Alıntı:
La Tahzen12 Nickli Üyeden Alıntı
Selamun aleyküm Tutulmada yapılacak zikirler var mı ve bu tutulma ile bu gün Kadir gecesi olabilirmi
|
Mugîre b. Şu’be radıyallahu anh şöyle anlatıyor: “Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem zamanında (onun oğlu) İbrahim’in öldüğü gün Güneş tutulması oldu. İnsanlar dediler ki, Güneş İbrahim öldü diye tutuldu. Bunun üzerine Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Şüphesiz ki Güneş ve Ay (Allah’ın alâmetlerinden iki alâmettir) herhangi bir kimsenin ölümü ve yaşamı için tutulmazlar. Güneş ve Ay’ın tutulduğunu gördüğünüz zaman Güneş ortaya çıkıncaya kadar Allah’a dua edin ve namaz kılın. “Buhârî’de geçen bir rivayette şu ifade yer almaktadır: “… güneş açılıncaya kadar.
Buhârî’nin Ebu Bekre radıyallahu anhdan naklettiği rivayette şöyle geçmektedir: “…Güneş açılıncaya kadar bize iki rekât namaz kıldırdı ve sonra şöyle buyurdu: Şüphesiz ki Güneş ve Ay herhangi bir kimsenin ölümü için tutulmazlar. Güneş ve Ay’ın tutulduğunu gördüğünüz zaman, içinde bulunduğunuz durumdan çıkıncaya kadar namaz kılın ve dua edin.”]Hadislerden Çıkarılan Hükümler:1- Her iki hadis de küsuf (Güneş tutulması) ve husuf (Ay tutulması) sırasında kılınan namazın meşru olduğunu göstermektedir. Hadislerin zahirine göre, “Namaz kılın.” şeklindeki emir kipinden dolayı bu namazın kılınması vaciptir. Ancak âlimler bu namazın sünnet olduğu ve iki rekât olarak kılınacağı hususunda ittifak etmişlerdir. Çünkü Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem bu namazı beş vakit namaza ziyade olarak kılmıştır. Cumhur, Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellemin bu namazı kıldırmak üzere insanları bir araya toplamasını delil göstererek küsuf namazının müekket sünnet olduğunu söylemiştir.2- Küsuf namazı iki rekât olup mescitte cemaatle kılınır. Her iki hadis de açık olarak bunu göstermektedir.3- Her iki hadiste namazın mutlak olarak zikredilmiş olması, küsuf namazının da diğer namazlar gibi her rekâtta bir rükû ve iki secde yapılarak kılınacağını göstermektedir. Ancak başka hadislerin delalet ettiğine göre Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem birden fazla rükû etmiştir. 4- Her iki hadis de küsuf namazında hutbe okumanın meşru olduğunu göstermektedir. 5- Hadislerde geçen “Güneş ve Ay’ın tutulduğunu gördüğünüz zaman Güneş ortaya çıkıncaya kadar Allah’a dua edin ve namaz kılın.” ifadesi Ay tutulmasında da namaz kılmanın sünnet olduğunu gösteriyor. Ancak Hanefilere ve Malikilere göre bu namaz, bir araya gelmenin zorluğu veya fitne korkusundan dolayı cemaatle değil, tek başına kılınır. bu illet ortadan kalkarsa namaz cemaatle kılınabilir.6- Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin “Allah, Güneş ve Ay tutulmasıyla kullarını korkutur.” ifadesi, yüce Allah’ın Güneş ve Ay tutulmasındaki hikmetini açıklama konusunda gayet sarihtir. Söz konusu hikmet, insanları yüce Allah’ın gücüne karşı korkutmak ve ahirette vuku bulacak en büyük tutulmayı ve karanlığı onlara hatırlatmaktır. Hadis, yüce Allah’ın şu kavlinden alınmıştır: “Biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.” (İsra, suresi 59. Ayet ) İnsanların çoğu, astronomi biliminin Güneş ve Ay tutulmasının bilinen sebeplerini ortaya