Birisi Ca’fer es Sadık’a İsm-i a’zam sordu. O da ‘’kalk, şu havuza gir ve yıkan; ben de sana lsm-i a’zamı öğreteyim’’ diye mukabelede bulundu. Mevsim kış, havuzdaki su da çok soğuktu. İsm-i a’zam öğrenmek isteyen kişi soğuktan donmamak için sudan çıkmak istedi; fakat Ca’fer es-Sadık çevresindeki zevata adamın sudan çıkmasına müsaade etmemelerini tembihledi. Bu sebeple havuzdan bir türlü çıkamayan adam ‘’Bunlar beni öldürecek’’ diye düşünmeye başladı ve Allah’a sığınıp kendisine yardım etmesi için yakardı. Ca’fer es-Sadık ve çevresindekiler bu yakarışı duyunca adamı havuzdan çıkardılar. Adam kendisine gelince, ‘’Şimdi bana ism-i a’zamı öğret’’ dedi. Ca’fer es-Sadık da ‘’ Sen ism-i a’zamı çoktan öğrendin’’ diye karşılık verdi. Adam, ‘’Nasıl olur’’ diye sorunca Ca’fer es-Sadık şunları söyledi: Allah’ın tüm isimleri en yüce ve en büyüktür. Fakat insanın kalbi masiva ile meşgul olduğu sürece Allah’ın ismini anmanın hiçbir faydası olmaz. Buna mukabil insan tüm benliğini Allah’a adamış bir ruh haliyle O’nun ismini anarsa, işte o isim ism-ia’zamdır. Nitekim sen bizim seni öldüreceğimizi düşünmeye başladığın an kalbinde Allah’ın inayetine sığınmaktan başka bir duygu ve düşünceye yer kalmamıştı ki tam bu esnada O’nun ismini andın. İşte o isim, İsm-i a’zamın ta kendisidir. Ca’fer es-Sadık’ın burada vermek istediği çarpıcı mesaj, meşhur mutasavvıf Bayazıd-i Bistami tarafından şöyle özetlenmiştir: ‘’Allah’ın lsm-i a’zamının belli bir kodu ya da kalıbı yoktur. Bu yüzden sen ol; kalbini tümüyle Allah rızasına bağla ve bu hal üzere O’nu dilediğin isimle an’’(Fahreddin er-Razi, Levaniu’l-Beyyinat sayfa 62-63 ; Suyuti el-Havi cilt 1 sayfa 397)
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|