Alıntı:
Ok48 Nickli Üyeden Alıntı
Çözemedigim bir döngüdeyim hayata dair en ufak bir beklentim yok nasil bu hale geldim yillarca mucadele ettim okudum kendime ait firma kurdum kendimce iyi yerlere geldim iyisin dediler islerim bitti ailemiz mutlu bir ailem vardi hepsi vefat etti son dayanagimida cok kisa zaman once kaybettim hicbirseyi olmayan sapasaglam insan oyle caliskan oyle guclu derlerken oda 3 ay icinde vefat etti daha neyi var bilemedik bu surecte hastahane hastahane kosarken tek gecim kaynagim olan isyerimi muhurlediler yillardir acik olan isyerim neden en ihtiyacin oldugu zamanda ? Pes etmedim hayvanlarimi baskalarina emanet ettim cok ovmusler ben yokken dondum hepsi bir hafta arayla sakat kaldi hepsi bitti yinede pes etmedim cok dua ettim Allahim nasip etti bir ailem bitmisti yeni bir aile nasip edecekti bana oda sebebsiz yere bitti hemde hemde evlenmeme gunler kala 90 kilo ben 50 kilo sigara bagimlisi bir insana dondum sigaradan nefret eden ben evden cikmiyorum gidebilecegim hicbir kimsem yok mucadele edebilecek hic bir seyim kalmadi maddi manevi ama guzel yani artik hicbirsey olmuyor cunku baska kaybedebilecegim hicbir sey yok canimdan baska gitmedigim yardim istemedigim etmedigim dua kalmadi bu sayfadaki yuzlerce calisma yok demekki kaderim boyle yapacak birsey yok bir insan bu sekilde omur boyu yasayamaz 1 yil belki en fazla acaba ömrüm bitiyor bu nedenlemi hicbirsey değişmiyor boyle bir yazi okudum bir yerdede verende o alanda ölüm Allahin emri her an hazirim ama merakta etmiyor degilim sizce buyuklerim fikirlenizi almak istedim saygilar sevgiler 🤲
|
Allah Teâlâ Peygamber’ine (s.a.), imtihana tâbi tuttuğu kullarından karşılaştıkları belâlara sabredenleri, sıkıntılardan dolayı sızlanmayıp “innâ lillâhi ve innâ ileyhi râci‘ûn” (انّا لله وانّا اليه راجعون) diyenleri müjdelemesini emretmiştir. Çünkü bu ifadede azîz ve celîl olan Allah’ın birliğini ve öldükten sonraki dirilmeyi kabul ediş vardır.Denildi ki istircâ özelliği Muhammed ümmetine özgü kılınmış, diğer ümmetlere ise verilmemiştir, çünkü geçmiş ümmetlerden bu konuda herhangi bir rivâyet intikal etmemiştir. Görmez misin ki Ya‘kūb aleyhisselâmın, karşılaştığı zorluklar, belâlar ve oğlu Yûsuf’tan ötürü çektiği üzüntülere rağmen bu ifadeyi kullandığı nakledilmemiş fakat “vah Yûsuf’um!” cümlesini kullanmıştır. Geçmiş ümmetlerde böyle bir ifade bulunsaydı diğerleri gibi ortaya çıkmış olacaktı. Bu da istircâın Muhammed ümmetine has olduğunu göstermektedir. Nihaî gerçeği bilen Allah’tır. İbn Abbâs’tan (r.a.) şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Allah, bir musîbete uğrayıp da “innâ lillâh ve innâ ileyhi râci‘ûn” (انّا لله وانّا اليه راجعون) diyen kimsenin sıkıntısını giderir, akıbetini hayırlı kılar ve kaybettiği kimsenin yerine memnun kalacağı hayırlı birini lütfeder”.Sabır kaybettiği şeyden ötürü nefsi sızlanmadan alıkoymaktır. Zaten kaybolanın tamamı aziz ve celil olan Allah’a ait olup insanlar nezdinde emanet konumundadır. Başkasının olan bir şeyin elden çıkmasına feryat etmenin de bir anlamı yoktur. Cenâb-ı Hakk’ın şu buyruğuna bakmaz mısın: “Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın verdiği nimetlerden dolayı şımarmayasınız diye.”[Hadid suresi 23. ayet] Allah bu beyanı ile elimizden çıkan şeye üzülmemizi yasaklamıştır, çünkü gerçekte o bize ait değildir. Bunun yanında lütfettiği imkânlardan ötürü de şımarmamızı yasaklamıştır, bunlar da hakikatte başkasınındır. Başarıya ulaştıran sadece Allah’tır.