Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı
Hz. Peygamber’in adı anıldığında salât getirmeyi emreden hadisler bulunmakla birlikte konuşma esnasında Hz. Peygamber’i anan sahabilerin salât getirdiklerine dair bir rivayet bulunmamaktadır.[ Teşehhüdde salât getirmek: Buhârî, Ezân (10), bâbu’t-teşehhud fi’l-âhira (146), rakam: 831. Hz. Peygamber’in adı anıldığında salât getirmenin gerekliliği: Ahmed b. Hanbel, Musned, XII, 520, rakam: 7561; Tirmizî, Deavât (45), bâb: 101, rakam: 3545. Ubey b. Ka’b’ın duasının bir kısmında Hz. Peygamber’e dua etmesi (salât getirmesi): Tirmizî, Ebvâbu Sıfati’l-Kıyâme (35), bâb: 23, rakam: 2457.] Keza Hz. Peygamber’e belli gecelerde salavât getirmekle ilgili rivayetlerin hiçbiri sabit değildir.[ İbn Kudâme el-Makdisî, Muhtasar Minhâc, s. 81]15. Salât-ı tefrîciye Hz. Peygamber’in yaptığı veya tavsiye ettiği bir salât değildir. İlk olarak kim tarafından dile getirdiği tarafımızca tespit edilememiştir. Lakin Hindistan’dan Afrika’ya kadar, bazı tarikatların bir kısım kollarınca keza bazı cemaatlerce çok okunduğu bilinmektedir.[ Kelime anlamı itibarıyla “sıkıntıları gideren salât” anlamına gelmektedir. Allah tarafından kısa sürede icabet edildiği düşüncesiyle “salât-ı nâriye”, “salât-ı kâmile” ] 16. Salâten tuncîna Hz. Peygamber’in yapmış veya tavsiye etmiş olduğu bir dua değildir. Hicri dokuzuncu yüzyıldan itibaren kaynaklarda yer almaya başlamıştır. İlk zikreden, Abdurrahman b. Abdisselâm es-Safûrî’dir [Kelime anlamı itibarıyla “sıkıntıları gideren salât” anlamına gelmektedir. Allah tarafından kısa sürede icabet edildiği düşüncesiyle “salât-ı nâriye”, “salât-ı kâmile” olarak da adlandırılır. 3, 5, 7, 11, 21 veya 41 kere okunabileceği söylenir. Çok önemli işlerin gerçekleşmesi keza büyük musibet ve belalardan kurtulmak için de 4444 kez okunması tavsiye edilir. Bazen bir kişi tarafından bu sayı miktarınca okunması zor gelir ve okuyacaklar arasında taksim edilir. Metni şöyledir:اَللَّهُمَّ صَلِّ صَلاَةً كَامِلَةً وَ سَلِّمْ سَلَامًا تَامًّا عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الَّذِي تَنْحَلُّ بِهِ الْعُقَدُ، وَ تَنْفَرِجُ بِهِ الْكُرَبُ، وَ تُقْضَى بِهِ الْحَوَائِجُ ، وَ تُنَالُ بِهِ الرَّغَائِبُ، وَ حُسْنُ الْخَوَاتِيمِ وَ يُسْتَسْقَى الْغَمَامُ بِوَجْهِهِ الْكَرِيمِ وَعَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ فِي كُلِّ لَمْحَةٍ وَ نَفَسٍ بِعَدَدِ كُلِّ مَعْلُومٍ لَكَAnlamı: “Allah’ım! Cömert yüzünün suyu hürmetine düğümler çözülen, sıkıntılar açılıp dağılan, ihtiyaçlar karşılanan, isteklere ulaşılan, güzel sonuçlara nâil olunan, bulutların yağmur yağdırması talep edilen efendimiz Muhammed’e, âilesine ve ashabına her göz kırpma anında ve her nefeste, katınızda mâlum olanlar sayısınca kâmil bir rahmet ve tam bir selâmet ihsan eyle.” a) Bu dua Hz. Peygamber’e salâtı içermektedir. Salât ise dua anlamına gelmektedir ve Allah Rasûlüne salât getirmek ayet ve hadislerle tavsiye edilen bir durumdur. Buradan hareketle şunları söylemek mümkündür: Allah Teala ayet-i kerimede, bir zaman sınırlaması veya belli kelimelerin söylenmesi zarureti getirmeksizin, yalın olarak Hz. Peygamber’e salat getirilmesini emretmektedir:إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًاMeali: “Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin.” (Ahzab suresi Ayet 56).Dolayısıyla insan gönlünden geldiği gibi Hz. Peygamber’e salât getirebilir. Nasıl ki, duayı dilediğimiz gibi yapıyoruz, salâtı da aynı şekilde yapabiliriz. Hem dua nafile bir ibadet olduğundan, müminler gönüllerini okşayan ifadelerle Allah’a münacatta bulunabilirler. Bu yüzden farklı ifadelerle dile getirilen salât ve dualara hemen bidat damgasını vurmak uygun olmaz.Tefrîciyeye gelince, bunun salât olması bir tarafa, esas tartışma konusu “kelimenin tam anlamıyla” tevessül içermesidir. Münakaşalara neden olması aslında bu yüzdendir. “Doğrudan Hz. Allah’tan istemek varken araya birilerini sokarak istemek şirk eylemidir, bu peygamber olsa bile” diyenler olduğu gibi, “dua bir boyun eğiştir, Allah tarafından sevildiği bilinen kulların münacaata iliştirilerek vesile edilmelerinde bir beis yoktur, sonuçta talep Allah’a arz edilmektedir, sadece ondan istenmektedir, peygamberden bir şey isteyen yok” diyenler de vardır. Dolayısıyla yaklaşım farklılıkları nedeniyle bazılarınca metni sorunlu görülürken diğerlerince gayet güzel bir dua olarak kabul edilebilmektedir. Şirk tartışmalarını bir yana koyarak şunu söylememiz mümkündür: Bu salât Hz. Peygamber’e aşırı bir misyon yüklemektedir. Sanki kâinattaki tüm oluş-bitişler onun sayesinde/vesilesiyle oluyormuş gibi bir izlenim uyandırmaktadır ki, bu durum ne Hz. Peygamber’in hayatının ne de getirdiği Kur’an’ın ortaya koyduğu bir sonuçtur. Bu nedenle Kur’an ve sünnetten öğrendiğimiz kabullerle tam uyum içindedir, demek zordur. En hafif ifadeyle aşırı mübalağa içermektedir. b) Bazıları bu salâta, dua olmasının ötesinde çok özel anlamlar yüklemektedir. Hatta kendilerini sıkıntı içerisinde gören kişiler veya gruplar bundan “can simidi” gibi medet ummaktadırlar. Oysa hiçbir duaya “dua” olmasının ötesinde manalar yüklenmemelidir. Ayrıca tefrîciyenin, muhtemelen peygamber aşığı bir müminin yazdığı veya okuduğu bir dua olduğu, kudsiyetinin bulunmadığı unutulmamalıdır.
(Sahih Hadis Bulunmayan Konular Enbiya Yıldırım ENSAR NEŞRİYAT)
|