Kur’an-ı Kerîm’de gök cisimlerinden, gece ve gündüzün tahavvülünden, bitkilerden, hayvanlardan ve diğer fizikî olgulardan bahsedilmektedir. Tanrı, bütün bunları İlahî bir mükemmeliyet, kusursuzluk üzere yaratmıştır: ‘’Güneş ve ay bir hesaba göre (hareket etmekte) dir. Bitkiler ve ağaçlar secde ederler. Göğü Allah yükseltti ve mîzanı (dengeyi) O koydu.’’[Rahman suresi 5 ve 7.ayetler]Arapça bir kelime olan Mîzan, birkaç anlama gelmektedir. Bunlardan bazıları denge ve İlahî nizamın inceliği, hassasiyeti ile alakalıdır. Dünyaya baktığımızda görürüz ki alem, hassas bir denge ve ahenk ile yaratılmıştır. Kur’an-ı Kerîm’de birçok ayet, alemin bu hassas dengesine, intizamına ve ahengine işaret etmektedir:’’Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır.»[Al-i İmran suresi 190. ayet]’’O, geceyle gündüzü, ayla güneşi hizmetinize verdi; yıldızlar da O’nun emrine boyun eğmişlerdir. Bunda aklını kullanan bir topluluk için önemli ibretler vardır.’’[Nahl suresi 12. Ayet]
İslam alimleri de bir tasarımcının ve yaratıcının varlığını hatırlatmak amacıyla kainatın tasarlanışına atıfta bulunmuşlardır. Hatta bu argümanı umuma açık münazaralarda da dile getirmişlerdir. Mesela Gazali: ‘’Dünyanın ve semanın harikaları, bitkilerin ve hayvanların mükemmel yaratılışları üzerine tefekkür eden en düşük zihin dahi olsa, nasıl olur da bu yerleşmiş intizama sahip harika dünyayı tasarlayan, tayin eden ve idare eden bir yaratıcı olduğu gerçeğine gözlerini kapayabilir, kör kalabilir?’’ İslam’ın en büyük alimlerinden biri olan Ebu Hanife, bir seferinde bir ateist ile münazara eder. Anlatıldığına göre, tasarım argümanının bir türünü gayet başarılı bir şekilde tatbik etmiştir:’’’Bu sual üzerinden bir tartışmaya girmeden evvel, bana şu durum hakkında ne düşündüğünü söyler misin: ‘Fırat nehrindeki bir gemi kıyıya gidiyor, gıda ve diğer şeyleri yükleniyor ve daha sonra geri dönüp demir atıp, yüklerini boşaltıyor. Bütün bunları gemiyi kontrol eden hiç kimse olmadan, tek başına yapıyor.’Dediler ki, ‘Bu mümkün değil, asla böyle bir şey olamaz.’Bunun üzerine Ebu Hanife onlara dedi ki, ‘Eğer bir gemi için bunlar imkansız ise, bütün dünya için nasıl mümkün olabiliyor? Nasıl oluyor da bütün büyüklüğüyle, kendi başına hareket edebiliyor?’’[Ebu'l-Ferec el-İsfahânî’nin kitabı el-Eğanî’ye göre, Ebu Hanife, sekizinci asırda bir Dehri ile münazara ediyor. Ebu Hanife, Dehriyye’yi umumi münazaralarda alt etmesiyle bilinir.] İşte bu ayetler ve İslam alimlerinden örnekler, geçtiğimiz on sene içerisinde fizik sahasında yapılan ve kainatın hayat için en uygun şekilde ayarlanmış olduğunu, insanın varlığını sürdürebilmesi için hususi bir nizama sahip olduğunu gösteren keşifleri yansıtıyor. Bu mükemmeliyete bazı fizikçiler, teologlar ve felsefeciler tarafından ‘ince-ayar’ [hassas-ayar, fine-tuning] ismi de verilir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|