Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Allah'ın haberi sıfatlarından olan el, yüz, göz sıfatlarını nasıl algılamalyız ?
Tekil Mesaj gösterimi
  #22  
Alt 07.07.24, 12:13
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
☆Yusufiyeli Yusufiyeli isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,209
Etiketlendiği Mesaj: 244 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
JustMention Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Hocam Maturidilerden ve Eşarilerden neden uzak duralım ki? Ben Hanefiyim.Benim bildiğim hanefiler itikatta maturudi, şafiiler ise eşari oluyor.Onu anlamadım sadece.Siteye sormama gerek yok çünkü yukarıda tebrizi hocam gereken açıklamayı yapmış zaten derinlemesine araştırdım.
Çok haklısın. bu büyük itikadı alimlerden neden uzak duralım. Matüridî’nin tam adı, Muhammed b. Muhammed b. Mahmud Ebu Mansur’dur. Semerkant’ın bir mahallesi olan Matirid’e nispeten Matüridî olarak bilinir. Bazen de Semerkant’a nispeten, es-Semerkandî olarak geçer. Künyesi Ebu Mansur’dur. Görüşlerini savunan kelamcılar tarafından “İmamu’l-Huda”, “İmamu’l-Mutekellimin”, “Musahhihu Akaidu’l-Muslimin” ve “Reisu Ehli’s-Sünne” gibi lakaplarla anılır.( el-Kûraşî,Abdulkadir Muhyeddin Ebu Muhammed, el-Cevheru’l-Muzia, Hind trs, II/562.) Bu lakaplar onun ilimdeki yerini göstermektedir. et-Temimî; “O akranlarını geçmiş ve onunla zaman güzelleşmiştir. Eserleri tanınmış ve etrafa yayılmıştır. Muvafık ve muhalif olan herkes onun değerini ve yüceliğini bilir.O, ilmine iktida edilen ve nuruyla hidayetlenen ulemanın büyüklerindendir. İşte bunun için o, imamlar nezdinde imamu’l-huda diye anılır. O kelam ilminde bir mucizeydi” der (et-Temimî, Takyeddin b. Abdulkadir el-Guzî, et-Tabakatu’s- Sünniye fi Teracimi’l-Hanefiyye, (thk. Abdulfettah Muhammed Hulv), Kahire 1980, II/114.) Matüridî, dönemin en ünlü Hanefî âlimlerinden ders almıştır. Hocaları fıkıh ve kelam ilminde öne çıkan âlimlerdir. Bütün hocalarının ilim silsilesi Ebu Hanife’ye dayanmaktadır. Hayatıyla ilgili çok az malumat vardır. Tabakat eserlerinde,hatta onu ve görüşlerini konu alan eserlerde dahi, sınırlı bazı bilgilerden başka bir malumata rastlanmamaktadır. Onunla ilgili en önemli bilgileri veren Ebu’l-Muin en-Nesefî dahi Semerkant ekolünü tanıtırken o vesileyle onun kelamcılığı ve ilimdeki derecesine değinir ve Eş’arî’den kısa bir süre sonra vefat ettiğini söyler. Ebu’l-Yüsr el-Pezdevî de onu sadece vurgulu bir tarzda över.207 Bu iki kelamcının onunla ilgili verdikleri malumatlar tanıtmak amaçlı değildir. Buna rağmen onlardan gelen bilgiler çok değerlidir. Zira buradaki bilgiler Matüridî’yi imamlık mertebesine oturtan yegane bilgilerdir. Nitekim Osmanlı döneminde Hanefî tabakat yazarları olan İbn Ebu’l-Vefa el-Kureşî, İbn Kutluboğa, Kemalpaşazade, Taşköprüzade, Hacı Halife, Kemaleddin el-Beyazî Seyyid el-Murtaza az-Zebidî ve Abdulhay el-Leknevî gibi âlimler ondan söz ederken, el-Pezdevî ve en-Nesefî’nin verdikleri bilginin paralelinde Matüridî’nin Ehl-i Sünnet imamlarından biri olduğunu söylerler.
