Alıntı:
Garip1isi Nickli Üyeden Alıntı
Osmanlı’da cariyelik nasıl oluyordu nikah lı mı sayılıyordu hepsiyle nikahlı sayılmıyorsa dinine düşkün onca padişah günah mı işliyordu ?
|
Nikah akdi her ikisi de hür olan ve dolayısıyla kendi bedenlerine malik bulunan bir erkekle bir kadının karşılıklı olarak aile kurma ve cinsel olarak birbirinden yararlanma maksadıyla gerçekleştirdikleri bir akittir. Halbuki cariyeye sahip olmayı sağlayan akit ve tasarruf satın alma, miras, ganimet veya hibe yoluyla elde etme gibi bir hukuki iskelemdir ve bu hukuki işlem efendisi ile cariye arasında karı-koca gibi yaşama hakkını da verir ki bu mülkiyet hakkı nikah akdinden daha güçlü ve şümullü kabul edilir.
Muhtelif ayetlerde biri hür kadınlarla diğeri cariyelerle olmak üzere iki tür nikahtan söz edilir. Mesela Müminin süresi 5-6. Ayetlerde ‘’Onlar (müminler) mahrem yerlerini günahlardan korurlar. Yalnız eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleriyle ilişki kurarlar’’ denilir. Nisa süresi 3. Ayette ise ‘’Şayet adaleti gerçekleştirmekten endişe ederseniz, o zaman değil birden çok kadınla evlenmek , tek kadınla dahi evlenmeyin; bilakis maliki ve sahibi olduğunuz cariyelerle yetinin’’ mealinde bir ifadeye yer verilir. Cariyelerle ilgili nikah ayette ma meleket eymanüküm diye ifade edilmiştir ki buna ‘’milk-i yemin’’ denilir.
Burada bir kez daha belirtmek gerekir ki cariyenin cinselliğinden faydalanmak için bilindik anlamda nikah akdine gerek yoktur. Zira nikah akdi bir menfaat akdidir. Halbuki cariyeye malik olmak anlamına gelen ve ‘’milk-i yemin’’ diye ifade edilen milk akdi, nikah aktinden daha kuvvetlidir. Çünkü bu akit malik olmayı ifade etmektedir. İslam fıkhına göre efendi başka bir erkekle evli olmayan cariyesi ile nikah akdi olmadan karı-koca hayatı yaşayabilir. Efendi için sabit olan bu hakka ‘’istifraş’’ (odalık yapmak, yatağına almak) hakkı denilir. Bazı araştırmalarda istifraş hakkının tahakkuku için efendisi ile cariyesi arasında bir akit yapılması şartından söz etmişlerdir. Ancak teserri akit değildir. İslami kaynaklardaki izahlara göre teserri ‘’gizlemek, saklamak’’ anlamındaki ‘’sırar’’ dan ve veya ‘’mutlu olmak’’ anlamındaki ‘’surur’’ dan veyahut ‘!’cinsel birleşme anlamındaki ‘’sır’’ lafzından türemiş bir kelime olup ıstılahta cariye ile birlikte olmayı ve veya onun cinselliğinden faydalanmayı ifade eder.
Bazı fakihlere göre teserri sadece cariyeye sahip olmakla gerçekleşmez. Bilakis nikah akdi hariç hür kadınlarla evlilikte gereken bütün şartların hazırlanması gerekir. Hanefi mezhebine göre teserrinin gerçekleşmesi için iki şart vardır. Birincisi hür kadın statüsündeki eşlerine tahsis ettiği gibi teserri etmek istediği cariye için de hususi bir mesken tahsis etmesi ikincisi ise diğer eşlerine ayırdığı zamanı ona da ayırmasıdır. Ebu Yusuf’a göre cariyeden çocuk edinme arzusu da şarttır. Fakat Ebu Hanife ve Muhammed bu görüşe katılmamıştır. Çünkü teserri kelimesinde çocuk yapmaya dair bir anlam yoktur.