Mürşide bağlanmadan zikir neden zararlı üveysi zikri
Abdulaziz Debbâğ Hazretlerine, arif olmayan bir şeyhin zikir telkin etmesinin neden zararlı olduğu sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: Allah’ın (c) isimlerinde onun nuru bulunmaktadır. Sen onu zikretmek istediğinde, o nurla zikredersen sana zara vermez. Şayet o nur şeytan tarafından perdelenirse sana zara verir. İşte arif şeyh mürîdine bir ismi zikir olarak telkin ettiğinde, kulun perdeli olduğu o nur ile birlikte telkin eder, mürîd de bu şekilde zikrettiğinde niyetine göre o zikirden istifade eder. Örneğin mürîdin niyeti dünyalık bir şeye kavuşmaksa ona nail olur, ahiretse ona da ulaşır veya marifetullahı elde etmekse onu kesbeder. Şayet zikri telkin eden şeyh, isimlerin nurundan perdeli ise yani seyri sülûkünü ikmal edip icazetli bir şeyh değilse, bu zikir, mürîdi helake sürükler. İmam- Rabbânî de nakıs şeyhin zikir telkininin de bulunması, talib için zararlı olduğunu ifade eder
H H Dağıstani, zikri, telkîn ve ta’lîm zikri olarak iki kısımda müteâlâ etmektedir.
Ona göre, telkîn zikri; talibe fayda veren, kalbten perdeleri gideren, karanlıkları, hayelleri ve şeytanın vesveselerini çıkarandır. Bu zikir, nisan yağmuruna benzemektedir. Ta’lîm zikri ise; kişiye, anne babası tarafından öğretilen zikirdir. Bu zikir, zakirin kalp ve ruhuna tesir etmez sadece dilde kalır.
Bu nedenle Ahmet Ziyauddîn Gümüşhânevî, “el-Mütemmimât” adlı eserinde, kendi kendine ilâhi isimleri zikretmek kişiye, tasfiye-yi kalp ve tezkiye-i nefsi kazandıramayacağını; ancak kâmil bir şeyhin telkin ettiği zikirden yukarıda zikredilen faydaları temin edebileceğini belirtmektedir.
Yine İmam Sühreverdî de, zikrin birtakım şartları olduğunu bunların da nasûh bir tövbe ve ehli tarafından telkin edilmesi olduğunu, bu iki şartın bulunmadığı zikirden istenilen fayda temin edilemeyeceğini ifade etmektedir. ...
Daha devamı var ama uzun yazıları okuyan az olur.
|