27.08.24, 04:25
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 10.06.22
Bulunduğu yer: Eskişehir
Mesajlar: 50
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
|
|
Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı
Dinimiz nasıl bakıyor derken şunu da ifade etmekte fayda var Cin çarpması veya cinnin insan içine girmesiyle ilgili rivayetler ahad haberdir. Bunları reddeden dinden çıkmaz. Bu, iman meselesi de değildir. Cinlerin varlığını inkar küfürdür, lakin cin çarpmasını inkar küfür değildir.
Birtakım İslami rivayetlerde de, bazı delilerin okunmak suretiyle tedavi edildiğinden bahsedilmektedir. Ancak bu rivayetlerin çoğunda ashabdan bazılarının bu işlemi yaptığı nakledilmektedir. Hz. Peygamber’in bizzat okumak suretiyle cinleri kovup, delileri tedavi ettiğinden söz eden rivayetlerin sayısı çok azdır. Sahih hadis kaynaklarımızda ise Resulullah’ın böyle bir uygulamasından bahseden rivayete rastlanılmamıştır. Konuyla ilgili rivayetlerden bir tanesi ed-Darimi tarafından İbn Abbas’tan (r.a.) nakledilmiştir. Buna göre bir kadın Hz. Peygamber’e çocuğunu getirmiş ve ‘’Bu çocuğumu cin çarpıyor sabah akşam onun aklını alıyor ve üzerimize pisliyor’’ diye şikayet etmiştir. Hz. Peygamber de bu çocuğun göğsünü sıvazlamış ve dua etmiştir. O zaman çocuk derhal kusmuş ve içinden ‘’siyah köpek yavrusu gibi’’ bir şey çıkarak koşup gitmiştir. (Darimi, Mukaddime, 4, (Sünen 1, 11-12)
Ancak Hz. Peygamber’in deli çocuğu iyileştirdiğinden bahseden ed-Darimi’nin rivayeti zayıftır. Rivayetin senedinde yer alan ravilerden Ferkad b. Ya’kub es-Sebhi hadis alimleri tarafından tenkit edilmiş, sıka olmadığı hafızasının zayıf olduğu münker rivayetler naklettiği bildirilmiştir. Yine bu ravinin Ahkam ve Sünnet’te delil olmadığı zikredilmiş, kendisi güvenilir hadisçilerden kabul edilmemiştir. (İbn Hacer T. Tehzib 4. Cilt sayfa 483-484) Yine bu hadisn rivayetinde yer alan Hammad b. Seleme hakkında yaşlandığında hafızası bozulduğu için el-Buhari tarafından kendisinden rivayetin terkedildiği kaydedilmektedir. (İbn Hacer T. Tehzib 2.cilt sayfa 12)
Kaynaklarımızda ashabtan bazılarının akıl hastalarını iyileştirdiklerine dair bir takım rivayetler mevcuttur. Bunlar incelendiği zaman, ashabtan ‘’rukye’’ yaparak delileri tedavi eden kimselerin bu işi müslüman olmadan önce de yaptıkları anlaşılmaktadır. (Müslim Selam 14)
Nitekim Tirmizi ve Ahmed b. Hanbel’in kaydettikleri bir rivayet böyle bir durumu ortaya koymaktadır. ‘’Abi’L-Lahm’ın kölesi Umeyr’den : ‘’Efendilerimle beraber Hayber gazsında bulundum. Rasulullah’a konuşarak benim köle olduğumu söylediler. Sonra Hz. Peygamber’e bir muska gösterdim O muska ile akıl hastalarını adsunlardım. O’nun bazı kısmlarını atıp, bazı kısımlarını muhafaza etmemi emretti.’’(Tirmizi Siyet 9/1557; Ahmed b. Hanbel, Müsned 5. Cilt sayfa 210)
Hz. Peygamber’in Umeyr’in (r.a.) muskasından çıkarıp atmasını istediği şeylerin şirk kokan unsurlar olduğu açıktır. Ayrıca rukye uygulamasının ilk defa Resulullah tarafından ortaya konmadığı bu işin meslek halinde daha önceleri de mevcut olduğu rivayetten anlaşılmaktadır.
