Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı
Dünyanın etrafında da aktar-ı semavat vardır. Dünyanın etrafında bizi kozmik ışınlardan koruyan bir enerji tabakası vardır. Yer, güçlü bir manyetik alana ve bu alanın etkisi ile şekillenen önemli bir manyetosfere sahiptir. Artık bilim de bunu ispatlamış vaziyettedir. Eskiden ehli tasavvuf o enerjiye bir mana veremediği için ona ‘’Kaf Dağı’’ diyordu. Her şeyi zahir anlayan insanlar dağ dağ diye anlayanlar yeryüzündeki dağları da Kaf Dağı diye aradılar. Ağrı Dağı’na da Everest Tepesine’de Kaf dağı dediler. Ayetteki ‘’dağ’’dan maksat yükseklerde olan demektir. Dolaysıyla tarif edilen de Dünya’nı n etrafındaki enerji tabakasıdır. Bu enerji tabakasını da normal bedenle geçmek mümkün değildir. Burayı geçmek için de size süper bir güç gereklidir. Allahu Teala o süper gücü de kendi isim ve sıfatlarının güç ve kudretinden insana yerleştirmiştir.
Rahman suresinin 33 ayetinde Allahu Teala bize tavsiye etmiyor emrediyor: ‘’ O çerçeveyi aşın, o bedenden artık çıkın. Ordaki aktarı yani sınırları parçalayın, kırın, geçin.. Bunun için size benim ilahi kudretlerimden güç ve kudretler lazım. Onuda zaten size vermişim’’ diyor. Halef konumuna gelmiş bir insanda da muhakkak bunların geneli vardır, onlar o haldedirler.
‘’Fenfuzu’’ bütün fen ilimlerini, kainat içerisinde matematikten fiziğe gözle görüleninden görülmeyenine nano teknoloji ve altına kadar tüm ilimleri ihtiva eder. İnsanlık nano teknolojiye kadar geldi, molekül seviyesinden aşağılara hatta atomlara bile indi ve artık o seviyelerde nano teknolojik üretimler başladı. Fakat buna mukabil henüz elektrona, protona ve nötrona direkt müdahale yapamamaktalar. Geldikleri seviye de Hadron çarpıştırıcısı diye bir sistem hazırladılar bu aslında İlahi bir emri yerine getirmektir! Bu da bin manada aktar-ı semavattır.
|
Ben hiç bu pencereden bakmamıştım hocam!
Ufkumu genişlettiğiniz için teşekkür ederim