Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı
Diyelim ki bir iş başvurusunda bulundunuz; beş kişi alınacak, siz altıncı geldiniz, alınmadınız. Mesela aldatıldınız, ihanete uğradınız ya da biri size kötü davrandı. Belki bir yakınınız öldü. Belki işten atıldınız, haksızlığa uğradınız... Bu ve benzeri kayıpların hepsi sizi sabır makamına eriştirmek üzere bir yas tutmanızı sağlar. Yas sürecinin ilk aşaması inkârdır. Bir türlü kabul edemezsiniz. Aynen bir yakınınızı kaybettiğinizde olduğu gibi, bu olayın gerçekte olmadığını düşünmek istersiniz. İnkâr etmeye başlarsınız. Gözünüzün önünde hemen bir imajı oluşur. Artık kaybettiğiniz kişinin kendisi değil, fotoğrafı gibi bir imajı karşınızdadır. Hatıralarınız, paylaştıklarınız, paylaşamadıklarınız, çocukluk anılarımız vs. karşınızdadır. İnkâr aşamasında genellikle olay veya durum yok sayılır. Örneğin, kaybettiği kişinin dükkânına gideceği zaman, “Ahmet’in dükkânına gidiyorum” der bir süre. Çünkü onu kaybettiğini kabul edemez. Bu yas süreci içinde onu tamamlaması gerekir. Bir sonraki aşama öfkedir. “Neden bu benim başıma geliyor?”, “Neden bu haksızlığa uğruyorum?”, “Neden benim sevdiğim ölüyor?”, “Niye ben yalnız kaldım?”, “Niye eşim beni aldattı?” gibi ifadelerle öfkesini dışa vurur. Gerçekte, sadece onun başına gelmiyordur bu olay. Tüm insanların başına geliyordur. Diğer insanlar da yakınlarını kaybeder, aldatılır, yalnız bırakılır, haksızlığa uğrar, ihanete uğrar... Ancak yas sürecindeki kişi, yalnızca kendisine oluyor gibi düşünür. Böyle düşünmesinin sebebi de yas sürecinin üstesinden gelememesidir. Sorgular, kendi kendisine kavga çıkarır. Sadece kendisinin başına geldiğini öne sürerek isyan eder. Sonra pazarlık aşaması gelir. Bu aşama ilginçtir. “Beni işe almadılar ama en azından altıncı kez geldim” gibi cümleler kurulur. Bu aşama, artık kabullenmeye doğru bir adımdır. “Beni işe almadılar ama puanlarımı gördüler. Gayet iyi yapmışım” ya da kaybettiği bir yarışın ardından, “Kazanmak değil, yarışmaktı amaç” derler. Pazarlık sürecinin ardından depresyon süreci gelir. Artık yüzleşme zamanı gelmiştir. “İşsiz kaldım!” diye durumu kabullenir. Bu süreç depresyon olarak kendisini hissettirir. Kadınların saçlarının rengini, modelini değiştirmesi, erkeklerin sakalını, bıyığını kestirmesi gibi bazı fiziksel yansımaları bu aşamada görülür. Depresyon süreci de insanın yaşadığı yasın büyüklüğüne göre uzun ya da kısa sürer. Bir yakınını kaybeden daha uzun süre depresyon aşamasında kalabileceği gibi, küçük bir miktar maddi kayıp yaşayan, bu süreci daha kısa atlatabilir. Beşinci ve son aşama ise kabullenmedir. Evden cenaze çıkmışsa, bu aşamada artık onun oturduğu koltuğun yeri değişebilir duruma gelir. Belki hiç girilemeyen odasına yavaş yavaş girilmeye başlanır. Artık o iş başvurusu tamamen unutulup, yeni iş başvuruları yapılmaya başlanır. Bu beş aşamayı hemen hepimiz, değişen uzunluklarda yaşarız. Değiştiremeyeceğimiz geçmişe, bilemeyeceğimiz geleceğe, şimdiyi harcamayın. En gerçek olan, yaşamakta olduğunuz andır.
|
Size ve diğer cevaplayanlara tüm kalbimle teşekkür ediyorum. Bölümüm gereği 4 yıl boyunca psikoloji dersleri aldım. Yas sürecini biliyorum. Onu atlattım. İlk zamanlar çok üzüldüm ağladım. Böyle yan odadan çıkıp gelecekmiş gibi oluyordu. Sabah mutfakta görecekmişim gibi oluyordu. Rüyamda gördüm, üat tarafı çıplaktı ve alt tarafı örtünmüş uyuyordu, güzel görünüyordu. Manevi babamın ölümünü kabullendim. O beni kurtaran biricik insandı. Onun için ömrümce hayır işleyip dua edeceğim. Keşke öz babam ölseydi onun yerine.
