Bu hususu biraz daha açmak gerekiyor. Ölüme yakın deneyim araştırmaları beyne ve gözlere giden kas akımı bozulduğunda beynin görmede ki boşlukları doldurmaya çalıştığını gösteriyor. REM intrüzyonu olarak bilinen süreçte beyin en canlı rüyaların görüldüğü evre olan REM uykusunu andıran bir aktivite durumuna geçer. REM intrüzyonu rüya benzeri hayallerin bilinç düzeyinde ortaya çıktığı gerçeklik ile fantezi arasındaki hayallerin ayrımının silikleştiği bir süreçtir. Uykuya dalarken ya da uyandıktan hemen sonra başkalarının görmediği ya da duymadığı şeyler gördüğünüz duyduğunuz bazen olmuş olabilir. Aslında buna oldukça sık rastlanır. Bunlar rüya benzeri durumların uyanık zihne sızdığı REM intrüzyonu örnekleridir. Bu olguyla ilgili araştırmalar ölüme yakın deneyim yaşayanların %60’ının geçmişte bir tür REM intrüzyonu tecrübe ettiğini gösteriyor.
Beyinsapında bulunan lokus seruleus denen bölge bu hayallerin oluşumunda muhtemelen rol oynar. Lokus seruleus, adrenalinin akrabası olan norepinefrin adlı nörotransmitteri salgılayarak vücudun stres ve paniğe karşı fizyolojik tepki vermesine yardım eder. Korku ve kaygı gibi duygular, düşük kan basıncı ve oksijen yoksunluğu gibi fiziksel stres yaratan etkenler tarafından tetiklenir. Bunların kalp krizi kurbanları ve savaş pilotları tarafından hissedilen stres etkenleri olması tesadüf değildir. Lokus seruleus harekete geçer geçmez, norepinefrinle başlayan ve stresli andaki duygulara yol açan bir dizi kimyasal tepkime başlatır. Paniğe kapılırız. Bu nokta da göründüğü kadarıyla kimi insanlarda vücut stresi hafifletmeye çalışır. Beyin sükûnet hissi yaratan rakip nörotransmitterler göndererek bizi rahatlatmaya çabalar. Nasıl olduğu kesin bilinmese de sinir sisteminin bu karşı hareketi bir şekilde REM uykusu bileşenlerini başlatarak rüyalarımızı uyanık zihnimizdeki düşüncelerimizle karıştırır.
Ölüme yakın deneyimlerdeki halüsinasyon beynin korku ve panik duygusunu dengeleyerek dinginlik hissi yaratma çabasının yan etkisidir.
Bu açıklamalar hala tartışılmaktadır. Ama tek bilinen gerçek ölüme yakın deneyimlerin ölüme özgü olmadığı. Bunlar nörotransmitterler sinir sisteminin kontrolünü ele geçirmek için mücadele ederken bilincimizin gördükleridir. Ölüme yakın deneyimler, beyin stresin etkilerine karşı koymaya çalışırken rüya benzeri halüsinasyon benzeri durumların yaşandığı REM intrüzyonuna yatkın kişilerde daha sık görülür.
Ölüme yakın semptomlara özellikle duyarlı olan bir grup daha vardır. Uyku felci yaşayanlar. Çalışmalar uyku felci yaşayanlarda gerek REM intrüzyonunun gerekse ölüme yakın deneyimlerin görülme eğiliminin daha fazla olduğunu gösteriyor. Uyku felciyle kalp krizi arasında halüsinasyon benzeri hayallere yatkınlık yaratan bir bağlantı, bilinçdışının ölüm ihtimalini düşünmesine yol açan bir şey olmalı. Peki bu ikisinin ortak yönü nedir? Korku
.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|