Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Göz Zinası diye birşey gerçekte var mıdır ?
Tekil Mesaj gösterimi
  #2  
Alt 09.09.24, 18:55
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
☆Yusufiyeli Yusufiyeli isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,245
Etiketlendiği Mesaj: 247 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
havasyolcusu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamun aleyküm kardeşlerim.Göz zinası veya el zinası vs. diye birşey İslam'da varmıdır ? Zina demek nikahsız bir erkek ile kadının cinsel birleşmesine denilir.Bence göz zinası fln diyerek insanları zinadan korumaya çalışılmış.Göz zinası diye birşey yoktur bence
İslâm dini iki cins arasında şehveti kamçılayan açıklığı, cinsî amaçlı bakmayı, dokunmayı, bir arada bulunmayı... yasaklar. Çünkü göz, kulak, el... kalbe açılan pencerelerdir. Bunlar içten ve dıştan gelen cinsî tahriklerden korunmadığı takdirde kalbi meşgul eder. Sürekli olarak seks duygularının baskısına mâruz kalan psikolojik muhteva ise insanın ya ruh sağlığını bozar veya gayri meşru alana sürükler.[ Buhârî, “İsti’zân”, 12; Müslim, “Kader”, 21.]Cinsler arasındaki ilgi genellikle bakmakla başlar. Görme duyusunun cinsiyet hayatına etkilerini seksoloji uzmanları uzun uzadıya izah eder.[ Duyuların cinsiyet hayatına tesirleri hakkında geniş bilgi için bk. Van de Velde, Mükemmel İzdivaç (trc. E. Kayıhan), İstanbul 1948, ilgili bölümler.] Kur’ân-ı Kerîm’de müminlerin erkek ve kadınlarına gözlerini nâmahremden korumaları emredilir.[Nur suresi 30 ve 31. Ayetler ] Resûl-i Ekrem Hz. Ali’ye, “Ali! İlk bakıştan sonra tekrar bakmamalısın. Zira birinci bakış senin için câiz ise de ikincisi değildir”[ Ebû Dâvûd, “Nikâh”, 42-43.] buyurmuştur.Görme duyusunun cinsî hayata olan etkileri inkâr edilemez. Önemli olan insanın niyeti ve bakış açısıdır. Bu tür davranışlarda iradenin yanı sıra çevrenin ve genel tutumun da olumlu veya olumsuz katkılarını unutmamalıdır. Genellikle küçük ve geçici fedakârlıklar, boyun eğişler insanı vahim âkıbetlere sürükleyebilmektedir. İnsanda yaratana ve yaratılanlara karşı bir saygı ve hayâ duygusu vardır. Bu nazik perde bir defa sıyrılıp indi mi, artık gün yüzüne çıkacak iğrençliklerin önü alınamaz.Gözü nâmahremden korumak kişiye iman ve ibadet lezzeti tattırır. “Ceza ve mükâfat, yapılan işin cinsinden olur” prensibinde de ifade edildiği gibi, insan zevk aldığı bir şeyden meşru olmadığı için vazgeçerse Cenâb-ı Hak ona mânevî bir zevk ihsan eder. Bu hakikati Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle ifade eder: “Bir müslüman, kadının güzelliklerine ilkin bakar da sonra gözünü kaparsa Allah Teâlâ ona, lezzet duyacağı bir ibadet nasip eder.”[ Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 264]İbn Kayyim el-Cevziyye şöyle der:“İnsan nefsi güzel şekillere bakmaya düşkündür. Göz kalbin elçisidir, onu olan biteni öğrenmek üzere salıverir. Göz hoşa giden bir husus bulup da kalbe haber verirse zevkinden hoplar. Çoğu defa kalbin hem kendisi hem de elçisi zahmete düşer. Çünkü -şairin de dediği gibi- göz öyle güzelleri haber verir ki ne hepsini elde etmeye ne de bir kısmının ayrılığına tahammüle gücü yeter! Fakat kalp, elçisini araştırma ve irdelemeden menederse kendisi de talep ve arzu külfetinden kurtulur. Bakışlarını salıverenin özlemleri devamlı olacaktır. Zira bakmak sevgiyi doğurur, böylece kalp bir ilgi duyar. Sonra bu ilgi kuvvetlenir, vurgunluk derecesinde bir sevgi olur, kalbi istilâ eder. Yine kuvvet bulur, kalpten ayrılmayan bir sevgi halini alır. Daha da kuvvetlenir, aşırı sevgi yani aşk olur, kuvvetlenir, çılgınlık olur. Nihayet kalp bir köle gibi lâyık olmayana kulluk etme mecburiyetinde kalır. İşte bütün bunlar bakmanın cinayetleridir. Artık kalp esarete düşmüştür. O bir emîr iken şimdi bir esir, hür ve serbest iken şimdi bir tutsaktır. Devamlı gözden dert yanar, şikâyette bulunur. Göz ise, ‘Ben senin elçin, senin memurundum, beni sen gönderdin...’ der. Bütün bunlar Allah sevgisinden ve O’na bağlılıktan uzak kalan kalplerin belâsıdır. Kalp denen nesne mutlaka bir sevgiliye bağlanmalıdır. Kimin sevgilisi, tanrısı ve mâbudu biricik Allah olmazsa, onun kalbi mutlaka başkasına kulluk edecektir. Nasıl ki Mısır azizinin hanımı (Zelîha) kocalı bir kadınken müşrik olduğundan mâlûm maceralara düşmüş; genç, bekâr ve garip fakat kalbi Allah’a yönelik ihlâsla dolu olan Yûsuf ise kurtulmuş, tertemiz kalmışsa...”[ İbn Kayyim, İgāsetü’l-lehfân, I, 60]Şunu da belirtmeliyiz ki samimi olarak evlenme niyetinde olan erkeğin, müstakbel hayat arkadaşının kendi ölçülerince güzel ve uygun olup olmadığına bakması tabii hakkıdır. Hatta bunu yapması tavsiye edilmiştir. Ancak bu, sadece bakmaktan ibarettir. Binaenaleyh erkeğin henüz nikâhlanmadığı bir kızla, baş başa kalması helâl değildir, çünkü arada hukukî bir bağ yoktur. Birçok sözlü ve nişanlının bir müddet sonra arkadaş değiştirdikleri sık sık görülmektedir.Hz. Peygamber cinsî hayatla ilgili bir âdâb-ı muaşeret kuralını da şöyle ifade etmiştir: “Hiçbir kadın kocasına başka bir kadını tasvir edip cinsî özelliklerini anlatmasın, öyle ki kocası sanki o kadını görüyormuş gibi olur.”[ Buhârî, “Nikâh”, 118.] Çünkü telkin ve propaganda bazan gözle görmekten daha etkili olabilir.

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147