seçiktir. Siz onu içinizden doğan bir hisle biliyorsunuzdur.
Yaşam içinde sıklıkla karşılaşılan bir olaydır bu aslında... Ancak ne yazık ki çoğunlukla bu olağanüstü olaya gerekli öne*mi vermeyiz. Çünkü bu yönde bir eğitim bize verilmemiştir. Bize gördüğümüze inanmanın dar ve sınırlı kalıpları hep öngö*rüldüğü için, bu sınırlandırılmışlığı kolay kolay aşamayız. Oy*sa ki sezgiler bizim hep yanıbaşımızdadır... Ancak biz onları nasıl dinleyeceğimizi bilemeyiz... Çok kuvvetli olarak sezgile*rimizin sesini hissettiğimiz anlarımız da olur. Ama ya sezgimiz yanılıyorsa diyerek yine onu çoğunlukla dinlemeyiz. Evet ba*zen yanılırlar ama bazen de bizi çok önemli başarılara taşıyabi*lirler. İşte burada önemli bir ayrımın yapılabilmesini öğrenmek zorunluluğu karşımıza çıkar:
İçimize doğan bir sezginin o anda bize gerçek bilgi mi yoksa yanıltıcı bir bilgi mi taşıdığını nasıl ayırdedebiliriz?
Bu yaşamımızdaki başarımızı etkeleyen çok önemli bir so*rudur ve mutlaka bu sorunun cevabı bulunmalıdır... Bu soru*nun cevabını herkes kendi bulmak zorundadır. Bunun da en kolay yolu deneme yanılma metodudur. Bu metotla herkes ger*çek sezgiyle gerçek dışı sezgiyi kolaylıkla zaman içinde birbi*rinden ayırdedebilir. Bunun sağlıklı yapılabilmesi için şüphesiz ki psişik yeteneklerle ilgili teorik düzeyde bilgi sahibi olunma*sı gerekir. Yani konuya bilgi ile yaklaşılmalıdır. Kulaktan dol*ma bilgiler sezgilerimizi tahlil etmede yetersiz kalırlar.
Yaşam içinde bizi ilgilendiren son derece önemli bir konu olduğu için bu meseleyi biraz daha açalım...
içimize doğan sezgilerden yararlanacağımızı ve onun sesi*ne önem vereceğimizi hatta alacağımız kararlarda önemli bir pay sahibi olacaklarını, şuuraltımıza bildirmemiz gerekir. Bu yapılması gereken birinci adımdır... Bunu yapabilmenin en ko*lay yolu bu fikrimizi hem bir kağıda yazarak her akşam yatma*dan önce ve her sabah kalkar kalmaz sesli olarak birkaç kez okumaktır. Bunu en az 3 ay süresiyle kesintisiz uygulayın...
ikinci olarak da gevşeme egzersizlerinizi yaparken aynı sözleri gevşemiş haldeyken kendi kendinize telkin edin...
Bunları yapmakla şuuraltınıza gerekli bilgiyi vermiş ola*caksınız. Bundan sonra yapmanız gereken sezgilerinize zaman zaman şans tanımaktır. Sürekli olarak onun sesini duymanıza rağmen duymamazlıktan gelip, onun söylediklerinin tam tersi*ni yaparsanız belli bir süre sonra şuuraltınız bu mesajları kese*cektir. Unutmayın ki onun da bir sabrı vardır. Dinlenilmeyece*ğim bile bile sürekli size mesaj iletmez. Size yardımcı olmaya çalışan şuuraltınıza, siz de yardımcı olun ve onun sezgilerle or*taya çıkan sesine hiç değilse zaman zaman değer verin. Ona doğru bir adım atın, o size birkaç adım daha fazla yaklaşacak*tır... Kısacası şuuraltınızla barışık olun...
Derin Şuuraltımız (*) bizim duymadıklarımızı duyan, gör*mediklerimizi gören ve bilmediklerimizi bilen bir mekanizma*dır. Derin Şuuraltı ile Freud'un tanımladığı dünyasal şuuraltı birbirinden farklı şeylerdir. Derin Şuuraltı'na: Üst Şuur, Üst Benlik, Şuurüstü gibi isimler de verilmektedir. Yurtdışında ya*yınlanan Parapsikoloji kitaplarında bu tanımlarla karşılaşabilir*siniz. Hepsi farklı isimlerle aslında aynı şeyi anlatmaya çalış*maktadır.
Tüm ömrümüz boyunca insanlarla iç içe yaşarız... Ve za*man zaman özellikle de yeni tanıştığımız kişiler hakkında ye*terli bir fikre sahip olamamaktan şikayet ederiz. Hatta aradan yıllar geçmesine rağmen hala bazı kişileri tanıyamamış olmak*tan yakınırız... Bunun tek sebebi sezgisel yeteneklerimizi kul*lanmamamız ya da sezgisel yeteneklerimizi yanlış değerlendirmemizdir.
