Alıntı:
fth7 Nickli Üyeden Alıntı
Bu izahat de çok güzel oldu. Zaten genel olarak tam bu şekilde inanıyoruz ama bu izahatle daha da güzel ve anlamını bulmuş şekilde kafamıza oturdu abi emeğinize sağlık.
Bu durumda aklıma takılan sadece "aksemtü aleyküm" yani üzerinize yemin olsun ifadesi kalıyor geriye anlamaya çalıştığım
|
Mağfiret ve şafaate erişebilmenin zorunlu şartı Allah’a imandır, ancak bu da tek başına yeterli olmayabilir. Hiç kimse de şefaat ve mağfiretin gerçekleşmesi için gerekli bütün şartları kesin biçimde açıklayamaz. Bunun bilgisi sadece Allah katındadır. ‘’Allah şirkin dışındaki günahları dilediği kimse için bağışlar.’’ (Nisa suresi 116. Ayet) buyrularak bir taraftan müjde verilirken diğer taraftan ‘’ dilediği kimse için ‘’ kaydı da getirilir. Ayrıca ‘’ Onlar Allah’ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler.’’ (Enbiya suresi 28. Ayet) buyruluyor. Denilebilir ki Kur’an şefaatin bütün şartlarını açıkça belirtmeyi münasip görmemiştir. Gönüllerin havf ve reca arasında kalmasını dilemiştir. (Mutahhari, Adl-i İlahi sayfa 308-310)
Bu noktada çoğu kez dile getirilen bir husus vardır: Şefaat bir tür ayrıcalık gözetme, kayırmacılık, torpil ve adaletsizlik demek değil midir? Oysa burada doğru ile batıl olan şefaatin arasını iyi ayırmak gerekir. Gerçek şefaat Allah’tan başlar ve günahkar kişiye ulaşır. Batıl anlamda şefaat anlayışında ise şefaat girişiminin günahkar kişiden başladığı ve aracılar vasıtası ile Allah’a ulaştığı sanılır. Gerçek şefaatte Allah rahmet ve mağfiretini günahkara eriştirebilmek için vesile diğer bir deyişle şefaatçi tayin buyurmaktadır. Batıl şefaatte ise kendisine şefaat edileceği varsayılan kişi, diğer bir deyişle günahkar vesile ve aracıyı tayine kalkışmaktadır. Dünyada örneklerine rastlanan batıl şefaatlerde suçlu kişi şefaatçısını tayin eder. Gerçek şefaatte ise şefaatçı olan nebileri ve diğerlerini vesile kılan tayin eden Allah’tır. Diğer bir ifadeyle batıl şefaat anlayışında şefaat eden günahkarın etkisindedir. Gerçek manası ile şefaatte ise durum aksinedir. Şefaatçi ancak O’nun iradesi ile günahkar üzerinde etkili olur. (Mutahhari Adl-i İlahi sayfa 310)