Alıntı:
osman100 Nickli Üyeden Alıntı
Abi öncelikle selamun aleyküm şimdi şöyle bi durum var Türk kültüründe her zaman kadına bir deger vardı eski orta asyada göktürkler uygurlar selçuklu vb vb bu kültürde kadına büyük hürmet eşe büyük hürmet vardı eşlerine han ım derlerdi buda benim han yani yöneticim anlamına gelirdi eş baş üstünde taşınırdı orta asya türklerinde osmanlıdada bu böyleydi kadına anneye saygı vardı bu aksine mısırda ise ilk kadın firavun başa geldigi zaman çatırdamalar halk arasında kabullenmeme dönemleri olmuştur nitekimki ilk kadın firavun çok fazla dayanamamıştır mısırda kölelik sistemi oldugu için erkek kadın farketmeksizin soylular ve digerleri alt üst kademe sistemi var soylu sınıfındaki kadınlar istedikleri gibi hareket edip istedikleri gibi at koşturabiliyorlardı kadın degil soylu oldukları için göz önüne çıkmıştır osmanlıdan farkı mısırda kadınında tahta çıkma hakkı vardı ama bizim islami şerhe göre kadının yönetici olumasına iyi gözle bakılmıyor onun dışında osmanlıda farklı inançda kişiler barınabilyordu hiçbir ayrımcılık görmeden ama antik mısırda öyle bi dünya yok asıl osmanlıdaki problem şu oldu ne zamanki batılılaşmaya çalıştı tanzimattla gitti fransız hukukunu aldı dikte etti büyük çöküş ozaman başladı zaten osmanlı medeniyetin zirvesindeydi o dönem hem insan hakları hem inanç özgürlükleri hem kadına saygı anlamında şeriatı müthiş derecede uyguluyordu osmanlı tanzimat öncesi ve sonrası olarak degerlendirilmeli
|
Kardeşim konu uzadı sana cevap yazmazsam saygısızlık olur düşüncesiyle yazıyorum. Amacım koca Osmanlıyı zem etmek değil lakin hataları da teslim etmek. Kabusname, 15. yüzyılın ilk yarısında Mercimek Ahmet tarafından Türkçe’ye çevrilmiş ve taşıdığı büyük “önemden” dolayı, dönemin hükümdarı ikinci Murat’a sunulmuş Ģ.Edebiyat bilgini Orhan ġaik Gökyay tarafından yıllar önce “Devlet kitapları”serisinden yayınlanan Kabusname’nin sözkonusu 15. bölümü, bugünün diliyle şöyle: Birçok yazı varda kısalttım en müstehcen olmayanı nı yazmaya çalıştım.
“…Yaz olunca avratlara, kışın oğlanlara meylet ki, vücutça sağlam olasın. Zira oğlan teni sıcaktır, yazın iki sıcak bir araya gelirse vücudu bozar. Avrat teni ise soğuktur, kışın iki soğuk vücudu kurutur…”
Türk mizah sanatının en eski örneklerinden sayılan Nasreddin Hoca öykülerinin yüzyıllar öncesinden kalan ilk versiyonlarında, ana tema cinselliktir. (ağırlıklı eşcinsellik) Nasreddin Hoca üzerine çalışan araştırmacılar, ilk dönem öykülerindeki cinselliği halk düşünce ve felsefesinin gerçekçi ve sınırlama konmamış bir ürünü olarak niteliyorlar. Bu şekilde öykülerin kaydedildiği ve 16. yüzyıldan kaldığı sanılan elyazmalarından biri, Hollanda’nın Groningen Üniversitesi Kitaplığı‘nda (Cod.Gron. a g 8) saklanıyor. Yazmada bulunan 75 öyküden bir kısmı, cinsellikle ilgili. Metin ilk kez, K.R.F. Burill tarafından bilimsel bir dergide, orijinal dili ve bugünün Türkçesi’ne uyarlamasıyla birlikte yayınlanmıştı (Archivum Ottomanicum, Tomus II, Anno 1970). Günümüzde de rahatça anlaşılabilecek bir dille yazılmış olan bu fıkraları burada edebimden dolayı zikredemem.
Osmanlı döneminde yazılan ve cinsellikten en serbest biçimde_ sözeden kitaplardan biri de, “Dafiu’l-Gumum ve Rafiu’l-Humûm”. Yani, “Gamları Defeden ve Kaygıları Kaldıran Kitap”.Yazan, Gazali. Asıl adı Mehmed ama döneminde “Deli Birader” diye anılmış. Şehzade Korkud’a ithaf ettiği ünlü eseri “Gamları Defeden ve Kaygıları Kaldıran Kitap”, yedi fasıldan meydana geliyor ve fihristiş öyle:Birinci fasıl: Nikâhlı kadınların faziletlerini yazar, cinsel ilişkinin faydalarını bildirir.i kinci fasıl: Kulampara dostların ve zanpara biraderlerin arasında olan tartışmayı anlatır.Üçüncü fasıl: Servi boylu erkek çocukların ve lâle yanaklı dilberlerin sohbetlerinin hoşluğuna işarettir. Böyle yedi fasıl devam eder.
Böyle çok hikaye varda yazmaya müsait değil