Her mümin, ya kâmil ve ehliyetli bir mürşidin terbiyesinde yol alır yahut da sahtesi gerçeğinden daha çok olduğu ve birbirinden ayırt edilmesi de güç bulunduğundan kâmil mürşid bulunamayınca halis niyet ve samimiyetle ibadetlerine devam ederek ve Resulullah’ın (s.a.) siyretini, elinden geldiği kadar kendisine örnek alarak Müslümanlığını “ihsan” mertebesine çıkarmaya çalışır. Bu mertebeye doğru tırmandıkça imanda sarsılmazdık, irfanda zenginlik ve derinlik, ahlâkta kemal, nefiste hakka teslimiyet hasıl olacak, gözün ve kalbin perdeleri açılacaktır. Ancak ihsan mertebesinin basamakları, sonsuz olduğundan bu cehdin, çabanın ve tırmanışın da sonu yoktur, ömür boyu devam edecektir. Sona vardığını ve cehde (ibadetlere) gerek kalmadığını zannedenler ve söyleyenler nefislerinin esiri ve şeytanın müritleridirler.
Ulemanın bir kısmı istihare namazının ilk iki rekatında zamm-ı süre olarak Kâfirun süresini ikinci rekatında da İhlas suresinin okunmasının güzel olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Bacuri ise Birinci rekâtta Kasas Süresi 68 ve 69. Ayeti kerimeleri ikinci rekâtta da Ahzab suresinin 36. Ayetini okunmasının lüzumuna işaret etmişlerdir. Bu ayetlerin manaları şöyledir:
‘’Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Seçim onlara ait değildir. Allah onların ortak koştukları şeylerden uzaktır. Rabb ’ın onların göğüslerinin neyi gizleyip neyi açığa vurduğunu bilir.’’ (Kasas suresi 68-69)
‘’Allah ve Resulü bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resul’üne karşı gelirse, apaçık bir sapkınlığa düşmüştür.’’ (Ahzab suresi ayet 36)
(Kaynak: Tasavvuf ve Tarikatlarla ilgili Fetvalar; Yazan: Ömer Ziyauddin Dağıstani Seha neşriyat sayfa: 24)
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|