Görüldüğü gibi Matüridî’nin yeterince tanıtıldığı söylenemez. Nitekim kaynak eserler konumunda olan, tarih ve tabakat eserleri onun biyografisini yapmamışlardır. İbnu’n- Nedim, Ebu Cafer et-Tehavî’den söz ettiği halde et-Tahavî ile aynı mezhebe mensup ve muasırı olan Matüridî’den söz etmemiştir. el-Bağdadî, el-Fark beyne’l-Firak‘ta onu ihmal etmiştir. İbn Hallikan Vafeyatu’l-A’yan fi Enbai Ebnau’z-Zaman, Sâfedî el-Vafi bi’l-Vefiyat’ta onu zikretmez. İbnü’l- Esir el-Cezerî, Matürit Mahalle/Köyünü zikreder. Fakat en önde gelen âlimini unutur. İbnKesir, Mutezileden Ka’bi’yi zikreder, fakat(Mâtüridî’nin Ka’bi ile çok mücadele ettiği bilinmesine rağmen) muasırı olan Ehl-i Sünnet’ten Mâtüridîyi zikretmez. İbnü’l-Îmad el-Hanbelî, Samanileri uzun uzun anlattığı halde, yörenin en önemli mütefekkiri ve âlimini ihmal eder. Müfessirlerin tabakatını yazan Suyutî, en önemli müfessirlerden olan Matüridî’yi aynı şekilde ihmal eder. Bütün bunlara rağmen onun sistematik bir kelam ekolünün imamı olduğu hususunda her kes hemfikirdir.Bir çok yazar Matüridî’nin ihmal sebeplerini araştırmıştır. Bütün araştırmalarda Eş’arî ile karşılaştırılarak bir sonuca varılmaya çalışılmıştır. Zira her ikisinin Sünnî ekolün kelam imamları olduğu genel kabul görmüştür. Bütün araştırmalarda, onun muasırı ve muadili Ebul’Hasan el-Eş’arî’nin gerekli ihtimamı gördüğü kabul edilmektedir. İbnü’l-Asâkir Kitabu Tebyini Kizbi’l-Müfteri fima Nusibe île’l-İmam el-Eş’rî adlı eseri yazarak onu ölümsüzleştirmiştir. Şafii tabakat eserleri başta olmak üzere Malikî ve hatta Hanefî tabakat eserleri bile onun biyografisini yapmıştır. Tarih kitapları yeterli ihtimamı göstermiştir. Yakın tarihte ise eserleri (Makalâtu’l-İslamiyyin ve İhtilafu’l-Musallin, İbane ve Luma’ gibi) defalarca değişik baskılarla basılıp neşredilmiştir.Matüridî ise önemli eserler vermiş olmasına rağmen ilk eseri ancak 1970 yılında basılabilmiştir. Fethullah el-Huleyf 1970’te Kitabu’t-Tevhid’i tahkikli neşrederek bu konuda ilk olma hüviyetini kazânmıştır. Kitabu Te’vilatu Ehli’s-Sünne 1971’de İbrahim ve Seyyid Âvadyn kardeşler tarafından tahkikli neşr edilerek basılmıştır. Ona nispet edilen Pandname adlı eseri ise İran’da Trec Efşar tarafından Ferhenge İran Zemin ansiklopedisi içinde basılmıştır. Ayrıca Âkidetu Ebu Mansur adındaki eser, Şaffiî âlim Abdulvehhab b. Ali es-Sübkî’nin es-Seyfu’l-Meşhur fi Şerhi Âkideti Ebi Mansur adlı şerhiyle Mustafa Saim Yeprem tarafından 2000 yılında İstanbul’da basılmıştır. Böylece taraftarlarınca “Alemu’l-Huda” (Hidayet sancağı), İmamu’l-Huda (Hidayet önderi), İmamu’l-Mütekellimin (Kelamcıların İmamı) gibi lakaplarla anılan Mâtüridî, çevresinde çok sevilmiş ve ün bırakmış olmasına rağmen birçok tabakat ve mezhepler tarihi kitaplarında isminden bahsedilmeyen bir kişi konumunda kalmıştır. Onu müphem bırakan sebepler ne olursa olsun bunubir talihsizlik olarak değerlendirmek ya da bazı mezhep mensuplarının aleyhte gayretlerinin bir sonucu olarak görmek pek isabetli değildir. Başka sebepleri olmalıdır. Çünkü Mâtüridî görüşünü benimseyip müdafaa eden hatta geleneğin en önemli metnini te’lif eden, en önemli kelamcısı Ömer en-Nesefi “el-Akidetu’n-Nesefiye” sinde Mâtüridî’den hiç söz etmemiştir. Daha da önemlisi Matüridî’nin öğrencisi el-Hekîm es-Semerkandî bile Sevad-ı Âzam’da aynı şekilde ondan hiç söz etmemiştir. Ayrıca ona değinen bazı Hanefi tabakat kitapları Eş’arî’ye kıyasla, ona çok az yer vermişlerdir. Bütün bunları izah etmek oldukça zordur. Matüridî ve Matüridîliğin Eş’arî ve Eş’arîlik kadar bilinmemesinin mutlaka bazı sebepleri vardır. Onun hilafet merkezinden uzak olan Maveraunnehir bölgesinde faaliyet göstermiş olması, Eş’arîliğin siyasîlerden aldığı destek ve fıkhî mezheplerin etkisi gibi sebeplere bağlayanlar vardır. Merkezde olmamak şüphesiz dezavantajdır. Fakat Samanîler döneminde Matüridî’nin bölgesi olan Maveraunnehir, ilmî gelişmeler açısından Basra ve Bağdat ile yarışacak kadar önemli bir merkez olup ilim tahsili için İslam âleminin her tarafından, âlimlerin uğradığı bir merkez olmuştur. Selçuklu veziri Nizamulmülk’ün Nizamiyye medreseleriyle Eş’ârî mezhebin yayılmasına önemli katkıları olmuştur. Özellikle Medreselerin Nisabur ve Bağdat gibi merkezlerde kurulması, Eş’arîliğin Orta Doğu’da olduğu gibi Horasan ve Maverunnehir bölgelerinde de bilinmesini sağlamıştır. Bunun yanında Eş’arîlik Selçuklular döneminde Fars memleketinde, Eyyubîler ve Memluklar döneminde Mısırda, Muvahhidîler döneminde ise Mağripte ibn Tümert önderliğinde geniş bir alana yayılmıştır. Bu üç siyasi otorite tarafından desteklendiği için, belli merkezlerde yerleşik bir hal almıştır.Şafiî ve Eş’arîliğin adı geçen yönetimlerce desteklendiği bilinmektedir. Fakat bunların Matüridîliği engellediği yönünde de herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Eş’arîliğin yayılmasında en etkili olan idareci Nizamulmülk’tür. Bu zat Hanefî mezhebine mensup Selçuklu hükümdarı Alpaslan’ın veziridir. Hükümdara rağmen Matüridîliği engellediği düşünülemez. Eş’arîliğin Eyyubîler, Memlükler ve Muvahhidlerin siyasi desteğini aldığı doğru kabul edilse dahi o döneme gelmeden evvel, Eş’arîliğin İslam memleketinin her tarafında bilinmiş olması bu tezi de geçersiz kılmaktadır.Eş’arîliğin, Şafiî ve Malikî fıkıh mezheplerinin desteğiyle yayıldığı, Mâtüridîliğin ise sadece Hanefî fıkıh mezhebi tarafından destek gördüğü iddiasının da haklı bir gerekçeye dayanmadığı ortadadır. Çünkü Hanefi fıkıh mezhebi en yaygın mezheptir. Şayet kelam mezhepleri fıkhî mezheplere mensup olanların sayısına bağlı olarak yayılmış olsaydı, Matüridîliğin Hanefilikle aynı oranda tanınması ve yayılması gerekmez miydi? Dolayısıyla bu tespitin de yerinde bir tespit olmadığı ortaya çıkmaktadır.Bana göre Matüridî ve Matüridîliğin bilinmesinin önündeki en büyük engel, onun fıkıh ve itikatta Ebu Hanife mezhebine tabi olmasıdır. Çünkü onun yaşadığı bölgede, fıkıhçılar, kelamcılar veya başka alan alimleri kendi alanlarına nispeten değil, her hangi bir ayırıma tabi tutulmadan, cümleten Ebu Hanife’ye nispet edilip Hanefîler veya Ehl-i Rey ya da Maveraunnehir uleması olarak anılmışlardır. İşte bu durum Matüridî’yi,kelam ekolünün imamı değil de herhangi bir Hanefî âlimi gibi Ebu Hanife’ye tabi bir kelamcı şeklinde telakki edilmesine yol açmıştır. Nitekim en önemli kelam