Alıntı:
imas Nickli Üyeden Alıntı
ben kesin ve kati olan ayet soyledim, siz ibni hacerden hadis rivayeti yaziyorsunuz,
artik haber almalari kesildi, belli mesafeden sonraya cikmak yasak, hatta o mesafeye İnsanoğlunun da cikmasi yasak...
tekrar yazayim cin suresi 8 ve 9. ayetler
Doğrusu biz göğü yokladık; onu sert bekçiler ve kayan ateşlerle doldurulmuş bulduk. Doğrusu biz, göğün dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk; ama şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözleyen bir ateş buluyor.
|
Ben kaynak verdim cin süresi tefsiri de yapılmış yani muhtevasında bulunan bir kaynak (İbrahim Canan, Kutub-ı Sitte Tecüme ve Şerhi , Cin suresi Tefsiri) İbn Hacer malumun büyük bir alimdir herhalde Cin suresine vakıftı . Ayrıca bu husus İslam alimleri arasında tartışılmıştır ve tartışılmaktadır. Şöyle ki Hicr Suresi 16-18. Ayet-i kerimelerde şöyle buyuruluyor: ‘’Andolsun biz gökte birtakım burçları yarattık ve bakıp temaşa edenler için onu süsledik. Onları, taşlanmış her şeytandan koruduk,. Ancak kulak hırsızlığı eden müstesnadır. Onun da peşine açık bir taş alevi düşmüştür.’’ Malumun aynı konuda Saffat 8-10 ayetleri de mevcuttur. Bahsettiğim hadis bu ayetlerin tefsiri, açılımı gibi görünüyor. Ayette peşlerine ateş alevi düşen, gaybi haberleri çalan cin şeytanlarının yanıp kül olduklarına dair bir sarahat mevcut değildir. Hadis de zaten bu noktadan sonraki durumu açığa kavuşturuyor. O halde temel mesele şu: Bu haberlerle gaybı sadece Allah’ın bileceğine dair ayetler birbirini nakzediyor mu? Aradaki bu çelişki gibi görünen problemi nasıl çözeceğiz ? Gaybi bilgileri kategorize etmemiz mi gerekecek? Bildiğim kadarıyla mutlak gayb-nisbî gayb diye bir ayrımdan söz ediliyor.
Araştırmam şu şekilde Meleklerin bulunduğu ve bu bilgilerin alıp verildiği sema melekler alemi (alem-i meleküt) yıldızlar gibi maddi varlıkların bulunduğu sema (maddi evren) değildir. Maddenin bittiği arş ile ayrılan (arşın sınır olduğu) ruhani (fizik ötesi evren) değildir. Maddenin bittiği arş ile ayrılan (arşın sınır olduğu) ruhani (fizikötesi semadır). Cin şeytanlar, bu ruhani gayr-i maddi semaya sokulmazlar. Sonra yaklaşarak girmek istediklerinde ateş topuna benzer bir silahla ateş edilerek uzaklaştırılırlar. Ancak yaratılışları icabı sınıra kadar yaklaşınca bazı bilgi kırıntılarını kulak hırsızlığı yoluyla elde ederler. Elde ettikleri bilgi az eksik ve yetersizdir bu sebeple onların gaybı öğrendikleri ve bildikleri söylenemez. Bu eksik bilgilerin yanına birçok yalanı hurafeyi batıl inanca esas teşkil eden bilgiyi katarak insan şeytanlarına bildirirler. Falcı, kâhin, cinci…v.s) İşte insan şeytanlarının söylediklerinin bir kısmının doğru çıkmasının sebebi budur. ‘’Onları taşlanmış her şeytandan koruduk’’ şeklindeki çeviri bazı alimlere göre isabetli değil. Zamiri semaya ait kılarak ‘’Onu…koruduk’’ şeklinde çevrilmesi gerektiği ifade ediliyor. Korunan maddi yıldızlar değil semadır yani meleklerin yeri olan ve şeytanların sokulmadığı madde ötesi alemdir. Yıldız kayması göktaşları gökte yanıp parlayan ve sönen gazlar…ile ‘’Cin şeytanlarının madde ötesi semadan kovulması için kullanılan ve mahiyeti de (ne olduğu da) bizce bilinmeyen silahı birbirine karıştırmak doğru değildir. Peygamberimiz (s.a.v) yıldız kayması ile ilgili bir Cahiliye inancını reddederken ‘’şeytanlara karşı kullanılan ateş topu misali silah’’ tan da söz ettiği için bu ikisi birbirine karıştırılmış olmalıdır. Ayetlerde ‘’şeytanlara karşı kullanılan silahın yıldız veya yıldız kayması olduğu söylenmiyor. Hadislerde böyle ifadeler veya imalar var ancak mütevâtir olmayan hadisler sende iyi bilirsin ki itikat ve kesin bilgi için yeterli değildir.