Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı
Adak edilen şeyin, farz veya vacib olan bir ibadete benzemesi ve başlı başına bir ibâdet olması lâzımdır. Meselâ, abdest almak, ölü kefenlemek başlı başına ibâdet olmadıklarından adak olamaz. Hasta ziyaret etmek, cenaze taşımak, gusl etmek, câmi’ içine girmek, Kur’ân-ı kerimi tutmak, ezan
okumak, mektep bina etmek, câmi’ bina etmek de ibâdet ise de başlı başına ibâdet değildir. Nezr olunmazlar . Meselâ, abdest almak, başlı başına ibâdet olmayıp, başlı başına ibâdet olan namazın bir şartıdır. Ölüyü kefenlemek de cenaze namazının kabul olması için şarttır. Kur’an okumanın adak olup olmaması hususunda alimler arasında ihtilaf mevcuttur. Bazı alimler Kur’an okumak bizzat maksud olan bir ibadettir (Nitekim Kur’an; “tilavetiyle taabbud edilen kitap” olarak tarif edilir.) demişlerdir. Bu görüş İbni Abidin’in de tercih ettiği görüştür. üç gün oruç tutabilirsin. Bu aynı zamanda yemin kefaretini yerine getirmek demektir ki Hanefîler ve Hanbelîler bu görüştedir.
|
Şöyle açıklama yapayım bir kimse Kur’an okumayı nezretse yine bu nezri(adak) de sahih olmaz. Kuhustani bunun sebebini ‘’kıraat namaz için fazdır’’ diye açıklamıştır. İbn Abidin diyor ki: Bu meseleler müşküldür. Çünkü kıraat maksud olan bir ibadettir. Bunun cinsinden vacip vardır. ‘’Bir kimse peygamberimiz (s.a.v.) üzerine her gün şu kadar salavat-ı şerife getirmeyi nezretse, bu nezir kendisine lazım olur…’’ Çünkü bunun cinsinden farz vardır. Ömürde bir defa Peygamberimiz (s.a.v.) üzerine salavat-ı şerife getirmek farzdır. Geçmişte Kur’an okuma şeklinde bir adağın varsa muhayyersin ya yerine getirirsin ya da yemin kefareti verirsin.
(Kaynak: İBN-İ ABİDİN Tercüme Ve Şerhi AHMED DAVUDOĞLU ; Şamil yayınevi cilt 7 sayfa 562-563)