Peygamber kelimesi, Farsça bir kelime olup haberci anlamına gelmektedir. Türkçe ’de peygambere, elçi veya yalvaç denir. Arapça ’da ise, peygambere Resûl veya Nebi denir. Yaratıkları irşad ve ikaz için Allah Teâlâ tarafından gönderilmiş olmak itibariyle, gönderilmiş manasına Resûl; Cenâb-ı Hakk’ın emirlerini ve nehiylerini haber verdikleri için, haberci mâniasına Nebi adı verilmiştir. Resûl kelimesinin çoğulu Rüsül olup; Resul’e mürsel, çoğuluna da Mürselîn; Nebi kelimesinin çoğuluna da Enbiya denir. Enbiya, münbî ve muhbirler anlamındadır. Resûllüğe risâlet, nebiliğe de nübüvvet denilir. Bazı İslâm uleması Nebi ile Resûl arasında bir fark görmeyerek, Nebi ile Resûl lâfızlarını birbirinin müteradifi olarak almışlar ve peygamberân-ı zîşânın her birine Nebi dedikleri gibi Resûl de demişlerdir. Ekseri ulema da kendisine vahy-i ilahi tecelli eden ve kendisinden önceki bir Resul’ün şeriatı ile amele ve bu şeriat hükümlerini kendi ümmetine tebliğe memur zata Nebi; kendisine taraf-ı ilahiden vahy ihsan buyurulan ve yeni bir şeriat ile kitap verilen şeriatını ümmetine tebliğe memur olan zata da Resûl demişlerdir. Bu son tariflerden, ilahi vahye mazhar olan zata Nebi hem ilahi vahye ve hem de ilahi hükümlere mazhar olan zata da Resûl denildiğini anlamaktayız. Buna göre, her Resûl bir Nebi olduğu hâlde, her Nebi bir Resûl sayılmaz.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|