İşsizliğe gelince... Doğduğum andan evden ayrılana kadar her türlü şiddeti gördüm annemden ve babamdan. Onlardan kurtulup yeni bir hayat kurdum. Yıllarca kâbus gördüm. Kâbuslarda onlar yanıma gelmişlerdi veya ben onların yanındaydım ve kurtulmaya çalışıyordum. Adresim bilinmesin diye evden bilgisayardan iş yaptım. Sonra işim kötüye gitti, bu arada manevi babamın eşi de ölmüştü. Ona zaten haftada birkaç dea gidiyordum yardıma fakat başına bir şey gelir diye de korkutordum çünkü yaşlıydı. Bana "yanıma taşın kızım, ev işerini yaparsın, derslerine de çalışırsın" dedi. Çok çalıştım. Ne yaparsam yapayım sınavlarda çok basit soruları yanlış yaptım. Ne zaman başvuru yapsam çok ufak şeylerle kaybettim. Üstelik her an evsiz beş parasız kalma korkusuyla yaşadım. Bir an önce memur okup hayatımı kurmak istedikçe yalvardıkça Allah engel oldu. Altı üstü düz memurluk istiyordum. Zenginlikte malda mülkte lükste gözüm yoktu. Daha çok Allah'ın rızasını kazanmak için istiyordum. Maaşım bana da, kedime de, evime de, Allah yolunda harcamaya da yeter diyordum. Bir sabah korktuğum başıma geldi. Babacığım kalp krizi geçirdi kurtaramadım. Yıkattım, kefenlettim, defnettirdim. Kendi oğlu gelmedi cenazeye. Babacığıma 41 gün boyunca Yasin okudum. Bu arada kendime de okudum. Daha çok yalvardım. Gecelerce namaz kıldım.
Yaşım 40'a geliyor. İş tecrübem yok. Daha önce yani tek yaşarken iş aramadığımı mı sanıyorsunuz? Çok aradım. Çok kötülerle karşılaştım. Benim derdim para iken onların derdi başka idi. Kurumsal firmalarsa beni istemediler tecrübesizim diye. Bu arada bir yayınevine bağlı çalışıyordum zaten evden. 4 yıldır çalışmıyordum. Şimdi küçük bir ilçedeyim. Buraya taşındık 2 yıl önce. Burada hiçbir şey yapamam. Tek çarem o iş idi. Alınmayacak bir şey yapmadım. İhtiyacım olduğunu biliyorlardı. Aileme asla dönemem. Ölürüm daha iyi. Şimdi 2 kedi ile başbaşayım. Neyse ki ev kira, oğlu babamın evi diyemedi atamadı beni. Eşyaların peşine de düşmediler. Ama kredi kartı borcu var. Onu ödeyeceğime söz verdim. Tek başına bir kadın olarak ev kiralayacak olsam o bile sorun olacak. Onun için de memurluğa muhtacım. Kimsem yok. Manevi babamın tüm akrabaları beni biliyorlar. Fakat onlardan yardım istemem doğru olmaz.
Büyü konusuna gelince bu bir paranoya veya abartı değil. Gerçekten annemi babamı önce zorla evlendirip sonra boşanmaları için uğraşmışlar. Olmayınca benimle uğraşmaya başlamışlar. Ben evden ayrıldıkten sonra da devam ettiklerini duydum. Hayatımı alt üst etmek için, evlenemem için falan uğraşıyorlarmış. Bunu, onların gittiği sözde hoca söylemiş zaten. Kurşun dökme dinimizde yok fakat meraktan döktürdüm korkunç çıktı. Kuran okurken namaz kılarken bir sıkıntım yok. Nasıl desem doğa üstü şeyler yaşamıyorum. Gaipten sesler duymuyorum, bir şeyler görmüyorum. Sadece rızkıma engel olan şeyi arıyorum. Yanlış anlaşılmayayım rızkı veren tabii ki Allah'tır. Çalışmama engel olanı bilmek istiyorum. Kısmetime engeli arıyorum. Başka şeyde sorun yok. Sadece rahat bir hayat kurmak istiyorum. Okulda da aynı şey oldu. Ta liseden beri ne kadar çabalasam tersine gidiyor. Nereye başvursam ters dönüyor. Tam ulaşacakken elimden kayıp gidiyor. Yani son anda ne oluyorsa oluyor. Benzeri bir tanıdığıma da oldu. Kadın eczacıydı. Öyle ters gidiyordu ve kısmeti öyle kapalıydı ki. Bir gün evin bahçesinde gömülü kağıt buşmuşlar. Üstünde el resmi varmış. Ayrıntısını bilmiyorum. Yakıp suya attıktan sonra kadın birden iş yapar oldu. Şimdi her şeye sahip.