Genç karga bir gün ormandaki hayvanların yardımına koşarken çok terlemiş ve susamış. Ormanın içinden geçen küçük dereye uçmuş. Dereden kana kana su içmiş. Fakat sudaki yansımasını görünce biraz üzülmüş.
Kendi kendine, “Diğer kuşlar rengarenk ve çok güzel. Ben ise siyah ve çirkin bir kuşum” diye söylenmiş. Bu düşünce uzun süre bizim genç karganın zihnini meşgul etmiş.
Bir gün ormanın yakınındaki bir çiftliğin kenarında uçarken uzaktan tavus kuşlarını görmüş. Tavus kuşlarının güzelliğine ve tüylerindeki ışıltıya bayılmış.
Bir süre sonra aklına bir fikir gelmiş. Tavus kuşları gittiğinde, onların yere dökülen tüylerini alıp kendine takmayı düşünmüş.
Tavus kuşları gittikten sonra düşündüğü şeyi de yapmış. Sevinçle yeniden ormana dönmüş. Fakat ormandaki bütün hayvanlar ona bakıp gülüyormuş. Aslında çok komik göründüğünün farkında olmayan genç karga, çok utanmış. Yuvasına gitmiş ve üstündeki tavus kuşu tüylerini çıkarıp atmış.
Az sonra genç karganın yanına, kargaların en yaşlısı olan bilge karga gelmiş. Genç karganın başına gelenleri duyan bilge karga gülümseyerek, “Biliyor musun? Önemli olan dış güzelliği değil iç güzelliğidir. Sen iyi bir karga olursan, elinden geldiğince herkese iyilik eder, kötülüklerden uzak durursan, dış görünüşünün hiçbir önemi yok. Sen çok iyi bir alakargasın ve ormandaki herkes seni çok seviyor” demiş.
Genç karga bunu bilge kargadan duyunca çok mutlu olmuş. Bir daha hiç görünüşüne, tüylerinin siyah olmasına aldırmamış. Sonsuza kadar ormandaki bütün hayvanların yardımına koşmaya devam etmiş.
|