İnsan, dünyada Allah’ın misafiridir. Misafirin üç günlük bakımı ise, ev sahibine aittir. Bu dünyanın bin yılı, Allah katında bir gündür. Dünyada sadece misafir olan insan, sıkıntılarını ve dertlerini Allah’a havale etmeli ve dünya gemisine yüklerini bırakmalıdır. “Bu manayı Mevlânâ şöyle açıklar: ‘Gemiye yükü yükleyince, artık yapacağın iş, Hakk’a tevekkül etmektir. O yolculukta batacak mısın, kurtulacak mısın bilinmez. Neticeyi bilmedikçe, gemiye bir adım atma. Bu yolda kurtulacak mıyım, yoksa boğulacak mıyım? Bu iki hâlden hangisidir anlamalıyım. Ben, diğerleri gibi sahil ümidiyle şüphe içinde bu yola gitmem dersen; Tüccarlık yapamazsın.’ Onlar sırdır ve gizlidir.” “Bu örnekle Hz. Mevlânâ insanın kuruntu, gelecek endişesi ve rızık kaygısından kurtulması için tevekkülün şart olduğuna dikkat çeker.” Geleceğe ait bilgiler, Allah’a ait olduğuna göre kula düşen görev, gelecek kaygısını ve rızık endişesini bir kenara bırakarak tevekkül anlayışının insana verdiği güven, teslimiyet, huzur ve hikmet duygularıyla kendi ruhsal sıkıntılarını tedavi ve terapi etmektir.Gelecek kaygısı, rızık endişesi ve geleceğe dair korkular gibi birtakım ruhsal sıkıntıları insanın kalbine güven, teslimiyet ve huzur duyguları vererek tedavi eden ruhsal güç, tevekküldür. Tevekkül sayesinde Allah’a sınırsız bir güven ve O’nun takdirini tam bir teslimiyetle hisseden bir kul, O’na gerçek bir sevgiyle bağlanır.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|