"Bunca cümleyi bunun için mi kurdun?"
"Bunca cümleyi bunun için mi kurdun?"
Ardı arkası kesilmeyen ve dünyaya çağıran seslerin arasında sıkışıp kaldık. Her geçen gün daha da dâvetkar, daha da cüretkar bir câzibenin kollarına bırakıyoruz hayatlarımızı.
Dünyaya çağıran bir koronun tekrarlayıp durduğu nakarat cümlelerinde çarçur ediyoruz hayatlarımızı. Bir süre sonra koronun bir parçası haline geliyor ruhlarımız;
"Daha fazlasını iste, daha fazlasını, hep daha fazlasını!"
Dünyaya çağıran bunca şeyin arasında Allah'a çağıran şeylerin sayısı ne kadar da azaldı, sesleri ne kadar da çok kısıldı, neredeyse duyulamayacak kadar...
Allah Resûlü asm yakın akrabalarını çağırır ve onları İslâm'a dâvet eder. Allah'a çağırır. Amcası Ebû Leheb galiz sözler sarfeder ve "Bizi bunun için mi çağırdın?" der. Burun kıvırır.
"Bizi bunun için mi çağırdın?"
Dünyaya çağırılmaya alışmış ruhların tepkisi hiç değişmiyor. Peygamberin yoluna dikenler serpen Ebû Lehebler hala varlar. Burun kıvıranlar, "bunca cümleyi bunun için mi kurdun?" diyenler hep var ve olacaklar. Bazen dışımızdalar, bazen de kendi içimizdeler.
Allah'a çağıran sesleri çoğaltalım hayatımızda, dünyanın sesini kısalım biraz. "Nasıl?" diye soracaksınız biliyorum. Ben de aynı soruyu soruyorum kendime, nasıl?
Sormayı bırakırsam çürürüm, tek bildiğim bu!
__________________
Ne senle yaşanıyor
Ne de sensiz oluyor
Şu garip bomboş dünyada..
|