Her zaman sezgiler bize gerçekleri söylemez diyenlere siz inanmayın. Sezgiler her zaman doğruyu söyler... Ancak bazen şuurumuza dışarıdan gelen parazit tesirlerin sonucu içimize yanıltıcı bir his ya da bir düşünce doğar. Bu, bizim tanımladı*ğımız bir sezgi değildir. Bu tamamen bizi yanlış bir yöne sev-kedebilecek ve tamamen dış parazit tesirlerin sonucu oluşmuş bir enerji topunun bizim tarafımızdan algılanmasıdır. Bunların çoğu çevremizdeki insanların yanlış kanaatlerinden oluşan ne*gatif düşünce enerjileridir.
Şimdi vereceğimiz egzersizi arkadaşlarınızla birlikte uy*gulayabilirsiniz... Bu egzersiz, insanları kısa sürede tanımada ve onlar hakkında doğru bilgilere ulaşmada size büyük bir de*neyim kazandıracaktır:
Birbirinizi tanıyan 4-5 kişi bu çalışma için idealdir. Her*kes rahat bir şekilde otursun. Odanızın ışığını azaltın. Eğer mümkünse sadece mavi bir ışıkla odanızı aydınlatın. Grubunu*zun içinde sadece bir kişinin yakından tanıdığı ve diğer grup üyelerinin daha önceden tanımadığı bir kişiyle anlaşın ve gelip sizin tam ortanıza otursun...
Zihninizi tamamen boşalttıktan sonra 2 dakika boyunca o kişiye bakın. Ama sadece bakın. Hiç bir fikir yürütmeden onu izleyin. Ona konsantre olun.. Daha sonra kendinizi gevşeterek gözlerinizi kapatın eğer isterseniz gözlerinizi açık da tutabilir*siniz. 10 dakika boyunca içinize doğan sezgilere kulak verin.
O kişiyle ilgili neler hissettiğinizi ayrıntılarıyla gevşeme halin*den çıktıktan sonra not defterinize kaydedin. Çalışmanız sona erdiğinde herkes notlarını okusun. Notlarda birbirine paralel ya da aykırı yönlerin olup olmadığına bakın. Ve gerçekleri o kişi*den ve o kişiye tanıyan arkadaşınızdan öğrenin. Bakın bakalım o kişiyi 10-15 dakika içinde ne kadar tanıyabilmişsiniz. Bu tür egzersizleri yaptıkça başarı oranınız kendiliğinden artacak*tır. Buna emin olabilirsiniz. Belli bir süre sonra hiç gevşemeye ihtiyaç hissetmeden bile karışınızdaki kişiye kısa bir süre bak*mak onunla ilgili pekçok sezginin içinize doğduğuna şahit ola*caksınız.
Eğer böyle bir çalışmayı yapabileceğiniz bir arkadaş gru*bunuz yoksa bu çalışmayı tek başınıza da yapabilirsiniz.
İş yerinizde, okul hayatınzda ve yaşamınızın çeşitli dö*nemlerinde sürekli yeni insanlarla tanışırsınız. O kişiye iyice bakın... Eve geldiğinizde ılık bir duş alın ve odanıza girin... Derince gevşeyin ve zihninizi boşaltarak ona yönlenin... İlk içinize doğan duygulara ve düşüncelere önem vermeyi ihmal etmeyin...Yeni tanıştığınız kişiden bir resim alabiliriseniz ça*lışmanızı çok daha kolay yapabilirsiniz... İzlenimlerinizi ayrın*tılarıyla not edin ve zaman içinde ne kadar haklı çıktığınızı kontrol edin.
İster grup arkadaşlarınızla, ister tek başınıza bu çalışmaları yapın her ikisinde de size dışarıdan gelen bir takım tesirler ola*caktır. Buna ek olarak sizin o kişi ile ilgili onun dış görünüşün*den etkilenerek ortaya çıkartacağınız ön yargılarınızın da dev*reye girme ihtimali vardır. Bu iki unsurun çalışmanızı etkile*memesine özen gösteriniz...
Parazit tesirlerden söz etmişken onlardan korunma yolları na değinerek konumuza devam edelim...
