Kişinin rüyalarını yorumlayabilmek içinde biraz geniş bir bilgiye sahip olmamız lazım. Sembol dilini bilmemiz lazım. İşte evrensel semboller var. Kültürel semboller var. Kişiye ait semboller var. O ana ait ve gelip geçici semboller var. Kişinin hayatını bilmeden ve kişinin sembollerini bilmeden bir rüyanın yorumlanmasının mümkün olmadığını bilmemiz gerekiyor. En iyi yorumunda kişinin kendisinin yapacağını ve çağrışım zincirini takip ettiğin de bu yorumların gerçekçi olduğunu bilmemiz gerekiyor. Mesela neler hissettin dediğinde üç tane dağ gördüğünü söyleyen kişinin içindeki hangi şeyleri projekte ettiğini ancak ondan alabiliriz. Bizim kafamızdan uydurduğumuz şeyler bizim fantezilerimiz ve bizim projeksiyonlarımız olur. Biz kendi duygularımızı onun rüyasına bulaştırarak kendimizi anlatmış oluruz. Birçok rüya yorumcusu rüya yorumu yaparken farkında olmadan kendisini anlatır.
Rüyalarla ilgili diğer bir görüşte zihnimizin gün içerisinde yaşadığımız hadiseleri düzene koymasıdır. İlave olarak yaşanmış travmaların ve acıların bir prosesten geçirilmesi ve kişinin içindeki sıkıntıları hafifletici onlar üzerinde hakimiyet kurucu bir sistemdir. Temsiller üzerinden tasarımlar üzerinden simgeler üzerinden kişinin içsel çatışmalarını nötralize etme çabasıdır. Bazı rüya yorumcuları havaalanı valiz, uçma, merdiven çıkma veya inme, bembeyaz renk, küre, daire gibi şekillerin yarılması veya parçalanması diş kaybı ve bazı hayvanlar gibi (yılan) sembolleri rüyamızda gördüğümüzde dikkatli olmamız gerektiğinden bahsetmişlerdir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|