Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Kaderin alt katmanları olduğu ve onların dua yada bir amel ile değişebileceği
Tekil Mesaj gösterimi
  #5  
Alt 09.04.24, 21:37
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
☆Yusufiyeli Yusufiyeli isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,380
Etiketlendiği Mesaj: 269 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
siruss Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Merhaba, bu ayeti nasıl yorumlayabilir? Kaderin alt katmanları olduğu ve onların dua yada bir amel ile değişebileceği (Allah müsade verirse) biliniyor. Bu ayetikerime bu şekilde yorumlanabilir mi? Ya da direkt Allah kişinin kaderini istediği vakit sabitler ya da değiştirir mi?

39. Allah dilediğini imha eder, dilediğini de yerinde bırakır. Ana kitap O'nun katındadır.
“Allah dilediğini siler, dilediğini de yerinde bırakır; ana kitap onun katındadır. ”Allah dilediğini siler, dilediğini de yerinde bırakır. Bazıları şöyle dedi: Allah dilediğini siler anlamına gelen cümledeki silmek fiili, başlangıçta her şeyi silinmiş olarak yarattı, önce orada bir şey tespit edilmiş de sonra silinmiş değildir. Aksine her şeyi böyle silinmiş bir şekilde yarattı. Bu, “Biz gecenin nişanını sileriz”[ “Biz geceyi ve gündüzü birer nişan olarak yarattık. Nitekim Rabbinizin nimetlerini arayasınız, ayrıca yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye gecenin nişanını siler, aydınlatıcı olarak gündüzün nişanını getiririz. İşte biz her şeyi açık açık anlattık” (İsra suresi 12. ayet).] manasındaki âyet gibidir. Yani gece önce farklı tespit edilmiş de sonra silinmiş değildir, aksine başlangıçta öyle silinmiş olarak yaratmıştır. “Gökleri bir direk olmaksızın yükselten Allah’tır”[ “Gökleri görebileceğiniz bir direk olmaksızın yükselten, Allah’tır” (Rad suresi ayet 2)] mealindeki âyet de böyledir; yani önce aşağıya koymuş da sonra yükseltmiş değildir, olduğu gibi yüksek yaratmıştır. Açıklamaya çalıştığımız âyet de böyledir. Sonra Allah katında bağışlanmış olan amellerin, küçük çocukların yaptıkları ile cezası olmayan ameller olması muhtemeldir. Bazıları şöyle söyledi: Âyet, silmeyi yaratmaya hamledilir. Bu da çeşitli şekillerde açıklanabilir. Bir ihtimal, hükümlerin neshedilmesidir, âyet bizatihi kendisini değil, hükmünü ve onunla amel etmeyi silmek anlamına gelir. Dilediğini de yerinde bırakır; yani neshedilmez, onunla amel etmek terkedilmez ve hüküm yerinde kalır. Diğer bir ihtimal, ahvâlin silinmesi anlamına gelmesidir, ondan maksat da bir halden başka bir hale intikal etmek ve dönüşmektir. Meselâ ceninin nutfeden alakaya, alakadan mudğaya dönüşmesi[1858] gibi. Cenâb-ı Hak onu bir halden başka bir hale naklediyor, bir durumdan başka bir duruma dönüştürüyor. İşte silmekten maksat budur. Başka bir ihtimal de, silmekten maksadın, insan hayatının mutluluk (saâdet) veya bahtsızlıkla (şekavetle) bitirilmesidir; insan önce kâfir iken bilâhare hayatının sonuna doğru Müslüman olur, küfür halinde iken yaptığı amelleri silinip hasenata dönüştürülür veya Müslüman iken ömrünün sonuna doğru küfre girer, bütün salih amelleri silinir ve onlardan hiç fayda görmez. Diğer bir ihtimal da şudur: Silmek ve yerinde bırakmaktan maksat, hafaza meleklerinin yazdıkları amellerdir, onlardan cezası ve sevabı olmayanlar silinir, cezası ve sevabı olanlar yerinde kalır, aynen yazıldığı gibi bırakılır. Yahut maksat, insanların yapmış oldukları şeylerdeki niyetleridir, hafaza melekleri insanların niyetlerine muttali olmadıkları için hakikatte ve insanın niyetinde sevap (hasene) olan bir işi, zâhir durumuna göre günah (seyyie) diye, yahut hakikatte günah olan bir şeyi zahirde sevap diye yazarlar. Cenâb-ı Hak işte bunu değiştirir; yani insanın niyeti kötülük olan fakat zahirde hayır görünen bir şeyi hakikatte kötü diye, zahirde kötü olan ama hakikatte hayır olan bir şeyi de hayır diye yazar. Veyahut da bu durum hafaza meleklerinin yazmalarında başka bir açıdan ortaya çıkar, o da şudur: Hafaza melekleri amelleri yazarlar, sonra bu yazdıkları levh-i mahfûzda yazılanlarla karşılaştırılır, hafaza meleklerinin fazla yazdıkları silinir, eksik yazdıkları da ilâve edilir. En doğrusunu Allah bilir. Ana kitap onun katındadır. Bu cümle de farklı anlamlara gelebilir. Meleklerin yazdıklarının karşılaştırıldığı kitap O’nun katındadır anlamına gelebilir. Nebîlere ve resullere gönderilen kitapların istinsah edildiği ana kitap O’nun yanındadır, yani levh-i mahfuzdadır anlamına gelebilir. Burada dillerin değişmesinin mananın değişmesini gerektirmediğine delil vardır. Çünkü o kitapların yazıldığı levh-i mahfuzdaki ana kitabın hangi dilde olduğu bilinmemekte, ancak her kitap gönderildiği peygamberin diliyle indirilmektedir. Aynı şekilde melekler de âdemoğlunun amellerini yazıyorlar, onu yaratılanların diliyle yazmış olmaları ihtimali yoktur; çünkü onların konuştukları dille yazmış olsalardı zâhir olurdu[1859], bu durum onların ancak kendi dilleriyle yazdıklarına delâlet eder. Bütün bunlar, dillerin farklı olmasının mananın farklı olmasını gerektirmediğini gösterir. En doğrusunu Allah bilir. (Te'vilatü'l Kur'an Tercümesi 4 İmam Rabbani)

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147