PARAZİT TESİRLERDEN KORUNMA YOLLARI
Yukarıda sözünü ettiğimiz bize dışarıdan gelen yanıltıcı et*kilere parazit tesirler diyoruz. Bu parazit tesirler insanlardan düşünce yoluyla yayılan çoğunlukla negatif yüklü enerjilerdir. İnsanların farkında olmadan çevrelerine yaydıkları bu enerji*ler, sürekli çevremizde dolaşırlar. Ve biz bunlardan farkında ol*madan etkileniriz. Özellikle de gevşeme durumunda bu tesirler daha kolay hissedilebilir. Bunlara ek olarak spatyomdan dün*yaya yansıyan, bedensiz ruhsal varlıklardan gelen tesirler de vardır. Bunlar psişik çalışmalarda en büyük engelleri oluştu*rurlar. Bu tesirlere karşı bir etki alanının yaratılması gerekir. Bu da aslında ayrı bir çalışma konusudur. ...Ve bu noktaya önem gösterilmesi gerekir.
Şimdi size bu parazit tesirlerden ve çevremizden bize ge*lesi muhtemel negatif enerjilerden korunma yollarını maddeler halinde aktarıyorum:
1- Psişik çalışmalarınızı sürekli aynı odada yapınız. Bu, odanızın sizin enerjilerinizle dolmasına ve başka enerjilerin orada harmanlamasına sebebiyet verecektir. Odanızın aurası gün geçtikçe daha yüksek seviyeli bir hal alacaktır.
2- Psişik çalışmalar yaptığınız odanızın aurasıhı düşürme*mek için kesinlikle, o odada münakaşalara girişmeyin, kızgın*lık, öfke, kin, kıskançlık gibi negatif enerjileri odanızda üret*meyin ve başkalarının da üretmesine izin vermeyin. Odanızda fırsat buldukça pozitif enerji yayma çalışması yapınız. Bunu yapmak son derece kolaydır. Gevşedikten sonra tüm odanızı temizleyecek olan sevgi şefkat, merhamet gibi pozitif yüklü enerjilere konsantre olun.
3- Odanızda özellikle çalışmadan bir saat önce sadece ma*vi bir ışık yakınız. Mavi rengin negatif enerjileri polarize etme özelliği vardır. Anadolu Halk Kültürü'nde ortaya çıkan nazar boncuklarının mavi renkte olması bir tesadüf değildir.
4- Ruhsal olgunluğunuz arttıkça sizi saran biyomanyetik enerji alanınız yani auranız da buna bağlı olarak güçlenecektir. Bu da bilgilerinizin artmasıyla doğru orantılıdır. Mümkün ol*duğunca ruhsal bilgilerinizi arttırmaya gayret gösterin. Ön yar*gılara yer vermeyin. Sürekli araştırıcı ve sorgulayıcı bir zihin hali içinde olun. Her şeye inanmayın... En iyi korunma yolla*rından biri, soru soran bir zihindir. Daha önce kulaktan dolma öğrendiklerinizi sorgulayın... Biraz şüphecilik sağlıklıdır; kuş*ku duyun, kanıt isteyin... Ruhsal olgunluk ve ruhsal kültür en büyük korunmayı sağlayacaktır.
5- Auranızı güçlendirici imajinasyor ve telkin çalışmala*rında bulunun. Kendinizi pozitif bir enerji alanıyla sarabilirsi*niz. Bunu yapmak için gözlerinizi kapatın, gevşeyin ve kendi*nizi parlak beyaz bir ışıkla çepeçevre kuşatılmış olarak imajine edin. Beyaz ışığın, hem ön hem de arka tarafınızdan genişleye*rek başınızın üstünden geçtiğini ve ayaklarınızın altına kadar sizi kuşatmasını isteyin. Beyaz ışık tüm olumsuzlukları yok et*me gücüne sahiptir. Koruyucu bir kalkan görevi yapar. Bu dü*şüncenin önemli bir etki yaratacağından emin olabilirsiniz. Fır*sat buldukça bu konsantrasyon çalışmasını tekrarlayın.
6- Yüksek seviyeli "Ruhsal İdareci Planlar"dan yardım ta*lep edin. Onların enerjileri ile sizi desteklemelerini isteyin. "İs*tek Yasası"nın kainatta çalışmakta olduğunu unutmayın. Ne is*terseniz sonunda onunla karşılaşacaksınız. Düşüncelerinizle siz aslında farkında olmadan kainatta işlemekte olan yasalar sonucu kendi geleceğinizi kendiniz tayin ediyorsunuz. İnsanla*rın zaman zaman istekleriyle karşılaşmadıklarından şikayet et*tiklerini duymuşsunuzdur. Kim bilir belki bazen siz de bundan şikayet ettiğiniz de olmuştur. Bunun tek sebebi düşüncelerinizi doğru kullanamayışınız ve isteklerinizi yanlış dile getirmeniz-dir. "Ah keşke şıt olsa..." diyerek ona ulaşamayacağınızı daha önce söylemiş ve kendi kendine telkin konusunu işlediğimiz bölümümüzde bunun nasıl yapılabileceğini aktarmıştık...
|