Büyüler ve inançlar
Standart Büyüler ve İnançlar-II
..
Din insanı büyü düzeyinden kaldırsa da insan, yine de, inancını inanışlarında kullanmaktan çekinmiyor, olguları biraraya getirerek ve karıştırarak. Kuramları incelemeden önce verdiğimiz büyü örneklerine, bir karşılaştırma olarak, değişik kıta ve ülkelerde, değişik kültürlerde kullanılan birkaç çeşitlemeyi ekleyelim.
Sevgilinin aşkını kazanmak için (Malezya)
Vücudunuz kadar uzun bir değnekle kendi gölgenizi dövün, bulunduğunuz mekânda tütsü yakın ve aşağıdaki duayı yedi kez okuyun, her defasında gölgenizi elinizdeki değnekle döverek. Bunu güneş batımında, geceyarısında ve şafakta tekrarlayın ve yatarken, beyaz bir çarşafla örtünün.
Ey Karanlık İrupi,
Kraliçenin bana gelmesine izin ver,
Şayet (sevgilinin adı) uyanıksa
Onu sars ve salla, uyanmasını temin et,
Soluğunu al, ruhunu al ve buraya getir,
Sol tarafıma bırak,
Kalkmak istemiyorsa
Sağ ayağının başparmağını kap
Ve kendi yataktan kalkıncaya kadar tut
Ve onu bana getirmek için t üm gücünü kullan,
Bunu yapmazsan Tanrıya karşı gelmiş olursun.
Bir sevgilinin ilgisini çekmek, onu kaybetmemek için:
(Çingene büyüsü)
Ağzınıza bir tutam ot atıp ilkin doğuya sonra da batıya dönerek aşağıdakilerini tekrarlayın:
Güneş yükselince
sevgilim yanımda olacak!
Güneş batınca
ben onun yanında olacağım!
Basit büyü dendiğinde, bir olası, bundan daha basitini bulmak zor olsa gerek. Nedir ki, önemli olan, bir büyünün -malzemesi ve uygulaması ile- basit olup olmaması değildir, önemli olan etkinliğidir. Mısır'dan ve Firavunlar'ın döneminden kalma, bir kadının sevgisini kazanmaya yönelik büyü yöntemi de basittir:
«Tuz, peynir ve un alın, iyice karıştırın, odasının bir köşesine koyun. Sizi görünceye kadar huzur bulmayacaktır.»
Mısır'dan Hindistan'a geçtiğimizde bir kadının hamile kalmasını sağlamak için yapılan bir büyü örneğinin de çok basit olduğunu görürüz:
- Çiğ bir yumurtanın kabuğunu iki ucundan delin. Koca bir uçtan üfler, yumurtanın içi eşinin ağzı içinde boşalır, kadın bunu yutar. Bu işlemden geçen kadın da hamile kalır. Basitliği bir yana uygulamanın tümünün cinsel birleşmeyi, ayrıntılı olarak simgelediği ve dolayısıyla, uygunluklar yöntemi gereğince, gücünü ve etkinliğini bu simgesel benzetmeden aldığı ortadadır.
Şifaya yönelik büyülere baktığımızda işte ünlü gizemci Yüce Albertus'un (Albertus Magnus, 13. yüzyıl) ateşi düşürmek için önerdiği ve bir cuma günü, saat 8 ile 9 arasında, bir kâğıda yazılıp hastanın boynuna takılacak büyüsel bir formül:
H B R H C H T H B R H
H B R H C H T H B R
H B R H C H T H B
H B R H C H T H
H B R H C H T
H B R H C H
H B R H C
H B R H
H B R
H B
H
Avrupa'daki «eski» uygulamalarını araştırdığımızda karşımıza, «literatür» olarak, İngiliz Reginald Scott'un 165''ten kalma, Londra basımlı «Büyücülüğün Keşfi» (The Discoverie of VVitchcraft) adlı kitabı çıkıyor. Scott bir rakip veya bir düşmanı ortadan kaldırmak için aşağıdaki büyüyü öneriyor:
-Zarar vermek veya öldürmek istediğiniz kişiye benzer bir heykelciği yeni ve el değmemiş mumdan yapın; sağ koltuk altına bir kırlangıç kuşunun kalbini, sol koltuk altına da ciğerini yerleştirin. El değmemiş bir iplikle heykelciği boynundan asın ve yine el değmemiş bir iğneyi acı vermek istediğiniz yere batırın; heykelciğin
alnına zarar vermek istediğiniz kişinin adını, kaburgalarına da bu sözleri yazın: «Allif, casyl, zaze, hit, mel, meltat» sonra da heykelciği bir yere gömün.