koymasından dolayı bu hususu problemli görmüştür. Astronomi biliminin verdiği bilgiler sayesinde Güneş ve Ay tutulmalarının ne zaman meydana geleceği yıllarca öncesinden kesin bir şekilde hesaplanabilmektedir. Söz konusu insanlara göre bu durum Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin “Allah, Güneş ve Ay tutulmasıyla kullarını korkutur.” ifadesiyle çelişmektedir. Söz konusu varsayıma şöyle cevap verebiliriz: Bu düşünce, dinî hakikatleri birbirine karıştırmaktan doğan bir vehimdir. Çünkü mümin kesin olarak bilir ki kâinattaki her sebep ve onun sebep olduğu şey (müsebbep), yüce Allah’ın iradesinin hükmüne boyun eğmiştir ve O’nun kudretiyle yaratılmıştır. Kâinatta garip bir şey meydana geldiği zaman, yüce Allah’ın dilediğini yapacağına, O’nun eşsiz bir azamet sahibi ve kadri bilinemeyecek oranda ezici, sonsuz bir kudreti olduğuna duyduğu güçlü inanç sebebiyle mümin kişi korkuya kapılır. Bu durum, alışılagelen düzeni bozan bu garip olayı meydana getiren birtakım sebeplerin varlığına engel değildir. Buna örnek olarak çalar saati gösterebiliriz. Biri kalkıp “Ben çalar saatin nasıl çalıştığını anladım, artık onunla uyandırılmaya gerek kalmadı.” demiş olsa bilimden faydalanmamış, aksine bilim onun cahilliğini ve sapkınlığını daha da arttırmış olur.7- Hz. Aişe radıyallahu anhânın hadisinde geçen “Ey Muhammed ümmeti, Allah’a yemin ederim ki, erkek veya kadın kölesinin zina etmesini Allah’tan daha çok kıskanan kimse yoktur.” ifadesi zinanın ne kadar tehlikeli ve yüce Allah’ın katında ne kadar çirkin bir suç olduğunu göstermektedir. Öyle ki Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Güneş tutulması gibi insanları korkutan bir olay anında bu ifadeyi kullanma gereği duymuştur. İşte bu yüzden yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” (İsra, suresi 32. ayet)
1- Hz. Aişe, Hz. İbni Abbas, Hz. Câbir ve diğerlerinden rivayet edilen hadisler küsuf ve husuf namazının nasıl kılınacağını anlatmakta ve her rekâtta iki rükû ve iki secde olduğunu ifade etmektedir. Hadislerin bu hususa delaletleri hem ayrıntı hem de özet olarak oldukça açıktır. Ayrıntıya gelince, bu namazda yapılan her hareket en ince ayrıntısına kadar anlatılmış, en uzundan daha az uzuna kadar derece derece bütün hareketlerin vasfı zikredilmiştir. Özete gelince, Hz. Aişe’nin şu ifadesidir: “İki rekâtta dört rükû ve dört secde etti.”Hz. Aişe ve Hz. Cabir’in hadisleri söz konusu namazın iki rekâtta altı rükû ile kılındığını göstermektedir. Hz. İbni Abbas ve Hz. Ali’den nakledilen hadisler ise her rekâtta dört rükû yapıldığını ifade etmektedir. Übey b. Ka’b hadisi ise her rekâtta beş rükû olduğunu göstermektedir. Sonrasında gelen Abdullah b. Amr hadisine göre her rekâtta oldukça uzun bir rükû yapılarak bu namaz kılınmıştır. Birçok sahih hadis de bunun böyle olduğunu göstermiştir. Bir rekâtta beş rükû yapıldığını söyleyen ve tenkide uğramış olan rivayet dışında bütün bu kılınış şekilleri doğrudur. Müçtehit imamların bu konudaki tutumları yukarıdaki sebepten dolayı birbirlerinden farklı olsa da söz konusu namazın her rekâtta bir rükû ve iki secde olmak üzere iki rekât olarak kılınmakla yerine getirilmiş olacağı hakkında ittifak etmişlerdir. Ancak husuf ve küsuf namazında rükûların sayısında