Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı
Rabıta, Allah ile kul arasına üçüncü bir şahsı (şeyhi) sokarak irtikab edilmiş bir şirk değil, aksine müridin önüne ve yanına sunulmuş model şahsiyete benzemesi, kalıp ile olan beraberliğini kalb ile sürdürmesi olayıdır. Rabıtanın şirk oluşu ile ilgili değerlendirmeler genellikle yanlış uygulama ve algılamalarla ilgilidir. Rabıta tabii ve fıtri bir olay olmanın ötesinde ibadetlerde tamamlayıcı bir unsur gibi görülünce, rabıta yapılan şahsın kul ile Allah arasında üçüncü ve aracı bir şahsiyet olduğu düşüncesi gündeme gelmiştir.
İnsanların dünya işleriyle olan bağlantıları sebebiyle dünyayı düşündüklerinde şirk koşmuş oldukları hatıra gelmezken Allah’ı hatırlatan bir Allah adamının düşünülmesi sırasında niçin şirk koşmuş olacağını anlamak zordur. Allah’a koşulan şirk ile kastedilen insan kalbinde meydana gelen değişimdir. Allah Resulü, Allah için birbirini sevenlere, birbirleriyle ziyaretleşenlere ve tasaddukta bulunanlara Allah’ın sevgisinin hak olacağını haber vermektedir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned 5. Cilt sayfa 229) Böyle bir müjde bile Allah adamlarına duyulacak kalbi sevgi bağının Allah ile ilişkiyi pekiştireceğini gösterir. Oysa ki dünya işi Allah sevgisinden çok dünya sevgisini pekiştirir.
Takdimdeki birtakım eksiklerle uygulamadaki farklılıklar, rabıtayı tartışmalı bir konu haline getirmiştir. Oysa fıtri anlamıyla düşündüğünüz vakit rabıtasız insan yoktur. Herkesin bir rabıtası vardır. Çünkü her yiğidin gönlünde bir aslan yatar.
|
"nsanların dünya işleriyle olan bağlantıları sebebiyle dünyayı düşündüklerinde şirk koşmuş oldukları hatıra gelmezken Allah’ı hatırlatan bir Allah adamının düşünülmesi sırasında niçin şirk koşmuş olacağını anlamak zordur." bu yazdıklarınızı anlamak ve aradaki farkı farkedebilmek her insanın harcı değil. Dediğimiz gibi nasipsizler anlayamaz bunu nasibin varsa o ince çizgiyi ayırt edebiliyorsun. Rabbim nasibi olanlardan eylesin, idrak etmeyi nasip etsin.