Zikir kavramı Kur’an’da çeşitli anlamlarda kullanılır. Hadislerde de öyledir. Mamafih zikir denilince çoğu kişi sadece dille zikri zannetmektedir. Zikir, Allah’ı anmak hatırlamak O’nun farkında olarak yaşamaktır. Bu anlamda salih amellerin hepsi zikirdir. İhlas, ihsan, takva da birer salih zikirdir. Onlar da bir açıdan zikirdir. Zira bunlar Allah şuurunu kalpte ve beyinde canlı tutmaktadır. Allah’ı zikretmek, sadece sübhanallah, lâilâhe illallah, elhamdülillâh, Allahu ekber gibi zikirleri söylemek değildir. Allah Teâlâ’ya herhangi bir şekilde itaat ve ibâdet eden O’nu zikretmiş olur. Tâbiîn muhaddis ve müfessirlerinden Saîd ibni Cübeyr -Allah ondan razı olsun- ve daha başka âlimler de böyle demiştir. Fıkıh ve hadis âlimi Atâ el-Horasânî -Allah ona rahmet eylesin- şöyle demiştir: “Zikir meclisleri sadece zikir çekilen yerler değildir. Helâl ve haram, alım-satım, namaz, oruç, evlenme-boşanma ve haccetme gibi konuların konuşulduğu yerler de zikir meclisleridir.” Zikir ayrıca gafletin zıddıdır. Amellerimiz hem riya hem de gafletten uzak olmalıdır. Bir amel riyasız, yani sırf Allah için olabilir. Ama o amelde zikir yoksa amel yine eksik demektir. Zira ameli Allah’ı unutmadan aklımız başka yerde olmadan, gaflete düşmeden yapmaktır. Şayet amellerimizde gaflet ağır basarsa ecir ve fazileti de o oranda noksan demektir. Sen Sabah namazına kalkma beş vakit namazını kılma yok 100000 kere şu zikri yaptım de zikrin gerçek manasına vasıl olmuş olmazsın. Çünkü gaye kalbi gafletten beri tutmak ve Sürekli Allah’ı (cc) hatırlamaktır.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|