Alıntı:
havasyolcusu Nickli Üyeden Alıntı
Sırrı ifşa edene sır verilmez sözünden ne anlamalıyız? İslam dini yardımlaşmaya önem veriyor peki bu sözden hareketle bazı konuda neden yardımlaşmaya izin vermiyor ?
|
Kabala bilgileri, ketumiyet (sır saklama) geleneğine bağlı olarak, yüzyıllarca dışarıya sızdırılmadan gelmektedir. Bu bilgiler, değişik yörelerde ve değişen çağların spritüel ve kültürel gereksinmelerine ve anlayışlarına göre, mitolojik ve metafizik formlar halinde periyodik değişimlere uğramıştır. Hatta Eskii Mısırda Teb veya Menfis mabetlerinin kapısını çalan yabancıyı, mabedin hizmetkarları karşılarlar ve onu alıp, iç avlunun dev sütunlu giriş bölümüne götürürlerdi... Osiris rahibi ona, doğum yeri, ailesi ve daha önce eğitim gördüğü mabetler hakkında çeşitli sorular yöneltip, kısa bir sınavdan geçirirdi. Başrahip yabancının sırlar öğretisine katıl*maya layık olmadığı sonucuna varırsa, kendisine sessiz fakat kararlı bir tavırla kapıyı gösterirdi. Ama mabede girmeye hevesli bu yabancıda, samimi bir gerçeği arama arzusunun bulunduğunu saptamışsa, o zaman kendisini izlemesini söylerdi.
Havas ilminde de benzer gizlilik hususiyetlerinin bulunması tabidir. Ve çok mühimdir. Zira Hak batıl mücadelesi her zaman ve her zeminde devam etmektedir. Şöyle bir örnek vermek gerekirse doların üzerindeki piramiti iyi inceleyin. Piramidin üzerinde ayrı bir piramit; güneş tam tepesine gelmiş bir de göz…Şimdi Sultanahmet’teki taşa iyi bakın.
Taşın uç kısmında bulunan piramidin üstünde güneş…Göz eksik zannetmeyin. Bu manzaraya bakan Şeytanilerin gözü bu sembolü tamamlar.
Sultanahmet Camisi’nin o bölgeye yapılması ve altı minareli olmasının sırrı da bu meselelerle alakalıdır. Altı minare Beytullah’a aittir. Bu camide altı minare kullanılarak şu söylenmiştir:
‘’Şeytan’ın evi (dikilitaş)! Sen Allah’ın evi yanında bir hiçsin’’ Karşı karşıya yapılması minarelerin bu dikilitaştan uzun olması bunun içindir. Bilindiği gibi devrin şeyhülislamı altı minare Kabe’ye rakip olur diye cevaz vermemiş. Bunun üzerine Osmanlı, Kabe’ye yedinci minareyi yapmıştır. Osmanlı zamanında Rical-i gayb erenleri bu sırları ‘’Hızıri Bilgi’’ olarak padişaha vermişlerdi. Şeyhülislamın bunlardan haberi yoktu.