sünnet olan nedir?Hanefîler’e göre, bu hususta sabit olan oldukça çok sayıdaki hadisin zahirleriyle amel edilerek bu namazda sünnet olan her rekâtta bir rükû ile kılınmasıdır. Söz konusu hadislerden bazıları, zikretmiş olduğumuz Abdullah b. Amr hadisi ve Numan b. Beşir’in şu hadisi gibi bu hususta oldukça açıktır: “Kılmış olduğunuz en son namaz gibi kılın.” Ayrıca Semüre b. Cündeb hadisi de bu konuda oldukça sarihtir. Hanefîler her rekâtta birden fazla rükû edildiğini gösteren hadisler hakkında birçok cevap vermişlerdir. Kemâl İbnü’l Hümâm bunların arasından hadislerin mustarip olduğu cevabını seçmiş ve dile getirmiştir. Çünkü raviler birbirlerinden çok farklı şeyler söylemiş, bazen iki rükû, bazen üç rükû, bazen dört rükû vb. ifadeler kullanmışlardır. Hiçbir sahabenin hadisi ihtilaftan kurtulamamıştır. Bu durumda gerekli olan şey, bu namazın normal namazda alışılmış olduğu gibi her rekâtta bir rükû olmak üzere iki rekât olarak kılınmasıdır. Böylece Hanefîler bir rekâtta tek rükû rivayetiyle amel etmişlerdir.Mâlikîler’e ve Şafiilere göre, Hz. Aişe hadisi ve diğerleriyle amel edilerek her rekâtta iki rükû yapılır. Onlara göre Hz. Aişe hadisi, bu konudaki rivayetlerin en sahihi olup onunla amel edilir ve diğer rivayetlere tercih edilir. Aynı zamanda onlar rivayetler arasında tercih yapma metodunu benimsemişlerdir.Hanbelîler’e göre ise en faziletli olan kılma şekli her rekâtta iki kere rükû etmektir. Ancak diğer rivayetlerle amel ederek daha fazla rükû etmeye engel de yoktur. Hanbelîler rivayetleri birleştirme metodunu benimseyerek hepsiyle amel etmişlerdir. 2- Hadis zahiri itibariyle bu namazdan sonra hutbe okumanın meşru olduğunu göstermektedir. İmam Şafiî ve İmam Ahmed hazretleri bu görüşü kabul etmişlerdir. Çünkü Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hutbeden istenen hamd etme, Allah’ı övme, öğüt verme ve hatırlatma gibi hususları yerine getirmiştir. İmam Ebu Hanife ve İmam Mâlik hazretlerine göre ise hutbenin bir meşruiyeti yoktur. Fakat genel olarak insanlara bazı hatırlatmalarda bulunmakta bir beis yoktur. Onlar, bu ve diğer hadislerde varit olan namaz kılmayı ve dua etmeyi emredip başka bir şey emretmeyen ifadeleri bu görüşlerine delil göstermişlerdir. Buna göre küsuf namazından sonra hutbe okumak sünnet değildir. 3- Rivayetlerde geçen ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin sesli olarak kıraat ettiğini ifade eden cümleler küsuf namazında sesli kıraatin sünnet olduğuna delil gösterilmiştir. İmam Mâlik, İmam Şafiî, İmam Ahmed; İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed bu görüşü benimsemişlerdir. İmam Ebu Hanife hazretlerine göre ise küsuf namazında imam içinden kıraat eder. Çünkü birbirini kuvvetlendiren birden fazla rivayette Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin içinden kıraat ettiği ifade edilmiştir. Ebu Hanife hazretleri de gündüz namazlarında esas olan şekille amel ederek bunu tercih etmiştir. Ancak bütün bu rivayetler kıraatin sesli olmasına engel değildir. Çünkü Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellemin içinden kıraat ettiğini nakledenlerin uzakta olmaları yüzünden onun kıraatini işitememiş olma ihtimalleri vardır.
(Buluğu'l Meram Şerhi 2 Nureddin Itr Tahlil yayınları)