Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - irade ve Cebr
Tekil Mesaj gösterimi
  #5  
Alt 21.08.24, 18:10
ulubatlihasan ulubatlihasan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
 
Üyelik tarihi: 31.12.22
Bulunduğu yer: ankara
Mesajlar: 389
Etiketlendiği Mesaj: 9 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
osman100 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
bir insanın kaderi günde 360 kere degişir.Eger bu degişim olmasa idi yıldız ilmine vakıf herkezin her dedigi çıkmaya başlardı Allahın birşeyi bilme ve müdahele etme sıfatları ayrıdır birşeyi bilmesi ona müdahale edecegi anlamına gelmez Zaten Allahın herşeyi bilmesi gerekmezmi bütün düzeni kuran o ama onun herşeyi bilmesi senin iradene tesir uygulayacagı anlamına gelmiyor Örnek vereyim araba sürüyorum kırmızı ışıkta geçtim ve kaza yaptım burdaki asıl soru şu kırmızı ışıkta geçtigim için mi kaza yaptım yoksa kaderimde yazıldıgı için mi cevabıda basit her eylem bir sonuç dogurur benim hür irademle yaptıgım bir işin sonucunun bilinmesi benim irademe mudahale anlamına gelmezki dışardan izleyen biride 2arabanın çarpışacagını görebilir onun görmesi benim irademe tesir degil ki Kader bir seçimler silsilesidir matematik gibidir milyonlarca varyasyondan oluşur seçimlerimizi yaparız yaptıgımız seçimlerin sonucunu yaşarız Allahın bizim bu yaptıgımız yapacagımız seçimlerin sonucunu bilmesi bizim seçme eylemi yapmamıza herhangibi bir tesiri yoktur Mesela ateistlerin düştügü bir yanılgıdan bahsedeyim biraz diyolarki Madem Allah herşeyi biliyor Çocuklar neden ölüyor insanlar neden tecavüze ugruyor burdaki yanılgı şu insanın iradesine cebir uygulayacaksa Hak teala insana neden irade verdi Herkez hür iradesiyle eylemler yapıyor eylemi yapan eylemi yapanın sahibini alakadar etmezki mesul eylemi yapandır sonucunada o katlanır
Allah kaderi yazdı mı ? Kaderde benim kaza yapıp çarpacağım yazıyor muydu ? yoksa ben bunu yaşadıktan sonra mı yazıldı ?

Bizim bir şeyi kesbetmemiz kendi irademizle ise irademize Allah'ın kudreti taalluk etmiyor mu ? mesela ben birini öldürmek istediğimde, Allah öldürmemi istemeden ben bunu isteyebilir miyim ?
Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince, siz dileyemezsiniz. Tekvir 29
İnsanın kaderi nasıl olurda günde 360 defa değişir ? Allah bunu ezelde biliyordu ama müdahale etmiyor muydu ? Allah'ın kudreti olmadan bizim kudretimiz nasıl olabilir ki? Eğer Allah müdahale etmiyor ama biliyor dersek biz Allah'ın izni olmadan bir şeyi isteyebiliyoruz demiş olmaz mıyıız ?

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Soru: Kader ve cüz-i ihtiyarî (insanın küçük seçim gücü denilen iradesi) nasıl birbiriyle uyuşturulabilir? Cevap: Yedi yönden:
1) Kâinatta gözle görülen, özellikle ilimler mercekleriyle gözlemlenen bir düzen (nizam) ve bir denge (mizan) var olduğu görünüyor. Bu da Allah’ın adalet ve hikmetinin varlığını ispat eder. Yani Allah, saltanatına hiçbir şeyi ortak etmemek için kader denilen evrensel bir kanun koymuştur. Ve hikmeti gereği bu kanun çerçevesinde insana bir cüz-i ihtiyari (küçük bir serbestiyet) vermiştir. O sonsuz sistemi içinde, zahiren birbirine zıt görünen, aslında birbirini tamamlayan bu iki çarkı (kader ve iradeyi) çalıştırıyor. Yoksa sistem ve gerçek böyle değilse; O’na Âdil-i Hakîm denilemez. Hâlbuki Kur’an tekrarla “Allah kullarına zulmedici değildir.” “Allah onlara zulmetmedi. Onlar kendi tercihleri ile kendilerine zulmettiler.” diyor.( Al-i İmran, 182; Fussilet, 46)
2) Kader ve iradenin varlığı, artı-eksi değerler kadar kesindir. Fakat ikisinin beraber nasıl çalıştığını bilemeyebiliriz. Bir şeyin detaylarını bilmemek, onun var olmadığına delil olamaz.