Nitekim aralarında Şafiilerden Kaffal’ın da bulunduğu bazı İslam alimleri cin ve şeytanların insanları çarpmaya kudretlerinin olmadığı sara çarpılma ve benzeri hastalıkların onlardan değil Allah ‘ın (c.c.) bu konuda koymuş olduğu tabii kanunlar gereği meydana geldiği görüşündeler. (el-Ferra, el-Mu’temed sayfa 174 ; Razi Mefatih 7. Cilt sayfa 89 )
Fahreddin er-Razi ‘de cin ve şeytanların insanları çarpmaya akıllarını gidermeye kudretlerinin olmadığını kaydetmiş ve onlarda bu güç olsaydı şiddetli düşmanı oldukları insan neslinin çoğunu kendilerinin aşırı düşman oldukları alimleri faziletli kimseleri zahidleri çarpıp delirtmeleri gerekirdi. Kur’an’ın bildirdiğine göre şeytan da ‘Benim sizin üzerinizde herhangi bir gücüm yoktur’ (İbrahim suresi ayet 22) demektedir. (Razi, Mefatih 14. Cilt sayfa 54)
Günümüzde böyle karışık ve karmaşık bir konuda din şöyle diyor diye peşin hüküm vermek oldukça zor mesela Cinlerinin yardımıyla musallatlı hastaları tedavi ettiğini söyleyen CevaT Topkara Büyücü ve Büyü (Bir Gerçeğin Anatomisi) adlı kitabının 180. Sayfasında şöyle diyor :’’ Tedavisiyle ilgilendiğim hastaların içinde birçok ilahiyatçı ve müftü kardeşimiz de vardı. Bireysel bazdaki sohbetlerimizde bu konuyu her ne kadar kabullenseler de, dış platformdaki tartışmalarda onları küçük düşürdüğünü düşünerek inkâra yelteniyorlardı.’’ Dini meslek edinmiş ya da dini bilgi birikimi olan “din adamı” ve ilahiyatçıların, sırf ilahiyatçı olmaları sebebi ile bu konuyu, teorik ve özellikle de uygulama bazında bilmeleri beklenemez. Aslında bu onlar için bir eksiklik de sayılmaz.“Görünmeyen varlıklar” la ilgili olarak, bu varlıkların insana nasıl zarar verdiğini, bu zararın nasıl durdurulabileceğini, görünmeyen varlıkların bulaştığı düşünülen hastaların bu tesirlerden nasıl kurtulabileceğini bilmemeleri normaldir. Çünkü, bu işin ayrı yetenek ve bilgi gerektiren bir iş olduğu kabul edilmelidir. Tek başına ilahiyatçı olmak, yani, dini bilgilere sahip olmak bu konuya yeterince vakıf olmayı sağlamaz. Dolayısı ile konu açıldığında, dinler “cinler”den bahsediyor diye, bunun sağlıkla ilgili yönünü ve gelişebilecek problemleri onlara sormak bir sonuç vermez.
Medyumluk ya da hocalık yapabilmek için cinlerle irtibat kuracak yeteneği olmasının yanında, kendisine yardımcı olacak cinlerin de şart olduğu ifade ediliyor.“Medyum; aracı, vasıtacı, köprü anlamındadır. Cini görmeyen, duymayan, hissetmeyen ve cinlerle konuşmayan kişi kendini medyum diye nitelendiriyorsa sahtekardır.” (Doğan Mirzaoğlu, Metafizik Alem, Zafer yayın dağıtım, İst. s.55)
“Çeşitli hastalarımdan görüştüğüm cinlerden bazıları benimle kalıp bana yardım etmek istediklerini söylediler, bende kabul ettim.”(C.Topkara, Büyücü ve Büyü (Bir Gerçeğin Anatomisi s.137)
|
Hocam Allah razı olsun sabah namazı vaktinde okuduk bilgilendir. Bu durumda dinimizin içinde doğrudan bu tarz şeylerin varlığıyla tedavisiyle alakalı deliller yoktur diyebiliriz. Peki o zaman bu tarz batıni diyebileceğimiz ilimler nasıl oluyor da islami olabiliyor veya nasıl oluyor sizin yorumunuz nedir
|