09.06.24, 12:14
|
Gayretli üye
|
|
Üyelik tarihi: 08.06.24
Bulunduğu yer: Ankara
Mesajlar: 53
Etiketlendiği Mesaj: 1 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
|
|
Alıntı:
Jq Nickli Üyeden Alıntı
İşte bunlar hep 'Altın oran'
Bir nesneye, doğadaki bir canlıya, görkemli bir yapıya ya da bir insana baktığınızda dengeli bir form ve hoşa giden bir görüntü ile karşılaşıyorsanız işte bu karşınızda duran altın oranın yarattığı büyüleyici etki olabilir. Mısır'daki piramitlerden, ayçiçeklerine, Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa adlı tablosundan, salyangozlara kadar birçok nesnede bu oranı görmek mümkündür. Peki nedir bu ‘altın oran’?
ALTIN ORAN NEDİR?
İnsanlar ilk çağdan bu yana doğanın kendi içerisindeki büyülü dengesini keşfetmeye çalışmış. Tarih boyunca yaptıkları araştırmalarda canlı ve cansız tüm varlıkların parçaları arasında bir uyum olduğunu ve bu dengenin sistematik bir ölçü içerisinde hiç değişmediği fark etmiş.
Evrenin bu sistemi, matematiksel bir oranla oluşur. Bu, doğadaki tüm varlıkların şeklinde ve yapısında bulunan özel bir orandır. Her şey, sistematik yapısıyla bir sayıya karşılık gelmektedir. Evrenin matematik sistemi olarak adlandırabileceğimiz bu yapı “altın oran” olarak isimlendirilir.
Altın oran, matematikte 1,618′e eşit olan sabit sayıya verilen addır ve ifade edilmesi için kullanılan sembol “Fi” yani Φ'dir.
Uygulamada bir doğru (AB) iki parçaya bölünmek istendiğinde öyle bir noktadan (C) bölünmelidir ki; küçük parçanın (AC) büyük parçaya (CB) oranıyla büyük parçanın (CB) bütün doğruya (AB) oranı eşit olmalıdır. İşte bu eşitlikte doğru nokta (C) altın oranla bulunabilir. Altın oranın başka bir özelliği de, tersinin bir eksiğine; karesinin ise bir fazlasına eşit olmasıdır. Altın oran (Φ) matematikte bu özelliğe sahip tek sayıdır.
DOĞADA ALTIN ORAN
Altın oranın insanlar tarafından tam olarak ne zaman keşfedildiğine dair kesin bir bilgi mevcut olmasa da tarih boyunca birçok defa tekrar tekrar keşfedildiği tahmin edilmektedir.
Doğada altın oranın en dikkat çekici örneklerini insan vücudunda, deniz kabuklularında, bitkilerde ve ağaç dallarında görmek mümkün. Herhangi bir bitki dikkatle incelendiğinde dallarda hiç bir yaprağın alttaki yaprağı kapatmayacak şekilde dizildiği kolayca görülecektir. İncelendiğinde altın orana göre oluştuğu belirlenen bu diziliş sistemi her yaprağın güneş ışığından ve yağmurdan eşit bir şekilde faydalanmasını sağlamaktadır. Daha detaylı incelendiğinde, tütün ve eğrelti otu gibi yaprakları aşağıya doğru eğimli uzanan bitkilerin bu eğiminin tanjant değeri; çam kozalağının merkezinden dışa doğru uzayan spiral biçiminde her bir tanenin eğrilik açısı; Papatya gibi çiçeklerin sağa doğru gidenle sola doğru giden taneciklerinin merkeze oranı ortaya altın oranı çıkarmaktadır.
Deniz kabuklarının yapısı incelendiğinde ise iç yüzeyde pürüzsüz, dış yüzeyde yivli ve dipten uca doğru ilerleyen kıvrımları göze çarpar. Deniz kabuğunun, logaritmik spiral denilen her bir kıvrımında oluşan bu eğikliğin tanjantı da altın orana denk gelmektedir.
Salyangozların yapısındaki sarmal kıvrımlar bir kâğıda aktarıldığında ortaya bir dikdörtgen çıkmaktadır. Kenarlarının oranı altın orana eşit olan bu şekle "altın dikdörtgen" denir. Yandaki şekildeki gibi karelerle birleştirildiğinde ortaya bir sarmal çıkmaktadır. Temelinde altın oran yatan bu sarmalları başta salyangozlar olmak üzere ayçiçeği ya da kozalak üzerinde de görmek mümkündür.
Arı kovanlarında yaşayan dişi arıların sayısı erkek arıların sayısına bölündüğünde de ortaya altın oran çıkmaktadır.
