Her ibadet eden, Cennetlik olmadığı gibi, her günahkâr da Cehennemlik değildir. Cenab-ı Hakkın gazabı düşünülerek ibadetlere güvenmemeli, af ve mağfireti de düşünülerek rahmetinden ümit kesmemelidir! Havf ve reca arasında kalmalıdır.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Kulum, göklere ulaşacak günah işlese; fakat rahmetimden ümidini kesmeyip, mağfiret dilerse, affederim.) [Tirmizi]
En mühim mesele imanı muhafaza edip imanla ölebilmektir.
Hazret-i Ebud-derda buyuruyor ki:
Hiç kimse, ölüm zamanında imanının geri alınmayacağından emin olmaz. Sıddıklar kötü akıbetten çok korkarlar. Süfyan-i Sevriyi ağlarken gördüler. (Allahü teâlânın affının, senin günahından büyük olduğunu bilmez misin?) dediler. (İmanla öleceğimi bilsem, dağlar kadar günahım olsa yine korkmam) buyurdu.
Her duası makbul, âlim ve evliyadan bir zat olan Belam-ı Baura, Musa aleyhisselama beddua ettiği için kâfir oldu. Akabinde dili göğsüne kadar sarkıp yapıştı. Kur'an-ı kerimde, dilini sarkıtıp soluyan köpeğe benzetildi. (Araf 176)
Hazret-i Ebu Bekir buyurdu ki:
Allah’tan korkmanızı, havf ile recayı birleştirmenizi tavsiye ederim. Çünkü Allahü teâlâ Zekeriyya aleyhisselamı ve ehl-i beytini şöyle övüyor:
(Hayır işlerinde yarışır, korku ile ümit arasında bize dua ederlerdi.) [Enbiya 90]
Hazret-i Ömer buyurdu ki:
(Eğer dense ki, Cennete yalnız bir kişi girecek, o kişinin kendin olduğunu ümit etmelisin! Yine dense ki, Cehenneme yalnız bir kişi girecek, o kimsenin kendin olacağını zannedip korkmalısın.)
Hazret-i Ali de, (Günahlarım çok, Allah beni affetmez) diyerek ümitsizliğe düşen birine buyurdu ki: (Ümitsiz olma, Allahü teâlânın rahmeti senin günahlarından büyüktür. Rahmeti gazabını aşmıştır.)
Allahü teâlânın rahmetini ümit etmek, kulu Cennete çeken ip gibidir. Havf, yani Allah’tan korkmak ise, Cehenneme düşmemek ve Cennete gitmesi için vurulan kamçı gibidir.
Havf olmazsa kul günahtan sakınmaz. İşlenen her günahta kalp kararır öyle bir hale gelir ki nur-u iman kalpten çıkar ebedi şekavete neden olur. İbadet yapmamak, günahlardan kaçmamak insanın kalbini karartır, zamanla küfre sokar.
Hz. Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular:
“Mü’min, Allah katında olan azabı bilmiş olsaydı, hiç kimse cennete göz dikmezdi. Kâfir de Allah katında olan rahmeti bilmiş olsaydı, hiç kimse cennetten ümidini kesmezdi.” [Müslim, Tevbe 23, (2755); Tirmizî, Da'avât 100, (3542)].
Tirmizî, bu hadis hasendir, demiştir.
Bu rivayet, Allah karşısında, müminin koruması gereken edebi veciz şekilde ifade eden hadislerden biridir: Ne cennetliğim diyerek tam ümit ne de artık cehennemden başka yol yok diyerek ümidi kesmek. Aksine eşit derecede hem korku hem ümit içinde olmak gerekir.
Mümin ne kadar çok hayır amel işlese de Allah'ın azabından korku içinde olacaktır. Yine ne kadar çok, ne kadar büyük günah işlese de Allah'ın rahmetinden ümidini kesmeyecektir.
|