09.03.24, 23:36
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 08.03.24
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 50
Etiketlendiği Mesaj: 2 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
|
|
Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı
İlginçtir ki, 1. yüzyıldaki ilk otuz yılda yaşadığı varsayılan İsa, Yahudi’ydi ve burası çok önemlidir ki, eğer onun yaşadığı dönemde birisi çıkıp da kendisine “İncil=Bible” çok iyi bir kitap deseydi, inanın, İsa o kişinin yüzüne şaşkınlıkla bakar ve acaba neden söz ediyor diye merak ederdi. Tarihçi Hendrik Willem van Loon’un gösterdiği gibi, İsa’nın yaşadığı dönemde hiçbir Yahudi “İncil=Bible” diye bir sözcük duymamıştı. Bu sözcük 1. İznik Konsili’nden sonra o dönemde (4. yüzyıl) İstanbul’daki kilisenin patriği olan John Chrysostom tarafından icat edilmişti ve Konsil’de sayısı 4’e indirilen Gospeller ile apokrif sayılmayarak kutsal hale getirilmiş olan diğer metinleri simgeliyordu. Van Loon’un da belirttiği gibi günümüze kadar gelen İncil=Bible, İsa’nın ölümünden yaklaşık 700 yıl kadar sonra (8. yüzyıl) tamamlanmış ve en az 60 kadar yerel ve genel toplantılar, konsiller yapıldıktan sonra Doğu ve Batı kiliseleri tarafından kabul edilen metinler haline gelmiştir. Aslı İbranice ve Aramice olan Eski ve Yeni Ahit daha sonra Grekçe ve Latinceye, sonra da çeşitli ulusal dillere çevrilmiştir.İşte İsa, Mesih ve Tanrı’nın Oğlu olduğunu eğer yeniden yeryüzüne dönerse ne adını ne de varlığını bildiği “İncil=Bible” adlı bu kitabı okuyunca öğrenecektir. Okuduğunda ben böyle sözler etmedim, beni kullanmışlar, beni alet ederek kendilerine egemenlik alanı açmışlar diyeceği kesindir. Peki İncil’den haberi bile olmayan İsa, hangi kitaba göre konuşmuştu? Bu kitap Torah=Tevrat’tı. Musa’nın kitabı ve onun “10 Emir” adıyla hazırladığı yol gösterici mahiyetteki ilk şeriat kurallarıydı. İnanca göre 3000 yıllık bir gelenektir bu. Kendi döneminde İsa, bir de daha sonraki yüzyıllarda Talmud diye tanınacak olan yazılı değil sözlü geleneğin parçası olan anlatımları biliyordu. Bunlar ağızdan ağıza aktarılarak getirilmiş olan yaptırımlar ve uygulamalardı. Hem Tevrat hem de Torah Avrupa’da özellikle de ortaçağ boyunca daima lanetlenmiş ve yakılmıştı. Tıpkı “Teocide=Tanrı Katili” diye tanımlanan Yahudiler gibi! Kilise’nin dilinde Yahudi, Tanrı İsa’yı öldürmüş olan katildi (Teocide). İlginçtir ki, Yahudiler için Musa, peygamber değil devlet adamıdır; Yahudiler peygamberlik mertebesini ondan esirgemişlerdir. Daha ilginci Musa’nın İsrailoğulları’na tebliğ ettiği tanrı Jahve, Sigmund Freud’a göre, gerçekte Afrika’daki bir “volkan tanrısıydı”. Bu tanrıya Mısırlılar değil, yabancılar bağlılık duyuyorlardı. Musa da Mısır’daki yabancılardandı.14İsa’nın Mesih olma serüveni Aziz Paul’un gayretleriyle gerçekleşmiştir denilebilir. Tarsuslu (eski adı Tamish) Paul, hayvancılıkla uğraşan ve tiftik dokumacılığı yapan bir babanın oğluydu. Kendisi de çadır yapıcısı (çadırcı) idi mesleği itibariyle. Aziz Paul (gerçek adı Saul) Küçük Asya’daki Helenleşmiş Yahudilerdendi.
|
Hristiyanlık için en açıklayici yorum buydu eline sağlık. Tevrat içinde aynı şey söylenebilir apokrif kitaplar düşmüş melekler gibi öğeleri içinde barındırır.
|