Genelde gözle görülemeyecek kadar küçük olsa da kar kristalini oluşturan kısalı uzunlu dallanmalarda, çeşitli uzantıların oranı hep altın oranı verir.
İNSANDA ALTIN ORAN
Uzmanlar yıllar içerisinde bedenin çeşitli kısımları arasında var olduğu saptanan ve yaklaşık altın oran değerlerine uyan "ideal orantı” ilişkilerini belirlemişlerdir. Parmak ucu-dirsek arasıyla el bileği-dirsek arası; omuz hizasından başucuna olan mesafeyle kafa boyu; göbek-başucu arası mesafeyle omuz hizasından başucuna olan mesafe; göbek-diz arasıyla diz-ayakucu arasındaki mesafeler ölçüldüğünde 1,618 rakamı elde edilmektedir.
İnsan yüzünde de aynı oran hesabı, yüzün boyuyla yüzün genişliği; dudak-kaşların birleşim yeri arasıyla burun boyu; yüzün boyuyla çene ucu-kaşların birleşim yeri arası; ağız boyuyla burun genişliği; burun genişliğiyle burun delikleri arası; göz bebekleri arasıyla kaşlar arasındaki mesafeler arasında da yapılmaktadır.
SANATTA ALTIN ORAN
İnsanlar doğadaki varlıkların parçaları arasındaki altın oranı keşfedince bu estetik düzeni, yüzyıllar öncesinden de sanat ve mimaride uygulamaya başlamışlardır. Altın oranın kayıtlardaki ilk tanımı M.Ö. 325-265 yılları arasında yaşayan Euclid tarafından “korkunç ve kötü oran” ifadesidir. Luca Pacioli’nin 1509′da yayınlanan De divina proportione (İlahi Oran) isimli kitabında da ilk defa bu oranın “ilahi”liğinden bahsedilmiştir. “Altın oran” tanımı ise 1800’lerden itibaren kullanılmaya başlanmıştır.
Sanatçıların bu orana bağlı kalarak üretilen sanat eserleri tarih boyunca aynı zamanda estetik mükemmelliğin de sembolü olmuştur.
Altın oranın, M.Ö. 400'lü yıllarda ünlü Yunanlı heykeltıraş Phidias tarafından kullanıldığı bilinmektedir.
Ayrıca Rönesans dönemi sanatçıları da tablolarında ve heykellerinde denge ve güzelliği elde etmek amacıyla altın oranı sıklıkla kullanmışlardır. Örneğin Leonardo da Vinci, Son Yemek adlı tablosunda, İsa'nın ve havarilerinin oturduğu masanın boyutlarından, arkadaki duvar ve pencerelere kadar resmin birçok noktasında altın oranı uygulamıştır. Picasso’nun birçok tablosunda da bu oranı görmek mümkündür.
Britannica Ansiklopedisi'ne göre Leonardo, insan vücudunun evrenin işleyişinin bir analojisi olduğunu düşünmüştür. İnsan vücudundaki maddesel varlığı kare, ruhsal varlığı ise daire ile sembolize ederek insanın her iki yönünü de Vitruvius Adam çiziminde bu şekilde ifade ettiği sanılmaktadır.
Mona Lisa tablosunun boyunun enine oranı altın oranı verir. Ayrıca yüzünün etrafına bir dikdörtgen çizdiğinizde ortaya çıkan dörtkenar, bir altın dikdörtgendir. Bu dikdörtgeni, göz hizasında çizeceğiniz bir çizgiyle ikiye ayırdığınızda yine bir altın oran elde edersiniz. Resmin boyutları da altın oranı oluşturmaktadır.
İlk çağdan itibaren Yunanlılar tarafından inşa edilen Atina'daki Partenon Tapınağı’nda, Mısır'daki Keops Piramidi’nde, Paris'in ünlü Notre Dame Katedrali’nde altın oranın izlerini görmek mümkündür.
Ayrıca Anadolu toprakları da altın orana ev sahipliği yapmıştır: Konya'da Selçukluların inşa ettiği İnce Minareli Medrese’nin taç kapısı, İstanbul'daki Davut Paşa Camisi, Sivas'ta Mengüçoğulları'dan günümüze miras kalan Divriği Külliyesi'nin birçok noktasında bu orana rastlanmaktadır. Mimar Sinan da Edirne’deki Selimiye Camisi, İstanbul’daki Süleymaniye Camisi ve başka birçok eserinde bu kuralı uygulamıştır..
|
Harika bilgiler allah razı olsun altinoran gerçekten yıllar öncesinde islam alimleri tarafından bulunmuş lakin müslümanların sahip çıkmadığı maalesef ilimleri kafirlerin eserlerinden okuyor yeni gençlik allah islamin izzetini muhafaza etsin
|