Mürşid, genel bir kavram olup irşad eden, doğru yolu gösteren, gafletten uyandıran, peygambere vâris olan, kılavuz ve rehber demektir. Bu yönden bakacak olursak, mürşid olmadan insanların hakikati idrak etmesi, her şeyin iç yüzünü çözmesi mümkün değildir. Bu hem maddi hem de manevi ilimlerde geçerli olan genel bir kuraldır.
Mesela, bir insan öğretmen olmadan fizik ve kimya derslerini kendi başına öğrenemez, bir salikte şeyh ve mürşid rehberliği olmadan manen tekemmül edip sırlara erişemez. Her alanın kendine özgü mürşitleri vardır. Manevi ve ahlaki değerler noktasından insanlığın en genel ve üstün mürşidi Kur’an-ı Kerim ve onun muallimi olan Peygamber Efendimiz (asv)'dir. Bu mürşidlerin ışığı ve rehberliği olmadan hakikate vasıl olunamaz.
Mürşidi sadece tasavvuf ve tarikat mesleği ile sınırlandırmak ve başka sahaların mürşidlerini yok saymak veya o kapsam içinde görmemek yanlış ve bağnazlık olur. Tasavvuf mesleği Asr-ı saadetten beş asır sonra ortaya çıkmış bir meslektir. İnsanlığın en hayırlı ve faziletli insanları ise ilk beş asırda yaşamış olan insanlardır. Sahabeler, tabiinler, tebe-i tabiinler bunlara en mükemmel örneklerdir. Bu mübarek zatların hepsi hakkı ile mürşid-i kamil idiler.
Demek hak ve hakikat hiçbir meslek ve meşrebin tekelinde değildir. Allah, her sahada ve alanda mürşitleri yetiştirir ve yetiştirmiştir. Hadis alanında mürşid nasıl İmam Buhari (ra) ise fıkıh sahasında İmam Azam, manevi sahada Abdulkadir Geylani ve hakeza. Üstad Hazretleri de bu asrın bir mürşid ve müceddidir.
__________________
O kadar kimsesizim ki
Hani ölsem
Cesedim geçmişin tozuna karışır gider
Yediğim yemekten içtiğim suya kadar tadsızım
Saçının telinden ayak parmaklarının ucuna kadar özledim seni..
|