Süleymân Cezûlî Hazretleri, bir gün namaz kılmak için abdest almağa bir kuyunun başına varır, fakat ip ve kova bulup da sudan istifâde edemez, etrafa bakınıp dururken bir duvarın üzerinde bir kız çocuğu görünce "Evladım! Evinizde kovanız var mı? Verin de abdest alayım" der...Kız cevâben "Bütün insanlar sizin ilminizden ve kerâmetinizden bahisle sizi medh ü senâ ederler. Siz ise bir suyu kuyudan ipsiz ve kovasız çıkaramıyorsunuz!..."deyince Şeyh Cezûlî Hazretleri "İpsiz ve kovasız kuyudan su çıkarmak mümkün müdür?" deyince, kız hemen gelip, kuyuya bir şeyler söyler gibi yapar, bi-inâyetillah kuyunun suyu ağzından taşıp, dışarıya akmağa başlar. O su ile abdest aldıktan sonra "Kızım! Allah ve Resûlü aşkına bu kerâmete ne sebeble nâil oldun?..Bana haber ver!" diye niyâz edip, istirhamda bulunan Hazret'e, kız cevaben "Cenâb-ı Resûl sallallahu aleyhi ve selleme salât ü selâmı çok okumakla ve salavât-ı şerîfeye devâm etmekle bu kerâmete nail oldum" der...
Şeyh Cezûlî Hazretleri, bu kızın kerâmetine şâhid olunca, pek ziyâde salavât-ı şerîfe okumağa ahdetmiş fakat acaba hangi salavât-ı şerîfeye devâm etsem diye düşünürken, o gece uyku tutmamış. Öylece tefekkür ederken, gece yarısı olduğunda hanımının yatağından kalktığını ve en güzel elbiselerini giyip evden çıktığını hayretle görür. Gayrete gelip, "gece yarısı acaba nereye gidiyor?" diye o da eşinin arkasından gizlice sokağa çıkar. Bir de ne görsün! Biri önde diğeri arkada birer arslan hanımını ortaya almışlar deniz kenarına doğru gidiyorlar. Hazret, hayret ve dehşet içinde kalır ve arkalarından takibe başlar. Hanımı deniz kenarına gelince postunu denize atıp yakın bir yerde bulunan ıssız bir adaya doğru yol alır. Arslanlar, deniz kenarında oturup onu beklerler. Hanım, ıssız adaya varıp abdest alıp teheccüd namazı kılarak birçok ibâdet, tâat, tazarru ve niyâzdan sonra, yine suyun üstünde yürüyerek kıyıya döner. Karaya vasıl olduğunda arslanlar yine birisi önüne, birisi ardına düşüp eve dönerler. Hazret-i Şeyh, ondan evvel gidip yatağa yatar ve uyur bir vaziyetde bekler. Hanım da, eve gelip sessizce yatağına yatar. O geceden sonra Hazret, hanımını üç gece daha uyumadan takib eder ve görür ki her gece aynı iş zuhûr ediyor. Üçüncü gecenin sabahı vaziyeti anlatıp, o mübarek hâtûndan bu işin sırrını sorar. Hanımı ona der ki :
Hayret! Siz bu işe şimdi mi vâkıf oldunuz? Benim senelerdir mutâdım budur. Allah, bu kerâmet tâcını seneler evvel başıma koymuşdur...
Hazret-i Şeyh suâl eder :
Peki bu kerâmete ne sebeble vâsıl oldunuz?
Hâtûn şu cevâbı verir :
Resûl-i Ekrem Hazretlerine muhabbet ve salavât-ı şerîfeye devâmım sebebiyle...
|