Alıntı:
Svg Nickli Üyeden Alıntı
Size ve diğer cevaplayanlara tüm kalbimle teşekkür ediyorum. Bölümüm gereği 4 yıl boyunca psikoloji dersleri aldım. Yas sürecini biliyorum. Onu atlattım. İlk zamanlar çok üzüldüm ağladım. Böyle yan odadan çıkıp gelecekmiş gibi oluyordu. Sabah mutfakta görecekmişim gibi oluyordu. Rüyamda gördüm, üat tarafı çıplaktı ve alt tarafı örtünmüş uyuyordu, güzel görünüyordu. Manevi babamın ölümünü kabullendim. O beni kurtaran biricik insandı. Onun için ömrümce hayır işleyip dua edeceğim. Keşke öz babam ölseydi onun yerine.
İşsizliğe gelince... Doğduğum andan evden ayrılana kadar her türlü şiddeti gördüm annemden ve babamdan. Onlardan kurtulup yeni bir hayat kurdum. Yıllarca kâbus gördüm. Kâbuslarda onlar yanıma gelmişlerdi veya ben onların yanındaydım ve kurtulmaya çalışıyordum. Adresim bilinmesin diye evden bilgisayardan iş yaptım. Sonra işim kötüye gitti, bu arada manevi babamın eşi de ölmüştü. Ona zaten haftada birkaç dea gidiyordum yardıma fakat başına bir şey gelir diye de korkutordum çünkü yaşlıydı. Bana "yanıma taşın kızım, ev işerini yaparsın, derslerine de çalışırsın" dedi. Çok çalıştım. Ne yaparsam yapayım sınavlarda çok basit soruları yanlış yaptım. Ne zaman başvuru yapsam çok ufak şeylerle kaybettim. Üstelik her an evsiz beş parasız kalma korkusuyla yaşadım. Bir an önce memur okup hayatımı kurmak istedikçe yalvardıkça Allah engel oldu. Altı üstü düz memurluk istiyordum. Zenginlikte malda mülkte lükste gözüm yoktu. Daha çok Allah'ın rızasını kazanmak için istiyordum. Maaşım bana da, kedime de, evime de, Allah yolunda harcamaya da yeter diyordum. Bir sabah korktuğum başıma geldi. Babacığım kalp krizi geçirdi kurtaramadım. Yıkattım, kefenlettim, defnettirdim. Kendi oğlu gelmedi cenazeye. Babacığıma 41 gün boyunca Yasin okudum. Bu arada kendime de okudum. Daha çok yalvardım. Gecelerce namaz kıldım.
Yaşım 40'a geliyor. İş tecrübem yok. Daha önce yani tek yaşarken iş aramadığımı mı sanıyorsunuz? Çok aradım. Çok kötülerle karşılaştım. Benim derdim para iken onların derdi başka idi. Kurumsal firmalarsa beni istemediler tecrübesizim diye. Bu arada bir yayınevine bağlı çalışıyordum zaten evden. 4 yıldır çalışmıyordum. Şimdi küçük bir ilçedeyim. Buraya taşındık 2 yıl önce. Burada hiçbir şey yapamam. Tek çarem o iş idi. Alınmayacak bir şey yapmadım. İhtiyacım olduğunu biliyorlardı. Aileme asla dönemem. Ölürüm daha iyi. Şimdi 2 kedi ile başbaşayım. Neyse ki ev kira, oğlu babamın evi diyemedi atamadı beni. Eşyaların peşine de düşmediler. Ama kredi kartı borcu var. Onu ödeyeceğime söz verdim. Tek başına bir kadın olarak ev kiralayacak olsam o bile sorun olacak. Onun için de memurluğa muhtacım. Kimsem yok. Manevi babamın tüm akrabaları beni biliyorlar. Fakat onlardan yardım istemem doğru olmaz.
Büyü konusuna gelince bu bir paranoya veya abartı değil. Gerçekten annemi babamı önce zorla evlendirip sonra boşanmaları için uğraşmışlar. Olmayınca benimle uğraşmaya başlamışlar. Ben evden ayrıldıkten sonra da devam ettiklerini duydum. Hayatımı alt üst etmek için, evlenemem için falan uğraşıyorlarmış. Bunu, onların gittiği sözde hoca söylemiş zaten. Kurşun dökme dinimizde yok fakat meraktan döktürdüm korkunç çıktı. Kuran okurken namaz kılarken bir sıkıntım yok. Nasıl desem doğa üstü şeyler yaşamıyorum. Gaipten sesler duymuyorum, bir şeyler görmüyorum. Sadece rızkıma engel olan şeyi arıyorum. Yanlış anlaşılmayayım rızkı veren tabii ki Allah'tır. Çalışmama engel olanı bilmek istiyorum. Kısmetime engeli arıyorum. Başka şeyde sorun yok. Sadece rahat bir hayat kurmak istiyorum. Okulda da aynı şey oldu. Ta liseden beri ne kadar çabalasam tersine gidiyor. Nereye başvursam ters dönüyor. Tam ulaşacakken elimden kayıp gidiyor. Yani son anda ne oluyorsa oluyor. Benzeri bir tanıdığıma da oldu. Kadın eczacıydı. Öyle ters gidiyordu ve kısmeti öyle kapalıydı ki. Bir gün evin bahçesinde gömülü kağıt buşmuşlar. Üstünde el resmi varmış. Ayrıntısını bilmiyorum. Yakıp suya attıktan sonra kadın birden iş yapar oldu. Şimdi her şeye sahip.