3) Allah bildiği için, insanlar iyi veya kötü şeyler yapıyor, değildir. İnsanlar, iradesiyle o işleri yapacaklarından, o işler Allah’ın ilmine yansıyor. Yani nesne yoksa bilinen de olmaz. Demek bizim yaptıklarımızın varlığı, onları algılayan bir ilmin varlığına delildir. Dolayısıyla kaderin varlığı insanın iradesinin en birinci ispatıdır.
4) Kader bir çeşit bilgidir. Bilgi de bilinene bakar. Bilinen nasıl ise bilgi öyle olur. Demek kâinatta düzeni sağlayan İlahi ilim bizi zorlamaz. Biz serbesti yetimizle o ilme ve o sisteme tesir ediyoruz. Kur’anda geçen “Allah’a düşman olmak, Allah’a yardım etmek, Allaha borç vermek” deyimlerinin manası budur.( Mümtehine, 1; Muhammed, 7; Hadid, 18.)
“Malum ilme tabi değildir; ilim maluma tabidir.” Bu cevap nedensellik itibarı ile ehl-i ilmin bütün bahanelerini kesip atar. Fakat ontolojik ve yapı yönünden malum (nesne, olay) ilme tabidir. Yani her olayın, her nesnenin özünü, şeklini oluşturan, var eden gerçek bir ilim olan yazılım ve kader kanunudur. Bu kanun madde itibari ile Allah’ın kudretini kullanır, şekil ve form olarak Allah’ın ilmini kullanır. Risalelerde manevi kader denilen gelişme sürecinde de Allah’ın iradesini kullanır. Bu sonsuz üçlü yapıdan, insanın eline kudretten bir beden, ilimden bir akıl ve zekâ, iradeden bir ömür veriliyor. Bu üçlü yapıda emanet de olsa, insana verilmiş bir beden, bir akıl ve irade söz konusudur. Bütün bu sistemin ismi de kaderdir. “Küllü şeyin bi kader..” Demek kader sebep ile sonuca ve sistemdeki kanun ve iradeye bir bakar. Haliyle bu kanun ve irade birbirinden tamamıyla ayrı değiller ki; birbiriyle tezat teşkil etsin. Tam aksine birbirini tamamlayan iki çark gibidirler. Evet, bugün makine sanayisinde ufak bir bilye ile birbirine zıt iki hareket tek bir harekete dönüştürülebiliyor. Bu sistemde tetikleme ve tercih, iradenindir. Yaratma ve gerçekleştirme ise, kaderindir. Dolayısıyla cinayet işleyen bir adama katil denilir. Çünkü katl bir fiil, bir eylem, bir tercihtir. Düğmeye basmak gibi bir tetiklemedir. Fakat böyle küçük bir irade ve kesbin sonuç vermesi, bütün her şeyi çalıştıran kaderin muvafakati ile olur. Dolayısıyla o caniye katil denilir. Fakat Mümit tercih, iradenindir. Yaratma ve gerçekleştirme ise, kaderindir. Dolayısıyla cinayet işleyen bir adama katil denilir. Çünkü katl bir fiil, bir eylem, bir tercihtir. Düğmeye basmak gibi bir tetiklemedir. Fakat böyle küçük bir irade ve kesbin sonuç vermesi, bütün her şeyi çalıştıran kaderin muvafakati ile olur. Dolayısıyla o caniye katil denilir. Fakat Mümit (o maktulün ölümünü yaratan) denilmez. Onun içindir ki; Canı veren Allah, ancak canı alabilir. Hüvellezi yuhyi ve yümitü.. Yaşatan ve öldüren sadece Allah’tır denilir. Yani doğmak ve yaşamak, bir çekirdekten kocaman bir ağacı çıkarmak gibi ise; ölüm bu ağaçtan milyonlarca çekirdeği yaratmak ve yaşatmak gibidir. Demek ölüm de hayat gibi sadece Allah’ın elindedir.Burada geçen masdar ve hâsıl-ı bil-masdar deyimlerinin manası şudur: Masdar, sudur ve çıkış yeri demektir. Çünkü Arapçada bütün isim ve sıfatlar, fiili ifade eden, masdar denilen kök kelimeden türetilir. Hâsıl-ı bil-masdar ise bu fiilin, bu girişimin sonucunda somut olarak ortaya çıkan şeydir. Mesela insana ziraatçı denilir. Fakat hububatı yaratan denilemez. Ona döven denilir; fakat acıyı yaratan manasında inciten denilemez. Çünkü acı ve incinme bütün İlahi sistemin kabul etmesiyle ancak somut olarak gerçekleşir; sadece insanın basit bir darbesi ile acı olmaz.
