Alıntı:
Karamanoglu16 Nickli Üyeden Alıntı
Ben harf devrimini şöyle açıklayayım bana Osmanlı'dan kalma birkaç tane kaynak ve tarih kitabı gosterin ben de hepinize katilayım �� yok kardesim yok adam yok ne okuyacak ne yazacak adam yok
|
1980 öncesi Trabzon Ülkü Ocaklarında rahmetli Necmettin Hacıeminoğlu verdiği bir seminerde Harp inkılabına karşı olduğunu ve yanlış tatbik edildiğini ifade etmiştir. Bugünkü gibi hatırlarım. Cumhuriyet Halk Partisinin 1935 tarihli Programı, şu kavram ve deyimlere yer verir: “törütgen yetkiler”, “irde kaynağı”, “özgür ertik sahipleri”, “kınavlar arasındaki uyum”, “yoğaltmanlar arasında asığ kavgaları”, “çıkat tecimi için kipleştirmek”, “hayvan yeğritimi”, “ciddiğ bir yasav”, “ertik okulları”, “taplamak”, “yüret ve bildirge işleri”, “tutaklar ile kapsıkları ayırmak”, “ulusun yüksek asığı”, “klas kavgası ergesi”, “özel yönetgeler ve şarbaylıklar”, “arsıulusal ergelerle cemiyet yapmak”, “kıymetli izdeşler”. Türkçe oldukları ileri sürülen bu ve benzeri deyimlerin Türk okuru tarafından anlaşılamayabileceği gözönünde tutularak, programa 170 kelimelik bir sözlük eklenmiştir. Bildiğimiz kadarıyla yeryüzünde sözlükle birlikte yayınlanan ilk ve tek siyasi parti deklarasyonu budur. Atatürk’ün 1934’te bir diplomatik davette yaptığı aşağıdaki konuşma da, dil devriminin Türkçeyi halk diline yaklaştırıcı katkılarına ilginç bir örnek sayılabilir: “Altes Ruvayal! [...] Süerdemliği, önü, bu iki ulus, ünlü sanlı sözlerinin derinliğinde sonsuz tutmaktadır. Ancak, daha başka bir alanda da onlar erdemlerini o denlü yaltırıklı yöndemle göstermişlerdir. Bu yolda kazandıkları utkular, gerçekten daha az özençe değer değildir. Avrupanın iki ucunda yerlerini berkiten uluslarımız, ataç özlüklerinin tüm ıssıları olarak, baysak, önürme, uygunluk kıldacıları bulunuyorlar. Onlar bugün en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyorlar: baysal utkusu.”
Türkçenin “öz” Türkçe sözcüklere indirgendiğinde halk diline daha yaklaşacağı şeklindeki yersiz inanışa ilişkin ilk hatırlatılması gereken şey, Türkçe konuşma dilinde Orta Asya kökenli (Kemalistlerin deyimiyle, “öz” Türkçe) kelimelerin oldukça düşük bir oran tuttuklarıdır. Dilin en temel 300 ila 500 kelimesi ağırlıkla Orta Asya kökenlidir. Bunlara (“yemek”, “içmek”, “gitmek”, “gelmek” gibi) basit fiiller, (“bu”, “ben”, “öbür”, “aşağı”, “yukarı” gibi) belirsiz sıfat ve zamirlerle edatlar, ve (birden bine kadar) sayılar dahildir. Ancak spesifik herhangi bir konuya ait söz hazineleri (örneğin meslek adları, sebze, meyva ve yemek çeşitleri, nalburiye ve bakkaliye maddeleri, futbol terimleri, tamircilik ve trafik terimleri, temel hukuk ve bürokrasi deyimleri, ay ve gün isimleri, küfürler vb.), ezici çoğunlukla, Arapça, Farsça, İtalyanca, Fransızca, İngilizce gibi farklı dillerden kaynaklanırlar. Günümüz konuşma Türkçesinin iskeletini oluşturan 5000 kelimenin sadece %30 kadarı Orta Asya kökenlidir. Bunun da %5-10 kadarı, dil devrimi sonucu konuşma diline giren yeni kelimeler olduklarına göre, bundan altmış yıl öncesinin Türkçe konuşma dilinde Orta Asya kökenli kelimelerin ancak yüzde 20 dolayında bir oran tuttuklarını tahmin edebiliriz.