|
Her birimiz hayatı farklı noktalardan görürüz. Her birimizin durduğu yer farklıdır ve yaşadıklarımızı, kendi bildiklerimiz üzerinden anlamlandırırız. Düşünün ki ortada duran bir ağaca bakan herkes, eşsiz ve bir başkasına ait olmayan bir bakış açısı ile görür. O gün, o noktadan, o saat, o dakika, o saniyedeki durumunu görmüştür ağacın. Bir saniye sonra bile aynı yerden bakan, aynı şeyi görmeyecektir çünkü en azından zaman boyutu değişmiştir. Nesneler için bile böyleyken, hayatın akışına bakan herkes de tamamen kendine has bir bakış açısıyla olup biteni görecek ve kendince anlamlandıracaktır. Yas süreciyle ilgili ikinci önemli nokta ise doğru şekilde yönetildiğinde, bu oldukça hüzünlü sürecin de bir armağana dönüşebileceğidir. Acı, yas öğreticidir. Evlendiniz ve yürümedi, günün birinde boşandınız diyelim. Ayrılık ciddi ve tatsız bir süreçtir. Kimsenin istediği bir süreç değildir. Duygusal, vicdani bir tarafı vardır. Parasal ve matematik tarafı vardır. Bunu ciddi travmatik bir şekilde yaşarsınız. Aradan bir yıl geçer ve üzücü süreç, size muhteşem bir tecrübe olur. Bundan sonra nasıl yuva kurulacağına, bir yuvanın yıkılmaması için neler yapılması gerektiğine ilişkin elinizde bir bilgi birikimi vardır artık. Bir işe giremezsiniz, büyük bir azap çekersiniz. Üç ay işsiz kalırsınız, müthiş bir tecrübe kazanırsınız. Bundan sonra iş başvurusunun nasıl yapılacağını, nasıl özgeçmiş hazırlanacağını, yüz yüze görüşmelerde nasıl davranılacağını bilirsiniz. Yaşadığınız olaydan tecrübe çıkarabilirseniz, o olay sizin için kayıp olmaktan çıkar. Yastan korkmadan, yas içinde olduğunuzu anlamanız önemlidir. Bunu kendi kendinize anlarsanız, yas sürecini muhteşem yönetirsiniz ve karşınıza çıkacak hiçbir güçlük sizi kolay kolay yıldıramaz, yenemez. Yas süreçleri insanın öz-sevgisini sarsar ama özgüvenini artırır. Belli bir süre mukayeseler yapar, kaybettiğiniz birinin yerine başka birini koyamazsınız. Kaybettiğiniz kişi kadar belki de kendiniz için üzülürsünüz. “Şimdi ben şunu kiminle paylaşacağım? Bunu kiminle yapacağım?” der, durursunuz. “Keşke şunu da yapsaydım, bunu da yapsaydım...” diyerek değiştiremeyeceğiniz bir konu için üzülürsünüz. Bu mukayeseler yüzünden öz-sevginiz sarsılır. Böyle durumlarda şunu düşünün: Ne mutlu size de arkasından üzülebileceğiniz kişilere, elinizden gittiği için üzülebileceğiniz fırsatlara sahip olmuşsunuz. Kimi insanlar bunlara bile sahip değildirler. Ne mutlu size ki o işe kendinizi aday görecek, başvuracak donanıma sahipmişsiniz. O öz-sevgiye, özgüvene sahip olmayan, işe başvurmaya bile cesaret edemeyen biri de olabilirdiniz. Belki siz bilmiyorsunuz ama aynı cesareti gösteremeyen çok fazla kişi vardır. Yas sürecini de geride bırakmayı bilmelisiniz. Başkalarında olduğu gibi kendinizde kusur aramak, huzurunuzu kaçıracaktır. Kendinizi iyi anlamanız, zaaflarınızı ve güçlü yanlarınızı bilmeniz iyi, kendinizde sürekli kusur aramanız, eksiklik aramanız faydasızdır. Kendine güvenini yitiren kişi önce kendisine zarar veren birine dönüşür, sonra çevresine ki bunu da kimse istemez.