Kuvvetle muhtemeldir ki Yahudiler Tanrı tarafından kendilerine vaat edilmiş diye inandıkları topraklara ilişkin bir köken mitosu yaratmak için. Hz. Davud’la başlayıp Hz. Süleyman’la zirve noktasına ulaşan bir ‘’asr-ı saadet’’ dönemi kurgulamışlardır. Bu kurgunun en önemli parçalarından biri ‘’Mabed’’ (Bet ha Mikdaş/Beyt-i Makdis) kavramıdır. Daha açıkçası Hz. Süleyman tarafından inşa edildiği söylenen ve fakat M.Ö.597 yılında Kudüs’ü işgal eden Yeni Babil Kralı 2. Nebukadnezar tarafından yıkıldığı ileri sürülen Mabed’le ilgili anlatılar köken mitosunu tamamlayıcı nitelikte bir kurgudur.
Köken mitosuyla alakalı bir diğer önemli kurgusal unsur, Davud soyuna mensup kurtarıcı mesih inancıdır. Gerek ‘’ Süleyman mabedi’’ kavramı ve gerekse Davud soyuna mensup kurtarıcı mesih inancı, bir taraftan zor zamanlarda Yahudi, kimliğini koruma ve toplumsal hafızayı canlı tutma işlevi görürken, bir taraftan da geleceğe yönelik idealler ve büyük hedeflere odaklanmayı sağlamıştır. Nitekim Eski Ahit’te belirtildiği üzere Kral Saul’ün ölümünden sonra Davud zürriyetinin krallığı ebedi olacak ve Tanrı sonsuza dek bu krallığı nusretiyle payidar kılacaktır: Bu bağlam da Mesih de bizzat Tanrı’nın himayesi altındaki bir kurtarıcı konumunda Davud soyunun temsilcisi olacaktır. (2. Samuel 7/12-13 ; 22/51 ; Yeremya 23/5,6) 538’de Perslerle yapılan savaşta Babilliler yenilmiş ve bu yenilgi sonrasında Babil krallığı ortadan kalkmıştır. Babil krallığına son veren Pers Kralı Koreş (Cyrus) Yahudilerin tekrar Kudüs’e dönmelerine ve Mabed’i yeniden inşa etmelerine izin vermiştir (Ezra, 1-6 bablar) Böylece Yahudi tarihinde 2. Mabed dönemi başlamıştır.
2. Mabed Dönemi, Tevrat’ın tarihçesi bakımından çok önemli bir dönem olmuştur. Başta Ezra olmak üzere, onun kurduğu Knesset Ha-Gadola (Büyük Meclis) ve önde gelen üyeleri Soferim’in yaptığı çalışmalar bugünkü Tevrat’ın temelini teşkil etmiştir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|