eserlerinde bile, imam değil, en önde bir kelamcı olarak verilmiştir. Ebu’l-Muin en-Nesefî’nin Tabsira’daki tespitleri bu durumu gözler önüne sermektedir. O, “Maveraunnehir uleması mezheplerini (itikadî görüşlerini) İmam Ebu Hanife’den almıştır.” “Matüridî İmam Ebu Hanife’nin mezhebini en iyi bilen kişidir” “böyle bir rivayet İmamımız Ebu Hanife’den gelmemiştir”, “mezhebimizin zahiri, ashabımızdan ilklerin mezhebidir”, “Ebu Hanife’nin yolunu takip eden ashabının imamları ki; furu’ve usul’de Ebu Hanife’nin yolunu takip ederler. Maveraunnehir ve Horasan da Merv, Belh ve onların dışında kalan yerlerde, bu imamların tamamı kadim zamandan beri bu mezhebe tabi olanlardır. Usul ve furu’da cami’, dinde haram olan her şeyden kaçanlar, dini müdafaa etmede yorulanlar, Allahbu diyarları, onların emsalsiz bilgileri, kelamda deniz gibi derin bilgileri, dine şiddetle bağlılıkları, bid’at ve dalâlet ehline şiddetle karşı olmalarından dolayı ehl-i zayğ ve’l-bid’anın zararlarından korumuştur. Bunların tamamı bu görüştedir” şeklinde beyanatta bulunur. Böylece Ebu Hanife’nin imamlık makamında olması, Matüridî’yi bu mezhebe mensup bir âlim olarak bırakmış ve bu sebeple hakkıyla tanınmamıştır Matüridî ve Matüridîliğin hakkıyla bilinmemesinin önündeki bir diğer önemli engel, Bakıllanî, İbn Furek, Şirazî, Bağdadî, Cüveynî ve Gazzalî gibi otoriter Eş’arî âlimlerin etkisidir. Çünkü bunlar hilafet merkezinde faaliyet göstermiş, İslam âleminin her tarafından kendilerine öğrenciler gelmiştir. İşte bu öğrenciler daha sonra hocalarının akidesini kendi memleketlerinde yaymıştır. Matüridîliğin ise zikredilen ulemaya denk bir ulema grubu ve aynı çoğunlukta bir talebe grubu olmamıştır. Esasen Eş’arîliğin başarısı da bu ulemanın başarısına bağlıdır. Çünkü el-Cüveynî’nin etrafında yetişen yıldız ulema topluluğundan bazıları İslam âleminin her tarafından bilinmiş ve eserleri gerekli ihtimamı görmüştür. Böylece Eş’arî uleması bütün itikadî mezhepleri gölgesinde bırakabilmiştir. Ayrıca genelde Eş’arîlik özelde Cüveynî ve öğrencilerinin Mutezileye karşı mücadeleleri de onları sünnetin yegane temsilcisi konumuna yükseltmiştir. Bu durumda Matüridî ve Matüridîliğin hak ettiği şekilde bilinmemesinin en önemli sebeplerinden birisi Eş’arî kelamcıların başarısı da olduğu söylenebilir. Görüldüğü gibi Ehl-i Sünnet kelamı dahilinde, sistemleştirdiği ekolde imamlıkderecesine yükselen Matüridî, kelam eserleri, menakib ve makalat türü eserlerde ve İslam tarihinde hak ettiği şekilde tanıtılmamıştır. Hatta kendi mezhebine mensup kelamcılar tarafından bile ihmal edilmiştir.en-Nesefî’nin ileri sürdüğü gibi, Ebu Hanife itikadını en iyi bilen kişi olsun ya da Ehl-i Sünnet ve’l-cemaatin Eş’arîye denk diğer imamı olsun, her halükarda o, İslam inancını savunan çok önemli bir mütefekkirdir. Nitekim, îlmi, düşüncesi ve getirdiği geniş ilmi muvazenat ile III-IV. asra mührünü vurmuştur. Dolayısıyla geç dönemde de olsa, bazı Osmanlı dönemi kelamcıları tarafından Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in iki büyük imamlarından biri olduğu ifade edilerek hakkı teslim edilmiştir.

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147