5) Cüz-i ihtiyari (insanî serbestiyet) yaratılmış bir şey mi? Yoksa başka bir varlık biçimi mi? sorusuna şöyle cevap verilmiş:
a) Maturidiler, irade denilen insanî tercih yeteneği (meyelan), itibari (göreceli) bir şeydir. Yani somut gerçek bir varlık da değildir; tamamıyla madum (yok) bir kavram da değildir. Varlığa göre yok; yokluğa göre var olan bir realitedir. Dolayısıyla insan, bir şeye meylettikten sonra, ondan vazgeçebilir. “Bu meyil içimden zorunlu olarak geldi, ben de otomatik olarak o suçu işledim” diyemez.
b) Eş’ariler ise iradeye (insanın meyil ve tercih yeteneğine) somut bir organ olarak bakmışlar. Fakat o organı yönlendirmek, bilinçli bir şekilde tercih yapmak itibarî (göreceli) bir hakikattir, demişler. Her iki görüşe göre de, eğer irade, meyelan ve tercih yeteneği mahlûk, somut, gerçekten var olmuş bir nesne olarak kabul edilse cebir olur; çünkü bir şey somut olarak var ise onu zorunlu olarak var eden ve altyapı olan sebepler de var olmuş demektir. Dolayısıyla eğer irade ve meyelan, bu şekilde tam tekmil sebeplere dayanan bir mahlûk ise, ona irade ve tercih denilmez. İnsan robot olarak mutlaka o suçu işler.
Mutezile, gelişmeyi ve düşünceyi donduran cebir akidesini ortadan kaldırmak için, kader (cebir manasında) yoktur; insanın iradesi somut ve nesnel olarak vardır, dediler. İnsan yaptıklarının yaratanıdır, diye inandılar. Fakat farkına varmadan daha kötü bir cebir akidesi içine düştüler. Çünkü bu ontolojik anlayışa göre; insan bir şeye meyleder etmez, o şey zorunlu olarak ortaya çıkar, demektir. Böyle bir inanç ise, insanın fikrini değiştirme, tercihini başka yöne çevirme yeteneğinin olmadığı manasına gelir.
(Kur'an, Hadis ve Risale-i Nurda Kader ile İrade Bahaeddin Sağlam KLMN YAYINLARI)
Hocam bunu okudum lakin hala bizim bir şeyi kesb etmemizdeki tercihte özgürlüğü anlayamadım, bizim 2 yolda biri hayır biri şerli mesela, burada bizim tamamen hür tercihimiz varsa Allah iyi olan yoluda kötü olan yoluda dilemediği halde biz nasıl birini seçebiliriz ? Allah iyi olanı kesbetmemizi irademize getirirse kesbederiz kötü olanı getirirse onu kesbederiz dersek cebre giriyoruz, Allah burada hiç müdahalede bulunmuyor tamamen biz kendimiz seçiyoruz dediğimizde de Allah dilemeden biz nasıl dileriz sorusu geliyor sürekli anlayamıyorum

Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147