Alıntı:
Cengihan Nickli Üyeden Alıntı
Öncelikle selamunaleykum herkese.Tartışmak ve öğrenmek istediğim bi kaç konu var.Farklı milletlerde bu ruhaniler konusu farklı farklı şekillerde açıklanmış zamanında.Japonyada yokai denilir mesela.Bu yokailer sadece kötü şekilde anılmaz bazılarının şans getirdiğine,bazılarının para getirdiğine inanılırmış.Ayrıca yokaileri oldukça resime dökmüşler.Onlardan kurtulmak için ritüller bulmuşlar.Hristiyanlarda daimon olarak geçmiş ve genellikle kötü ve zararlı varlıklar olarak anılmışlar.Ve yine onlardan kurtulmak için değişik ritüeller yapan excorcistler varmış.Böyle devam edersek eski Türklerde şamanlar,Budistler falandı her millette ruhani varlıkların izlerini görebiliriz.Peki ruhanilerin sadece cinlerden oluşmadığını,ayrıca meleklerden belki bizim bilmediğim maddelerde yaratılan ruhanilerin olduğunu varsayabiliriz.Biz İslam'ı kabul etmiş bir müslüman olarak bunu nasıl kabul etmeliyiz,tarihçesi bizim için nedir.Ritüel konusunda bizim için üsluba uygun olanı nedir.Bu konular hakkında daha derin bilgisi olan büyüklerimi cevap için bekliyorum.Ayrıca ek bilgilerde verirseniz konudan sapmanadan çok makbule geçer.Allah razı olsun.
|
Eğer Kuran’ın vahiy bilgisine inanan biriyseniz, orada Allah cinler ve meleklerin varlığından bahseder. vahiy bilgisi tartışılmazdır ve Allah diyor ise cinler ve melekler vardır. Ancak onların içindeki bulundukları uzaysal boyutları veya mekânları bizimle aynı mıdır? Muhtemelen değildir. Mesela, insanlar olarak 3-boyutlu uzayda var olmamıza karşın cinler 2-boyutlu ve melekler de pekâlâ 1-boyutlu bir uzayda var olabilirler. İnsanlar olarak 3-boyutlu mekânda olduğumuzdan, eğer dediğim boyutlarda cinler ve melekler var ise onları göremeyiz. Görme duyumuz 3-boyutlu uzayda çalışır. Buna karşın alt boyutlarda var olabilecek melekler ve cinler bizi görebilirler. Meleklerden üst boyutta var olan cinler de melekleri göremezler. Belki de İbn-i Arabi’nin dediği gibi Hak, sıfır boyutun varlığıdır. Yani hiçbir boyutu yoktur, zaman ve mekâna da tabi değildir. Bundan dolayı olsa gerek bazen İbn-i Arabi, Allah’ı nokta (.) ile de sembolize eder.
Kuran’da örtme ve gizleme manalarına gelen cin kelimesi görülen ve algılanan varlıkların dışında kalan ve duyular ötesinde bulunan varlıklar için kullanılan genel bir isimdir. Ancak Kuran’a göre cinler, şeytanlar ve meleklerden farklı özelliklere sahiptirler. Melekler daima itaatkâr, şeytanlar da cinlerin topluluğundan isyankâr olanlardır. Kur’an-ı Kerim cin inancını daha önceki toplumlarda mevcut olmayan yeni bir inanç olarak getirmemiştir. Aksine daha önceki milletlerde mevcut olan inançları tashih etmiş ve sınırlarını çizmiştir. Kuran, cinlerin de insanlar gibi bilinçli ve irade sahibi (Rahman 39, Kehf 50, Zariyat 56) olduğunu belirtir. Aynı zamanda Hakk’a karşı sorumlu olduklarını, onun emirlerine uymakla yükümlü varlıklar olduğunu (Fusillet 25, Ahkâf 18), insanlar gibi Allah’a kulluk etmek için yaratıldıklarını (Zariyat 56), kendilerine elçiler gönderildiğini (Enam 130), içlerinde inananların ve inanmayanların bulunduğunu (Cin 2, 4, 11, 13), sapıtanların cehenneme atılacaklarını (Araf 38, 179), gaybı bilmediklerini (Sebe 14) ve güçlerinin sınırlı olduğunu (Rahman 33) söylemektedir.