«Voodoo» büyüsü ve «Sabun büyüsü», görüldüğü gibi, benzer bir çizgide buluşuyorlar. Mumla yapılan büyüler için Orta Çağ'ın ünlü gizemcilerinden Paracelsus adı ile tanınan Theophrastus Bombast von Hohenheim, «Ruhun Özü» (De Ente Spiritum) adlı kitabında şu açıklamada bulunur: «Şayet birine karşı kin duyuyor ve ona kötülük yapmak istiyorsam, başarı sağlayabilmem için bir aracı, bir yardımcı kullanmam, yani bir cisimden yararlanmam gerekir; ancak böylelikle iradem, bedenimin hareketine ihtiyaç göstermeden bir kılıç darbesiyle büyü yapılan kimsenin gövdesini delebilir, onu yaralayabilir... Bunu yapabilmek için çok güçlü bir istek yeterlidir... İrade gücümü bir noktada topladığım, bir kişiye yönelttiğim zaman, onun ruhsal güçlerini, mumdan yapılmış modeline aktarabilir, iradesini yok eder, emrim altına alırım, istersem sakatlayabilirim. İstek ve telkinin, tıpta da ne kadar önemli bir yeri olduğunu kabul etmek gerekir; insan kendi kendini etkileyerek, benliğinde rahatsızlık, sıkıntı hali yaratabilir ve varsaydığı bütün rahatsızlıkları bünyesinde de hisseder... Büyü nedeniyle meydana gelen hastalıklarda ise, irade zayıflar, yüksek ateş, bitkinlik, şiddetli başağrısı gibi haller başgösterir ve doktorların teşhis edemediği, tıbbın içinden çıkarmayıp çaresiz kaldığı bu hastalıklar sırasında, büyülenen kimse, ne olduğunu anlamadığı birtakım korkunç hayaller, kâbuslar görür...»
Gizem uzmanı kadar 16. yüzyılın tıp uzmanı da sayılan Paracelsus büyüsel işlemlere inanmakla birlikte «istek» ve «telkin» faktörlerini gözardı etmiyor, büyüsel işlemin kurbanı olan ya da büyüsel işlemlerin etkisine inananın geçirdiği, geçirebileceği ruhsal ve psikosomatik (ruhsal-bedensel) şokları, sarsıntıları da hesaba katmaktadır.
Bir Orta Çağ gizemcisinin, Haitili bir «voodoo» büyücüsünün yöntemleri -dünyanın dört bir bucağından kopmuş başka ve benzer uygulamalarla birlikte- bugün çağ atlamakla meşgul olan, bir alanda çağdaşlama örneklerini gösteren ve bir başka alanda yerinde saymayı sürdüren İstanbul'da yeniden karşımıza çıkıyor, bir Doğu-Batı karmaşası içinde.
Gizem ve gizemin arkasında sürüklediği her şey işte bu «açıklanamayan»ı, bu «bilinmeyen»i doldurmaktadır.
«Ülkemizde, günümüzde de ve her şeye rağmen büyü, büyücülük ve büyücüler vardır,» diye yazıyordu 1979'da Afif Yesari.
__________________
Hiç kimse vazgeçilmez değildir.
Ve kimse kendini vazgeçilmez sanan
biri kadar aptal değildir.
|