Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Nefs-i emmareden kurtulmak
Tekil Mesaj gösterimi
  #5  
Alt 08.06.24, 15:55
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
☆Yusufiyeli Yusufiyeli isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,245
Etiketlendiği Mesaj: 247 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Erdmtk Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Vakit ayırıp bulunduğunuz tavsiyelerden dolay teşekkür ederim sevgili Yusufiyeli.
Naçizane anladığım şu şekildedir, bir tarikat kapısından girmiş olan bir salikin mürşidinin yönlendirmeleri ile uygulayacağı bir yöntem gibi algıladım.
Daha şeriat kapısının hükümlerini yerine getirmeyen biri için de bu tavsiyeleriniz geçerli mi?
Daha doğrusu bir yandan yerine getirmeyi isteyip diğer yandan hiçbir şekilde bunu eyleme dökemeyen, sürekli ayakları geri geri giden biri için...
Değerli kardeşim bu sorunla iki şey kastetmiş olabilirsin . Birincisi evrâd ve ezkârıyla, riyâzat ve mücahedesiyle, seyr u sülük ve tarikatıyla tasavvufun ferdî olarak yaşanıp yaşanamayacağı; ikincisi kişinin kendi başına kitap ve sünnete uygun bir kulluk yapıp yapamayacağıdır. Öğrenmek başka, uygulamak ve yaşamak başka şeylerdir. Tasavvuf öğrenileni yaşamayı, fiilî olarak öğreten bir eğitim kurumudur. Eğitimde güçlü şahsiyetlerin başkalarını etkileyerek kendi boyası ile boyaması söz konusudur. Çünkü terbiye, olgunlaşmış şahsiyetlerin, insanın eksik ve ham tarafları üzerinde yaptığı olumlu etkidir. Türkçe’deki: “Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan” sözü bu etkileşimi anlatır. Birinci şekliyle; yâni tasavvufun seyr u sülük ve tarikatıyla ferdî olarak yaşanması mümkün değildir. Çünkü bu eğitim sisteminin amacı bir mürebbi ve mürşidi gerekli kılmaktadır. Bütün uygulamalı ilimlerde olduğu gibi tasavvufî terbiyede de bir üstada ihtiyaç vardır. Bu konuda ileride şeyhlikle ilgili sorularda daha ayrıntılı bilgiler verilecektir. İkinci şekliyle; yâni insanın kendi kendine kitap ve sünnete göre kulluk yapması elbette mümkündür. Eldeki yazılı bilgilerden yararlanarak insan, iyi bir Müslüman olabilir. Ancak birlikteliğin heyecan ve coşkusu daha farklıdır. Günümüzde, her şeyin nefs ve şehvete hitap ettiği bir ortamda tasavvufa her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Ancak İslâmî ilimleri birbirinin alternatifi olarak görüp birini diğerinin yerine ikame etme anlayışı yanlıştır. Çünkü her türlü ilimden arınmış “sırf tasavvuf” diye bir şeyden söz edilemez. Tasavvuf fıkıh, hadis, tefsir ve diğer İslâmî ilimlerle birlikte vardır. Bunlar birbirini bütünleyen şeyler olup sâdece birini veya birkaçını alıp diğerlerini almamak eksiklik olur. Zaten sufiler de bunu bildiklerinden eserlerine ve yollarına diğer ilimlere âid bilgiler de koymuşlardır. Nitekim Ahmed Rifâî’nin şöyle bir değerlendirmesi vardır: “Tarikat, ayn-ı şeriat, şeriat ayn-ı tarikattır. Aralarındaki fark lâfızlardan ibarettir. Adam vardır tarikata girmiştir, ama tarikatın ve dinin kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmediği için mânevî açıdan tarikata girmeyenlerden daha geridedir. Ancak cemaat arasında bulunan böyle birinin uyarılıp düzeltilme şansı daha fazladır. Kulluk görevleri, gereği gibi yerine getirilmeden hiçbir bağlılık tek başına yetmez. Bâyezîd Bistâmî’nin müridlerine: “Bayezid’in derisine girseniz bile onun ahlâkıyla ahlaklanmadıkça bir işe yaramaz” sözü bu anlamdadır. Seyr u sülük ve intisap, dünyevî ve uhrevî kurtuluşun tek reçetesi değildir. Çünkü mânevî kurtuluş, son nefese bağlıdır. Son nefeste iman selâmeti elde etmenin yolu, bu dünyada istikâmet üzere yaşamak ve takvâya ermektir. İbâdet ve muamelatta, ihsan ve ihlâsta devamlılıktır. İnsan bunları hangi surette gerçekleştirebiliyorsa ona sımsıkı sarılmalıdır. Sufiler bu duyguları seyr u sülük ile gerçekleştirdiklerinden bu konuda ısrarlı davranırlar. Burada şu huşusu göz önünde bulundurmak gerekmektedir: Acaba insan “Kur’an ve sünnete bağlı yaşıyorum” derken bunu gerçekten başarabiliyor mu, yoksa kendini mi kandırıyor? Çünkü nefs insana çoğu zaman böyle tuzaklar kurar, yanlışlarını hoş, eksiklerini tam gösterir. İnsan, içinde bulunduğu olayları ve durumları objektif olarak değerlendiremez. Böyle olunca da hep kendinden yana yontar. Ama böyle bir mürşid-i kâmilin yanında bulunan kimse, onun tecrübelerinden yararlanarak yanlışlarını düzeltir. Mürşid ona, nefsinin kendisine kuracağı tuzakları gösterir. Böylece daha çabuk mesafe alır.

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147