İslam’da ilim ve amel kaynağı olarak Sünnet Kur’an’a takaddüm eder. Zira İslam’da hemen her hüküm ilkin sünnetle tespit edilmiş, Kur’an vahyi Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrirlerini sonradan teyit edip sabitleştirmiştir. Başak bir ifadeyle dinin temel esasları ve kuralları önce Sünnetle belirlenmiş daha sonra ilgili ayetler bu esaslar ve kuralları teyit ve tespit etmek üzere inmiştir. Örnek vermek gerekirse, namazın tüm rükünler, şartları ve vakitleri evvela Sünnetle izah edilmiş, müteakiben bunlar Kur’an ayetleri ile teyit ve tespit olunmuştur. Mesela abdest namazın en mühim şartı iken bu hususla alakalı ayet (Maide suresi 6. Ayet) hicretin altıncı senesinde nazil olmuştur. Hz. Peygamber ‘’Hac arefedir’’ (Ebu Davud ‘’Menasik’’ 69) sözüyle Arafat’ta vakfeyi haccın en mühim rüknü olarak belirlemiş ve fakat bu husus Kur’an’da sadece haccın farz olmayan bir rüknünden bahisle zikredilmiştir. Öte yandan, İslam’da oruç ilkin Sünnetle ortaya konulmuş, bu konuyla alakalı ayetler ise Sünnete dayalı oruç ibadetini teyit kabilinden nazil olmuştur.
Bu görüşlerime genelleme olduğu Yönünde bir eleştiride bulunulabilir.
Ve Hz. Peygamber’in kimi zaman vahiy beklediği vahiy gelmediğinde kendini zor durumda hissettiği ayrıca birçok kez vahiyle ikaz edildiği gibi birtakım gerekçelerden hareketle böyle bir tenkitin belli ölçüde isabetli olduğu da söylenebilir. Ancak yine de siyer ve tefsir kaynaklarındaki rivayetler ışığında nüzul dönemindeki genel manzaranın ‘’Sünnet Kur’an’a takaddüm eder’’ (BU görüş erken dönemlerde Ebu Nasr Yahya b. Ebi Kesir gibi bazı alimlerce, ‘’es-sünnetü kadiyetün ale’l-kur’an’’ (Sünnet Kur’an’a hükmedicidir) şeklinde formüle edilmiştir. Darimi ‘’Mukaddime’’ 49 )
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|