▶️Hallac-ı Mansur*“Ene’l-Hak!.. Ene’l-Hak!.. Ene’l-Hak!..”*(Ben Hakkım!) diye diye inlerdi.
Halk ikiye bölündü. Bir kısmı zâhire göre hükmetti, Hallac-ı Mansur’u inkâr etti ve sözüyle dinden çıktığını ileri sürdü. Bir kısmı da Hallac-ı Mansur’un bu sözüyle benliğini reddettiğini ve Hakkı dilediğini savundu.
Hallac-ı Mansur mahkemeye çıkarıldı, hapse atıldı, kendisine işkence edildi.*“Ene’l-Hak deme! Hüve’l-Hak (Hak Odur) de!”*dediler.
Hallac,*“Bizim için de Hak Odur!”*dedi.
İbn-i Atâ haber gönderdi:
“Özür dile ki zindandan çıkarsınlar!”
Hallac,*“Ben ne dedim ki özür dileyeyim? Ben Halık’ı bırakıp halka yalvarmam!”*dedi. Bir yandan da*“Ene’l-Hak! Ene’l-Hak!”*diye feryat ediyordu.
Bağdat uleması Hallac’ın katledilmesi için fetva verdi. Nihayet fetva gereğince Hallac idam edildi.
Şiblî, Hallac-ı Mansur’u rüyasında gördü ve sordu:
“Sana azap eden ve seni asan halka Cenab-ı Hak nasıl muamele eyledi?”
Hallac:
“Benim hakkımda halk ikiye bölünmüştü. Bir kısmı benim hâlimi bilirdi. Bana şefkat ederdi. Bir kısmı da benim hâlimi bilmezdi. Şeriatı muhafaza ve Cenab-ı Hakk'ın emrini yerine getirmek için bana azap ederdi. Cenâb-ı Hak her iki bölüğe de rahmet eyledi. Çünkü her ikisi de masumdu!”
Bir derviş rüyada gördü ki, şeytan Hallac-ı Mansur’u görünce şaşırdı ve şöyle dedi:
“Sen ‘Ene’l-Hak’ (Ben Hakkım!) dedin. Ben ‘Ene’l-Hayr’ (Ben hayırlıyım!) dedim. Sana rahmet olundu, bana lânet edildi. Bunun hikmeti nedir?”
Hallac-ı Mansur şu cevabı verdi:
“Sen enaniyetine güvendin ve benlik eyledin. Ben ise enaniyetimi inkâr ettim, benliği kendimden uzak eyledim. Benliğimi Hak'ta gördüm!”
Kaynaklar:
1) Tezkiret-ül-Evliyâ; II/114
2) Kuşeyrî Risâlesi; s.28, 43
3) Nefehât-ül-Üns Tercümesi; s.199
4) Vefeyât-ül-A'yân; II/140
5) Târih-i Bağdâd; VIII/112
6) Hikâyetü'l- Mansur; IV/138
7) Hallâc-ı Mansûr; Ali Emirî, 1252
8) Tabakât-ı Ensârî; s.315
9) Tabakâtü'l-Evliyâ; s.187
▶️Vahtedi vücud
Her şeyin aslının Allah'tan, geldiğini sonra zahire çıktığını bilir. Kul Hakka kavuşmakla, Hak olamayacağını her kulda acizlik, yanılma eksiklik halleri oluğunu Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem’in:
قَالَ رَسُولُ اللّٰه*صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا عَرَفْنَاكَ حَقَّ مَعْرِفَتِكَ (خ عن عائشة)
“Ma arafnake Hakka ma’rifetike.” “Ya Rabbi! Ben seni hakkı ile bilemedim,”[2]*demesi, hadisi bunu söyler.
Kur'an-ı Azimüşşan’da (söylenen bizce bilinmeyenleri Kur'an-ı Kerim'de; “Dağlar, taşlar canlı cansız yerde gökte ne varsa Allah'u Teala'yı zikreder.”[3]*Sıfat-ı subutiyede yaşama, görme, duyma, ilim Allah'u Teala'dan geldiğini görür, bilir o anı yaşayanla, görenle görmeyen bir değildir. O zat görür, konuşur o anı yaşar.)]
Hep yerini bulur. Vücudun vacibül vücut olduğunu, bir de Ehadis olduğunu bilir. Yani biri Allah'u Teala ve Tegaddes Hazretlerinin zatı o biri sıfatı ilahiyesidir, biri de mahlukatın hilkatıdır. Bu da ebedidir. Cennet ebedidir. Cehennem ve bütün insanlar, ruhlar Cennette ebedidirler, sonu yoktur. Aynı buradaki vücut gibi vücut sahibidir.
Kur'an-ı Kerim'de:
(Sure-i Taha, Ayet 108)
قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: فَلَا تَسْمَعُ اِلَّا هَمْسًا
“Mahşerde bir şey duyamazsınız, yalnız ayak sesi duyarsınız.”
Cennette yemek, içmek bu vücutladır. Kümmelinden birisi kitabında gurbiyeti ilahiyeye vasıl olanlar cennette yemezler, içmezler, hurilerle cem olmazlar diye yazmıştır. Halbuki Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hakk Teala Hazretleri buyuruyor ki:
Sure-i Vakıa'da sonra geride bunların yiyeceklerini, hurilerini hep haber veriyor.
(Sure-i Vakıa, Ayet 20-21)
“Onlar için pişmiş kuş etleri gelir.”
Sofra duasında bizlere zevce, hanım olarak Hurin iyn nasip eyle diye dua edilir. Hurin iyn hakkında ayet vardır.[4]
|